1. YAZARLAR

  2. Cenk Mutluyakalı

  3. Gerginlik de yok, ‘ana-yavru’ söylemi de
Cenk Mutluyakalı

Cenk Mutluyakalı

Gerginlik de yok, ‘ana-yavru’ söylemi de

A+A-

 

Erdoğan – Akıncı buluştu.
“Atlı Muhafızlar” eşliğinde yol alındı, Türkiye’nin “hararetli” gündemi yeni Saray’ın bahçesinde…
Çankaya değil “Aksaray”da sıkıldı eller.
Hiç de öyle “gerginlik” yoktu, tam aksine güçlü bir “barış” ve “işbirliği” mesajı verildi…
“Ana-Yavru” terminolojisi kullanılmadı.
Erdoğan da “kardeşlik” temasını sevmiş olacak ki, sıklıkla “Kıbrıslı kardeşlerimiz” dedi.
Elbette “milli dava” sözcükleri ile tanımladı Kıbrıs’ı…
Ama 2015’in “barış yılı” olmasını diledi…
Çözüm formülünü 11 Şubat ortak açıklaması ile anlattı.
Yani neydi?
- “Mevcut durum kabul edilemez”di.
- “Çözüm, iki toplumlu ve iki kesimli, siyasi eşitliğe dayalı bir federasyon zemininde olacak”tı.
- “Birleşik Kıbrıs, tek uluslararası hukuk kişiliğine ve tüm Birleşmiş Milletler üyelerince tanımlanmış tek egemenliğe sahip olacak”tı.
- “Bu egemenlik Kıbrıslı Rumlar ve Kıbrıslı Türklerden eşit olarak neşet edecek”ti.
- “Federal yasalar tarafından düzenlenen tek bir birleşik Kıbrıs vatandaşlığı olacak”tı.
- “Bir bütün olarak ya da kısmen bir başka ülkeyle birleşme veya her türlü taksim yasaklanacak”tı.

***

İşbirliği, güç birliği, dayanışma mesajları yürekleri okşadı.
Akıncı “sihirbaz olmadığını” tekrarladı, “ihtiyat”ı elden bırakmadı.
Kıbrıslı Türkler’in 1963’ten beri dünyadan dışlandığını anımsattı…
“Çözüm ihtiyacı”nın her iki toplum tarafından da hissedilmesini istedi…
“Benim seçilmemle birlikte uluslararası camiada olumlu bir hava oluştu” mealindeki sözlerle, kendi hakkını da başkalarına bırakmadan kendine verdi, yine…

***

İki Cumhurbaşkanı konuştu, dünya izledi…
Soru falan da kabul edilmedi toplantı sonunda…
“Görüntü” buydu…
Hepimizin gözlerine, kulaklarına böyle servis edildi “ana yemek”…
İyi de acaba nasıl pişti, “mutfak”ta neler yaşandı?
Elbette her birimiz, baş başa ya da heyetler arasındaki görüşmelerde neler konuşulduğunu duymak isterdik…
Hani  ‘Aksaray’ın o odasında, duvarda ‘böcek’ olmak vardı, anlamak için neler piştiğini, ne kaygılar taşındığını, tansiyonun nerelerde gezdiğini…
Bilemiyoruz!.. Çoğu zamanda öğrenemiyoruz, hiçbir koşulda…
1.5 saat görüştüler çünkü, az buz değil hani!..

***

“Diplomatik gelenek” bir kez daha sürprizlere prim vermedi.
Umutlar asıldı Ankara’dan hepimizin boynuna…
1968’den beri tekrarlan “çözüm yılı olsun” ezberine, 2015 de eklendi böylece…
Kim bilir, belki de…
Umutsuz yaşanmaz elbette…

Bu yazı toplam 2000 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar