1. YAZARLAR

  2. Hamit Caner

  3. Gerçekler Sandığa Çağırıyor: İki Devletli Yanılsamadan Ortak Geleceğe
Hamit Caner

Hamit Caner

Kumda Bir Balık

Gerçekler Sandığa Çağırıyor: İki Devletli Yanılsamadan Ortak Geleceğe

A+A-

Son yıllarda kuzeyde siyasal söylemi biçimlendiren en temel vurgu, “iki devletli çözüm” tezidir. Ankara’nın doğrudan yönlendirmesiyle yürütülen bu diplomatik çizgi, özellikle 2020 sonrasında daha da görünür hâle geldi. Gerek Cumhurbaşkanlığı makamının söylem tercihleri, gerekse Türkiye merkezli medya yapılarının bu konuyu “milli dava” havasıyla sunması, toplumda bir umut iklimi yaratmayı hedefledi. Ancak artık şunu açıkça söylemek gerekir: İki devletli çözüm bir söylem değil, bir yanılsamadır.

Uluslararası toplumun 1974’ten bu yana Kıbrıs meselesine bakışı değişmemiştir. BM Güvenlik Konseyi’nin 541 ve 550 sayılı kararları açıkça, Kıbrıs Cumhuriyeti’nden başka bir devletin tanınmadığını ve kuzeydeki yapının geçerli bir statü kazanamayacağını beyan eder. Aradan geçen kırk yılı aşkın sürede bu kararları esneten, değiştiren ya da geçersiz kılan herhangi bir yeni irade ortaya çıkmamıştır. Üstelik bugün Kıbrıs Türk toplumunun “iki devletli çözüm” iddiasına samimiyetle inanan neredeyse tek ülke Türkiye’dir.

Federal Çözüm

Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği ve uluslararası aktörlerin tamamı çözümü, iki bölgeli, iki toplumlu ve siyasi eşitliğe dayalı federal bir model çerçevesinde aramaktadır. Bu yalnızca teorik bir tercih değil, aynı zamanda sahadaki gerçekliğe en uygun modeldir. Çünkü federasyon; tarafların tarihsel varlıklarını koruyarak eşit siyasi temsille bir araya gelmesini ve ortak bir gelecek kurmasını mümkün kılar.

Türk Devletleri Teşkilatı’nın (TDT) Pozisyonu

Bu noktada, Türkiye'nin desteklediği TDT’in pozisyonu da oldukça çarpıcıdır. KKTC, geçtiğimiz yıl TDT’ye gözlemci üye sıfatıyla kabul edilmiş olsa da, bu üyelik herhangi bir tanınma anlamına gelmemektedir. TDT’ye üye ülkelerin tamamı Kıbrıs Cumhuriyeti’ni (KC) tanımaya devam etmektedir. Dahası, AB’nin siyasi ve ekonomik teşvikleriyle Kazakistan ve Özbekistan gibi bazı üyeler Lefkoşa’nın güneyinde, yani Kıbrıs Cumhuriyeti topraklarında resmî büyükelçilikler açmıştır. Bu durum, KKTC’ye diplomatik olarak verilen desteğin ne kadar sınırlı ve sembolik kaldığını gözler önüne sermektedir.

Görünmez Bir Halk: Adil Bir Gelecek Arayışı

Toplum ise bu gerçekliğin bedelini her alanda ödemektedir. Gençlerin yurt dışında eğitim alması, yurtdışına seyahat etmesi, mesleki ve akademik tanınırlık kazanması her geçen gün daha zor hale gelmektedir. Hukuki olarak KKTC pasaportu tanınmadığı için, Avrupa'dan Latin Amerika'ya kadar uzanan geniş bir coğrafyada birçok yurttaş temel haklardan mahrum bırakılmaktadır. Kısacası, iki devletli çözüm arayışı bir halkı görünmez kılmaktadır.

Kıbrıs Cumhuriyeti sadece Kıbrıslı Rumların devleti değildir. 1960 Antlaşmaları ile kurulan bu yapı, Kıbrıslı Türklerin de kurucu ortağı olduğu, iki toplumlu ve iki kesimli bir devletti. Ancak yaşanan tarihsel kırılmalar, bu ortaklığı askıya aldı. Bugün yeniden federasyon çağrısı yapmak, geçmişi inkâr etmek değil, aksine onu onarmaya çalışmaktır. Bu, eşit egemenlik değil, eşit siyasal katılım ilkesine dayalı bir çözümdür. Aynı adada yaşayan iki halkın, çatışmasız ve adil bir geleceği paylaşmasını mümkün kılacak tek geçerli yoldur.

Hukukî Gerçekler

İnşa edilen dev yapılar, lüks oteller, yabancıya satılan mülkler ve kontrolsüz ekonomik büyüme, uluslararası tanınmamanın üzerini örtemez. Çünkü hukukî gerçekler, propaganda broşürlerine sığmaz. Bugün kuzeyde yatırım yapan yabancılar, mülkiyet davası riskiyle, hukuki güvencesizlikle ve izolasyonla karşı karşıyadır. Bu kırılgan yapı sürdürülebilir değildir.

Kıbrıslı Rumlara ait tapulu araziler üzerine yükselen bazı inşaat projelerinde yer alan müteahhitlerin Interpol arananlar listesinde yer alması yalnızca ahlaki değil, hukuki tartışmaları da beraberinde getirmiştir. Ancak asıl ilginç olan bu kişilerin milyonluk projeleri, bizzat KKTC devleti hükümetinin izin ve onayıyla yürütüyor olmalarıdır. Devletin mutlak yetkisini kötüye kullanan hükümet ve iki devletliliğin sözcüsü Cumhurbaşkanı Tatar birlikte halk düşmanlığı yaparak doğrudan hukuksuzluğa ve çözümsüzlüğe oynamakta ve devlet kurumunu hızla yozlaştırmaktadırlar.

Halk İradesi Sandığa Yansımalı

Kıbrıs Türk toplumunun dışa açılabilmesi, Avrupa hukuk düzeniyle yeniden bağ kurabilmesi ve hak ettiği siyasal onura kavuşabilmesi için federal çözümden başka bir seçenek yoktur. Bu çözüm hem iç dinamikleri hem de dış gerçekliği dikkate alan yegâne yoldur. Çünkü barış, yalnızca silahların susması değil, hakkın teslim edilmesiyle mümkündür.

Gelinen bu noktada, yalnızca siyasal elitlerin değil, halkın iradesinin de bir kez daha sürece yön vermesi gerekmektedir. Crans-Montana sonrası oluşan hayal kırıklığı, halkın çözüm talebini bastırmamıştır. Ancak yeni kuşaklar, neyin mümkün, neyin imkânsız olduğunu anlamak istiyor. Bu nedenle, halkın iradesi sandığa yansımalı; çözüm vizyonu referandum yoluyla yeniden şekillenmelidir. Ortak akıl, demokratik meşruiyetle birleşmeden uluslararası alanda güven tesis etmek de mümkün olmayacaktır.

Kıbrıs Türk halkı 2004’te bunu yaptı. Oy vererek barışı, eşitliği ve ortak yaşamı tercih etti. O gün gösterilen siyasi olgunluk, bugün yeniden gösterilebilir. Çünkü mesele yalnızca geçmişin değil, geleceğin de seçimidir. Referandum, halkın çözüm isteğini dünyaya anlatmanın en meşru ve etkili yoludur.

graphic.jpg

Bu yazı toplam 758 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar