1. YAZARLAR

  2. Tayfun Çağra

  3. Galburun delikleri
Tayfun Çağra

Tayfun Çağra

Galburun delikleri

A+A-

UBP’nin eski ve önemli isimlerinden biriyle konuşuyorum…
Eski derken halen UBP’li ama biraz kırgın.
“Seçimleri nasıl görüyorsun” diye soruyorum zamanın alışıldık cümlesiyle…
“Göreceğiz…” diyor.
“UBP’nin önemli ismi olarak peki UBP’yi nasıl görüyorsun?...”
“Artık değilim…”
“Ne zamandan beri?”
“2 sene oldu.”
“Neden peki?”
“Artık eski adamlar yok, şimdi adam yok” diye cevaplıyor…
“Nasıl yani” diye üsteliyorum…
“Eskiden ellerinde kalbur (büyük delikli elek) gezerlerdi, o galburun deliklerinden dökülenleri de halk toplardı.”
“Şimdi?”
“Şimdi o da yok. Galburun delikleri kapalı, aşağa bir şey dökülmez… Her şey onların artık…”
Açıklamaya başlıyor bunu… Yani aslında o zamanki yönetimin, oluşumun, sonra devletin olanaklarını, 1974 sonrası ganimet düzenini anlatıyor… O ganimetten başından beri nemalanan UBP ve yandaşlarının nasıl yararlandığını, o ganimetin ucundan, kenarından veya açıkladığı gibi galburun deliklerinden dökülen tozlarla da etrafındakileri nasıl tatmin ettiğini de anlatıyordu o hâlâ UBP’li ama artık “partide adam yok” diye şikâyet eden, partisinden memnun olmayan önemli isim…
Bir nostalji yaşar gibi dinledim onu… 1974’ten bu yana nelerin nasıl dağıtıldığını anlattı… Anlatırken önemli olan nokta şuydu;
Galburda olanların dağıtılması ve bu galburun deliklerinden dökülenlerden halkın da yararlanması olayı, süreci, alışkanlığı, (adı ne ise artık) ‘normal’ bir hayat biçimiymiş gibi anlatılıyordu.
Ve yine ilginç olan taraf da bu ‘normal’leşmenin halen devam etmesi… Kim dağıtırsa, oyların o tarafa kayma eğilimi…
Gerçi artık ganimet 74 sonrası gibi değil, kalmadı ama dağıtılacak şeyler hâlâ bulunabiliyor…
Vatandaşlık gibi…
Konuştuğum o önemli UBP’li abimiz bu dağıtılan vatandaşlıklardan da yakınıyor…
“Son yıllarda binlerce vatandaşlık dağıttılar. Nolacak yani? Yaptıkları vatandaşlar mı kurtaracak onları? Günden güne eridik, yok olduk, düşünen yok.”
Bunları dediğim gibi Ulusal Birlik Partisi’nin önemli isimlerinden biri, mecliste, partinin organlarında olmayan ama etkili isimlerden biri söylüyor… Zaten zaman zaman meclisteki temsilcilere de, parti organlarına ve yetkililerine de yön veren, yol gösteren, taleplerini kabul ettiren kişiler onlar…

Şimdi düşünceleri böyle… “Düzeni değiştirelim, bu sistem böyle yürümez, barış olsun, çözüm olsun, uluslararası alanda bir kimliğimiz olsun” demiyor tabii ki… O’nun şikâyeti, (demek ki artık o ve onun gibiler de nüfus yapısının böyle değişmesinden rahatsızlar) evet, kimliğini kaybetmek ve olanın yere düşmesine izin verilmemesi… Yani devlet olanaklarının eşit paylaşılmaması… Kalmışsa ganimetin ve arazinin, kredinin, istihdamın sadece kısıtlı bir kesim tarafından paylaşılmasından şikâyet ediyor.

Şimdikilerin, yani UBP’yi şimdi idare edenlerin bunu bile beceremediklerinden! yakınıyor.


Saha, yola taştı

pimw.jpg

Ozanköy Sahası’nın tribünleri yolun içine girdi diye şikâyet etmişti bir arkadaş… Gidememiş, bakamamıştım. Geçtiğimiz gün oradan geçerken bir bakayım dedim. Gerçekten de sahanın girişi, herhalde tribünleri uzatmak için yolun içine taşmış. Buna izin verildi mi, verildiyse neden verildi, verilmediyse yolun içine taşan saha sınırını yapmak için nereden nasıl cesaret alındı! Peki bu yapıldıktan sonra buna ‘dur’ diyecek bir makam yok mu! Anladık, gençler spor yapsın, vatandaş maçlara gitsin, deşarj olsun da bunlarla yolun içine taşan sahanın ne ilgisi var? Trafik kuralları, can güvenliği, insan hakları, başkalarının hakları… Bunların hiç önemi yok. Ülkedeki başıboşluk her tarafa işlemiş… Kim, ne isterse yapıyor, yetkili makamlar da birilerini kızdırmamak için sesini çıkarmıyor. Oh ne âlâ memleket!

 


Ya öyle, ya böyle

Geçenlerde bir TV programında UBP’nin kontenjan adayı Bulut Akacan, Girne’de çevre yolu yapıldıktan sonra Girne’nin içinden batıya doğru giden yolda trafik sıkışıklığının bittiğini söylemiş. Alternatif yolu, betonlaşmanın trafiğe olumsuz etkisine çözüm olarak ortaya koyarken Akacan, demek ki ya Girne’de oturmuyor, ya betonlaşmanın olumsuz etkilerini gözden kaçırmaya çalışıyor, ya da espri yapıyor!

 


Yeni yıl

Yeni yıl geliyor diye düşünmeye başladık; Sevinelim mi, üzülelim mi? Yeni bir umut mu, giden bir yıl daha mı? Yeni yılı evde kutlarsak daha mı ucuza kurtuluruz, dışarıda mı? Boş mu verelim, “allahın diğer günleri gibi bir gün işte” diyerek es mi geçelim? Her ne dersek diyelim, biz boş versek de, kutlamak istemesek de, çoluk çocuk, çevre sizin düşündüğünüzü uygulamanıza izin vermez. O yüzden hazırlayın paraları…  Ama bir dakika! Neden istemeyelim? İnadına eğlenelim.

 


 

"Yaşayanlar için umut her zaman vardır. Umutsuzluk, ölüler içindir."

THEOKRİTOS  

Bu yazı toplam 2243 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar