1. YAZARLAR

  2. Cenk Mutluyakalı

  3. Eylülü kirletenler
Cenk Mutluyakalı

Cenk Mutluyakalı

Eylülü kirletenler

A+A-

“Biz iyiyiz.”
“Onlar kötü.”

Pek çok insan senelerdir bu söylem üzerinden kendini anlamlandırıyor.
Beyinlerindeki etnik sınırlar içinde emekliyor ama ayağa kalkamıyorlar.
Adanın kuzeyi ya da güneyinde, dilleri ya da inançları farklı olsa dahi bu insanlar aynı kötücül duyguyu çoğaltıyor.
Belleğin seçiciliğinin ötesinde bir durum bu!
Neyi hatırlayacaklarını…
Ya da neyi unutacaklarını seçmekle kalmıyor, riyakârca geleceği de köreltiyorlar.
Ada değil sadece dünya böyleleri yüzünden çirkinleşiyor.

*  *  *

Savaş kurbanı insanların anıları, fotoğrafları, yaşadıkları velhasıl kanları üzerinden kendi rantlarını unutturanlar var. Kendi ayıplarını savaş kurbanı insanların yaşadığı felaketlerle örtüyorlar.
Yüzlerine bakıyor ve “yaktınız, yıktınız, yok ettiniz” diyorsunuz.
“Bu insanlar öldü” diyorlar.
Yüzlerine bakıyor ve “çaldınız, yağmaladınız, kirlettiniz” diyorsunuz.
“Bu insanlar katledildi” diyorlar.
Ölenlerin sırtına basarak yükseliyorlar sürekli…

*  *  *

Kendi ölülerini gösteren ama kendi cinayetlerini gizleyenlerin…
Kendi kayıplarını haykıran ama kendi suçlarını görmeyenlerin…
Kendi mağduriyetini yineleyen ama kendi ayıplarını inkar edenlerin…
Kendi tarihini gizleyenlerin lanetini yaşıyoruz.
Eylülü kirletiyor öldürülmüş düşlerin hüznü…

isik_-kapali-maras.jpg
 



‘Hiç yaşamamış gibi ölmek’

Hakkı abiyle (Yücel) mektuplaşmalarımızı arada paylaşıyorum ki, hem o hazzı birlikte yaşayalım, hem de beslenelim…

İnsanoğlunun yapıp etmeleri arasında kendisini en şaşırtan davranışların neler olduğu sorulduğunda Platon demiş ki;

  • Çocukluktan sıkılırlar ve büyümek için acele ederler ve fakat sonra çocukluklarını özlerler.
  • Para kazanmak için sağlıklarını yitirirler, ama sağlıklarını geri almak için para  öderler.
  • Yarınlarından endişe ederlerken bugünü unuturlar.
  • Sonuçta ne bugünü ne de yarını yaşarlar.
  • Hiç ölmeyecekmiş gibi yaşarlar, ancak hiç yaşamamış gibi ölürler.


Kendisine ne tavsiye buyurduğu sorulduğunda, Platon şöyle demiş:

  • Kimseye kendinizi sevdirmeye kalkmayın! Yapılması gereken tek şey, sadece kendinizi sevilmeye bırakmaktır.
  • Önemli olan: Hayatta, "en çok şey"e sahip olmak değil, "en az şey”e ihtiyaç duymaktır.

Yine Hakkı abinin notuyla bitirelim:
Bu satırları okurken Platon için söylenen -belki fazla iddialı- şu tespiti de hatırladım: 
"Bütün Batı felsefesi Platon'a düşülen dipnottan ibarettir." 

platon.jpg



Peki o 45 yılın hesabı ne olacak?

Şimdi sen dedin ki, “Gel Maraş’a, komisyona başvur, mülküne de sahip ol.”
(Henüz bu da denemiyor ya…”
İyi de…
Peki o 45 yılın hesabı ne olacak?

  • Onca senenin kaybı ne olacak?
  •  Onca yıkım ne olacak?
  • Onca çürümüşlük ne olacak?
  • Onca uyutulmuş zaman ne olacak?

Bu işin “tazminatı” ne olacak, özetle…

“Empati” kavramı, kendimizi bir başkasının yerine koyarak, yine kendimiz gibi düşünmek değildir.
Biz bunu yapıyoruz.
Oysa…
O karşınızdaki insan gibi düşünmeyi deneyeceksiniz.
Neyi var, neyi yok yitiren insan gibi…
Şu anda sahip olduklarınızın elinizden alındığını ve size, 45 sene sonra geri verileceğini düşününüz…
Deneyiniz…

pencere_-kapali-maras.jpg



Eline ne oldu?

Belki siz de fotoğraflarda fark ettiniz.
Dışişleri Bakanı Kudret Özersay’ın sağ elinde özel bir koruma var.
“Ne oldu” diye sorduk.
Kapalı Maraş gezisinin esprisi geldi:
“Ankara’da elini masaya vur dediniz, vurduk…”
Doğrusu yaratıcı bir yanıttı, gülümsedik.

*  *  *

En azından esprisini yapabiliyoruz sanırım, şimdilik…
kudret_-foto.jpg
 



Dünyadan 137 ışık yılı uzakta

Biliyor musunuz, dünyadan 137 ışık yılı uzaktaki bir dış gezegene ve yıldıza Kıbrıs’ın ismi veriliyor.
Çünkü adanın güneyinde, biz yollarda yaya gitmekte zorlanırken, az kaldı, neredeyse aya gidecekler.
(Tamam biraz abarttım ama çok gerilerde kaldığımızı da görmemiz şart oldu.)
Kıbrıs Uzay Araştırmaları Teşkilatı, Uluslararası Astronomi Birliği’ne katılım kararı aldı.
2002’de keşfedilen HD168746b sayılı gezegenin adlandırılması için de Kıbrıs’ a davet yapıldı.

*  *  *

Şimdi bu “dış gezegen” için de “ortak egemenlik hakkı” kavgasına tutuşur muyuz acaba, merağım bu!

 


ÜZÜLDÜM
 

  • Edebiyat ve Eleştiri dergisi “Uçsuz”da Fatoş Avcısoyu Ruso’nun “Hoşçakal” yazısını okudum, bir güzel dergi daha okuru ile vedalaştı…
     
  • Maraş’a gideceğimi duyan gazeteci dostum Loukianos bana ailesinin evinin krokisini gönderdi, orayı bulmam, bir fotoğraf almam için… Başaramadım…
     
  • Elektrik Kurumu’nun böylesine agresif bir yerden tartışılmasına, sendikanın da hükümetin de tarzına…
     
  • Avcıların “RHA ile eylem”i masumlaştırma çabalarına ve Başbakan’ın günü kurtarmak amaçlı söz verici tavrına…
Bu yazı toplam 1961 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar