1. YAZARLAR

  2. Kutlay Erk

  3. Erdoğan’ın Söylemi...
Kutlay Erk

Kutlay Erk

SİYASET MEYDANI

Erdoğan’ın Söylemi...

A+A-

Türkiye Cumhurbaşkanı (CB) Erdoğan ABD’den Türkiye’ye dönüş yolunda, uçakta yaptığı basın toplantısında KKTC seçimleri ile ilgi bir soru üzerine federasyon defterinin artık kapandığını, tek gerçekçi çözümün de adada iki ayrı devletin varlığının kabulü olduğunu, Kıbrıs Türk halkının adada azınlık olmayı kabul etmeyeceğini ve Türkiye’nin de anavatan ve garantör olarak Kıbrıslı Türkleri asla yalnız bırakmayacağını söyledi. KKTC sağ siyaset erbabı da bunları aldı ele çıktı yola; KKTC CB seçimlerinde besmele çeker gibi bunları tekrarlayıp duruyor.

CB Erdoğan “iki ayrı bağımsız devlet” demiyor, Türkiye’nin garantörlük statüsünün devamını da Kıbrıs sorunuyla ilgili her açıklamasında hassasiyetle ve vurgu yaparak söylüyor. Bu üçüncü Eylül’dür ki CB Erdoğan BM kürsüsünden Kıbrıs sorunuyla ilgili olarak aynı şeyleri söylüyor. Ve bu söyledikleri BM Ölçütlerinde Çözüm modelini ret ve inkâr eder olsa idi, en azından üçüncü seferinde BM Güvenlik Konseyi’ne müracaat belgesi verip, Kıbrıs’ta çözümün iki ayrı bağımsız devletli olması zemininde karar üretmelerini talep ederdi. Bugün konuşulan federasyon çözüm modeli Türkiye’de dönemin Başbakanı Ecevit tarafından böyle bir müracaat sonucu BM kararı haline gelmiştir. Kıbrıs Rum tarafı da bunu kabul etmişti; halen de bu kabulü acı bir taviz olarak anmaktalar… Demek ki CB Erdoğan’ın iki ayrı devletten kastı ‘Bağımsız’ devletler değil, öyle olsa idi CB Erdoğan, ‘sözünün eri’ olarak BM Güvenlik Konseyi’ne bu üç yıl içinde başvuracaktı. 

Bir de Türkiye’nin garantörlük statüsünün devamında ısrarcılar ve dahi Kıbrıs adasının çevresindeki tüm denizlerde Kıbrıslı Türklerin haklarının olduğunu vurguluyorlar… “Erdoğan daha ne desin?!” diyen sağ siyaset erbabımız var; haklılar, Erdoğan daha nasıl ifade etsin Kıbrıs sorunu çözümünde iki ayrı bağımsız devletli çözüm önerisi hattından ayrıldığını ve BM Ölçütlerindeki çözüm alanına girmek üzere olduğunu… İki ayrı bağımsız devletli çözümde Türkiye neyin garantörü olacak?! Güney Kıbrıs başka bir bağımsız ülke; onun karasuları ve Münhasır Ekonomik Bölgesi de ona ait olacak ve o yönetecek. Kuzey Kıbrıs’ın ayrı bağımsız devletinin de Türkiye ile garantörlük antlaşması değil Savunma İşbirliği Antlaşması yapması gerekecek; onun karasuları ve Münhasır Ekonomik Bölgesi de ona ait olacak ve o yönetecek. CB Erdoğan Kıbrıs’ın garantörü olmayı sürdürmek isterken ve adanın denizlerindeki doğal kaynaklarında Kıbrıslı Türklerin de hakkı olduğunu söylerken birleşik bir Kıbrıs adası muradını ifade etmektedir.

2003 yılı sonlarına doğru… Annan Planı’nın ikinci versiyonunun Kıbrıslı liderlere verildiği günler… KKTC’de erken genel seçimlerin de hemen öncesinde… Talat ile birlikte Erdoğan’ı AKP merkezinde ziyaret ettik, görüştük; henüz siyasi yasaklı idi… Bize Annan Planı’nı kabul etmediğini, Anglo-Sakson ve Siyonist bir plan olduğuna inandığını söyleyerek başlamıştı görüşmemize… Ayrılırken de Talat’a “Seçimleri kazanın, sen ve ben Kıbrıs sorununu çözeceğiz” demişti… KKTC seçimlerinden sonra Talat Başbakan oldu, hükümetini kurdu, Kıbrıs sorunu çözüm sürecinin BM masasında da Kıbrıs Türk tarafını fiilen temsil etti. ‘Sözünün eri” olarak da Erdoğan Annan Planı’nın dördüncü versiyonuna kadar Türkiye’nin çok önemli değişiklik önerilerini iletti, katkı yaptı… Planın beşinci versiyonunu BM Genel Sekreteri Annan hazırladı, Türkiye kabul etti. Rum tarafı reddetti. AKP hükümeti kendi halkına, Kıbrıslı Türklerin büyük çoğunluğunun desteklediği çözümü benimsemiş olduklarını ifade etti, Denktaş’a da “Bizi değil, kendi halkını ikna et” dedi. Ankara hükümetleri hep pragmatik oluyor…

O günleri yaşayanlar Annan Planı’nın Kıbrıs Türk ve Rum oluşturucu devletlerinin kurduğu Birleşik Kıbrıs’ı önerdiğini anımsayacaklardır. Neden ‘Federal’ değil de ‘oluşturucu’ devletler denmişti?! Kıbrıs Rum tarafı ‘Federal’ denilmesine sempati duymuyordu; uluslararası siyaset ve diplomasi de tarafları tatmin edecek kelimeler ve kavramlar üretmekte çok başarılıdır. 1959 Londra-Zürih antlaşmalarına giden süreçte de Kıbrıs Türk tarafı taksim istiyordu. Dönemin Ankara hükümeti üniter devletli bir sonuca katkı koyup katılımcı oldu, onayladı; Kıbrıslı Türklere de bu sistemin ‘Operasyonel federasyon’ olduğu ve devleti yönetmeyi ‘Taksim’ ettiklerini anlattı, öyle kabul ettirdi… Ankara hükümeti, ayrıca, bu sonucun Türkiye halkına anlatılmasını ve savunulmasını da Kıbrıslı Türk liderler Dr Küçük ve Denktaş’tan istedi; onlar da Türkiye’de basın toplantısı yaparak ‘Operasyonel federasyon – Taksim edilmiş yönetişim’ çözüm modelini anlatarak savundu. Dedik ya, Ankara hükümetleri pragmatik oluyor…

Demem o ki, KKTC sağ siyaset erbabı CB Erdoğan’ın söylemlerini analitik irdeleme ile tartmadan anlamak istediği gibi anlamayı tercih ederse sonunda hüsranı yaşayıp CB Erdoğan’ı “Sözünün eri” olmamakla niteleme aşamasına gelebilirler… BM Ölçütlerinde çözüm iki ayrı devleti öngörüyor; taraflar kendi coğrafyalarını kendi seçtikleri yasama (meclis) – yürütme (hükümet) - yargı (mahkemeler) organları ile yönetecek. Adanın tamamını da üçüncü yapı ile ve eşit ve etkin siyasi katılımcılıkla ortaklaşa yönetecekler. Türkiye de tüm adanın garantörü olacak, Kıbrıslı Türkler azınlık olmayacak, Kıbrıslı Türkler adanın karasında ve denizlerindeki tüm doğal kaynakların ortağı olacak. CB Erdoğan’ın dediği gibi… Onun söylemlerini analitik irdelemeden geçirmeden el alıp yola çıka sağ siyaset erbabına önerimdir; şimdi CB Erdoğan’ın açıklamalarını bir daha okusunlar.

CB Erdoğan’ın bu söylemlerinde eksik bıraktığı, daha doğrusu kendine sakladığı taraf da var; “Türkiye’nin çıkarları bunu gerektiriyor”… Kıbrıslı Türkler için de adada sürdürülebilir yaşam ve barış, ve tarafların uzlaşabileceği zemine sahip ulaşılabilir çözüm de budur… CB Erdoğan, kendi halkına, 2004’de olduğu gibi, ‘Kardeş’ Kıbrıslı Türklerin büyük çoğunluğunun tercih edip desteklediğini kendilerinin de kabul ettiğini anlatacak; Kıbrıslı Türk liderden de bunu Türkiye halkına böyle anlatmasını isteyecek. Bir daha tekrarlayalım; Ankara hükümetleri hep pragmatiktir, CB Erdoğan da en pragmatik başkandır.

Hele bir 19 Ekim KKTC CB seçimi yapılsın, Erhürman seçilsin, CB Erdoğan da Kıbrıs sorunu çözüm modelinde Türkiye’nin hak ve çıkarlarını da gözeten BM Ölçütlerini savunmakta rahatlayacak…

Bu yazı toplam 1884 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar