1. YAZARLAR

  2. Cenk Mutluyakalı

  3. Eğitimde hakları gerileyen tek kesim var: Çocuklar!
Cenk Mutluyakalı

Cenk Mutluyakalı

Eğitimde hakları gerileyen tek kesim var: Çocuklar!

A+A-

Öğretmenler eylemde ve bunun sebepleri toplumda tam da bilinmiyor, anlaşılmıyor, algılanmıyor.

Eğitim sendikaları “Gerekirse karne verilmeyecek, gerekirse sınavlar yapılmayacak, her eylem çeşidi denenecek ama kararlılıktan vazgeçilmeyecek” diyor.

Eylem gerekçeleri genelde güvenli olmayan okul binalarına ve eğitimin yıllanmış sorunlarına dayandırılıyor.

 

"Öğretmen haklarını saldırı" olduğunu söylüyor sendikalar, Öğretmenler (Değişiklik) Yasa Tasarısı'nın geri çekilmesini talep ediyor ancak tasarıyla ilgili somut örnekler üzerinden konuşmuyor.

Eylemlerin asıl sebebinin de yasada değişiklik talebi olduğu biliniyor.

***

 

Eğitimin neredeyse elli yıllık sorunları alt alta sıralanıyor.

Çoğu doğru...

Ama sürekli kötünün tarifi yapılarak mevcut statükonun devamına hizmet edildiği de bir başka gerçek...

Eğitimde hakları gerileyen tek bir kesim var: Çocuklar!
Onlara şu anda yaşananlar “eğlence” gibi geliyor.
Gün gele neler yitirdikleri anlaşılınca iş işten geçiyor.
Çocuklar değil yalnızca, memleket kaybediyor.
 

---
İşbirliği bu kadar zor mu?
---


Eğitim Bakanı dahil neredeyse tüm bakanlık kadrosu öğretmenlerden oluşuyor ancak sorunların çözümünde öğretmen sendikaları ile işbirliği yapılmıyor, diyalog kurulmuyor.

Kimseye yaranmak gibi bir gailem ya da psikolojik baskılara yönelik bir kaygım yok, o nedenle düşüncemi yıllarca açık açık paylaştım.
 

Kamusal eğitim bugün rezil bir noktaya gelmişse, irade ve planlama yoksunu hükümetlerle, yeniliğe ve değişime dirençli, toplumcu değil zümreci davranan sendikal bürokrasidir en önemli sorumluları…

Elbette süreci yönetmesi gereken siyasi iktidarlardır.
 

---
Bataklığa uyumlaşmak
---

 

Bir bataklığın ortasında yaşıyoruz ve bunu kullanıyoruz.

Çünkü hem bireyler hem de örgütler, ne zaman kendilerinden bir değişim istense, gündemden uzaklaşarak ne kadar kir varsa ortaya döküyor.
"İmkansız" istenerek  "vasat" korunuyor.
 

Tek meziyeti “itaat etmek” olan haysiyet yoksun koltuk sahiplerine kızıyoruz ama hiçbir değişimi de kabullenmiyoruz.

Konuşmuyoruz bile!
Slogan oyunlarıyla gündemden sapıyoruz.

---

Ne önerildi, ne talep edildi?
---

 

Eğitim Bakanlığı "Öğretmenler Değişiklik Yasası"na dair mevcut yasa, değişiklik önerileri ve sendikaların taleplerini içeren bir belge yayınladı.

Eğitim sendikaları "halkı yanıltıyorlar" dedi.

O zaman "gerçek ne" bilmek hakkımızdır.
 

***

 

Eğitim Bakanlığı'na göre, bakanlık, öğretmenin ders saatinin (haftalık) 20 saat olmasını istiyor; sendika en fazla 18 saat diyor, beden eğitimi öğretmenlerinde bunun 12 saatle sınırlı olmasını isteniyor.

A öğretmen için 15 sat ders diyor Bakanlık, sendika 13 saat diyor.

Doğru mu?

Bunun depremle, binayla, tebeşirle ilgisi yok!

Her yurttaşın, vergi mükellefinin, öğrenci velisinin, öğrencinin, toplumun sendikanın bu yöndeki yaklaşım ve talebini bilme hakkı yok mu?

 

Bakanlık ne önerdi, sendika ne talep etti, bunu sendika tarafından da açıklanması gerekiyor.

 

***

 

En fazla şaşırdığım şu...

Bakanlık açıklamasına göre, "Öğretmenler (hizmet içi) eğitimlere katılmakla yükümlüdür" diye bir değişiklik talep ediyor.

Sendika – yine bakanlık açıklamasına göre- "yükümlülük olmasın" diyor.
 

Bir eğitimci, eğitime dair "yükümlülük olmasın" derse kendi varlığını inkar eder.

Bakanlığın bu açıklaması yalansa – ki umarım öyledir- toplum yanıltılıyor ve sendikaya karşı kışkırtılıyorsa çok daha büyük bir ayıp vardır ortada…

Sendika “hangi koşulda, ne yapmayacağını” madde madde açıkladı.
Yasaya dair ne yapmak istediğini duymak da bu toplumun hakkıdır sanırım…

 

Okulların deprem güvenliği, kantin sorunu, çocukların düzeyi başka başka konulardır.

Hepsi kendi içinde önemlidir elbette...
Yine de… ‘Öğretmenler Yasası’ysa gündem…
Bu yasaya dair nedir tam olarak istenen ve istenmeyen nedir?

 

---

Nasıl okul yapacağız?
---

 

Okul binalarının, teknolojinin ve altyapının yetersizliği bir hakikat olsa da, bütçenin oransal olarak düzenlenmesi yönünde bir talep yoktur.
Şunu demek istiyorum.
Örneğin Avrupa Birliği ülkelerinde eğitim bütçesinin % 64'ü öğretmenlerin maaş ve ücretleri için ayrılırken; % 13 mal ve hizmet alımlarında, % 7 okul binalarına yatırımda, % 6 ulaşım ve okulların satın alma giderlerinde, % 6 özel okullara transferlerde, geriye kalan da diğer harcamalarda kullanılıyor.

Kimi zaman ‘dezavantajlı gruplara destek’ için de ayrıca bir oran belirleniyor.
Böylesi bir bütçe anlayışı yok bizde!

Ne kadar kaynak varsa maaşları ödemek, olmayan kaynakla da yeni okul yapımı istemek pek samimi değildir.


Kıbrıs’ın kuzeyinde eğitim bütçesinin dağılımı nedir?
Eğitimi yeniden konuşmaya bununla da başlayabiliriz.

***

 

Sendikanın önerilerinin çoğunlukla "eskisi gibi kalsın" olduğunu açıklıyor Eğitim Bakanlığı...

Doğru mu?

Değilse, eğitim sendikaları, yasaya dair kendi önerilerini açıklamakla yükümlüdür.


Onca bağrışma içerisinde ne varsa “eskisi gibi” kalması en temel sorunumuz değil mi?
 

Hele hele sağlık ve eğitimde, barınmada, ulaşımda ve iletişimde, toplumsal hakkınız kadar değil “paranız kadar” hizmet alabilmek çok üzücüdür.

 

Bu yazı toplam 1033 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar