1. YAZARLAR

  2. Uzm. Nilsu Atıcı

  3. DİN VE CİNSELLİK
Uzm. Nilsu Atıcı

Uzm. Nilsu Atıcı

YENİDÜZEN PAZAR YAZILARI

DİN VE CİNSELLİK

A+A-

Toplumlar, tarih boyunca dini inancı hem bireysel yaşamlarda bir yol haritası olarak kullanmış hem de toplumsal düzeni sağlamak için bir kontrol mekanizmasına dönüştürmüştür. Bu düzenin en baskın alanlarından biri de cinselliktir. Toplumda din, her alanda olduğu gibi cinsellik alanında da kullanılmakta bireylerin bedenleri, arzuları, davranışları ve hatta düşünceleri üzerinde hak iddia etmektedir. Özellikle ataerkil toplum yapısıyla birleştirildiğinde, dini söylemler kadın cinselliğini baskılayan erkek cinselliğini ise ‘özgürleştiren’ bir yapıya dönüşür.

Dini metinler genellikle belirli bir tarihsel ve toplumsal bağlam içinde ortaya çıkmıştır. Bu bağlamda yazılan kurallar, kadın ve erkek rollerini tanımlamış, cinselliği de bu roller doğrultusunda düzenlemiştir. İslam’da şeri kurallar, Hristiyanlık’da Katolik Kilisesi’nin ahlak yasaları, Yahudilik’de Tevrat’ta yer alan ‘temizlik’ kuralları, Hinduizm’de kast sisteminin etkileri; bunların hepsi cinselliğin yaşanışını belirleyen unsurlar olmuştur. Bu yaklaşımlar çoğu zaman bireylerin cinsel sağlığını tehdit eden, bilgiye erişimini engelleyen, zevki ‘şeytanlaştıran’ ve utanca dayalı bir cinsellik algısı yaratmıştır. Bu nedenle ‘günah’, ‘ayıp’, ‘namus’ gibi kavramlar neredeyse evrensel olarak cinsellikle ilişkilendirilmiş ve kuşaktan kuşağa aktarılan tabu zincirleri haline gelmiştir.

Dinin cinsellikle ilgili alanlarda kullanılması birçok yanlış bilginin de yaygınlaşmasına neden olmuştur. ‘Cinsellik evlilik için vardır, evlilik cinsellik için vardır’ bilgisi, bireyin evlenmeden cinsellik hakkı olmadığını savunur. Oysa bu hem cinsel sağlık hem de onay kavramları açısından sorunludur. ‘Kadın cinselliği erkeği şaşırtmamalı’ inancı kadının arzu, haz ve ifade özgürlüğünü kısıtlar. ‘Mastürbasyon günah ve zararlıdır’ şeklindeki inanç, bireyin kendini tanımasını ve cinsel sağlığını engeller. ‘LGBTI+ olmak Tanrı’ya karşı gelmektir’ düşüncesi hem bilimsel hem de insani açıdan son derece yanlış bir önyargıdır. Bu yanlış inanışlar, dini bilgiyle karıştırıldığında bireylerin yaşamlarını baskı altına almakta, suçluluk, utanç ve korku gibi duygulara yol açmaktadır. Toplumlarda dinin etkisiyle cinsellik konusunun konuşulmaması bilgiye erişimin önündeki en büyük engellerden biridir. Aile içinde cinsellik konuşulmaz, okulda öğretilmez, destek almaktan utanılır, medyada sansürlenir. Dini hassasiyet bahanesiyle cinsel eğitim engellenir, cinsel sağlık hizmetleri yaygınlaştırılmaz. Bu sessizlik bireyler için cinsel saldırı, önyargı ve bilgisizlikle dolu bir dünya yaratır. Cinsellik, sadece bedensel değil aynı zamanda zihinsel, duygusal ve sosyal bir deneyimdir. Dinler de toplumsal yaşamı düzenleme amacıyla ortaya çıkan yapılardır. Bu iki alanın birbirine karıştırılması, bireyleri hem inancından uzaklaştırmakta hem de cinselliğinden koparmaktadır. Cinsellik günah değil, insan olmanın bir parçasıdır. Din de ceza değil, vicdan ve ahlak için bir yol olabilir. Yeter ki hangi sesi yükselttiğimizi ve hangi sesi susturduğumuzu sorgulayabilelim.

Laik bir eğitim sisteminde, din ve bilim birbirine karıştırılmamalıdır. Cinsel sağlık ve kapsamlı cinsel eğitim dini hassasiyetler bahane edilerek yok sayılmamalı; bilimin rehberliğinde, herkesin erişebileceği bir hak olarak sunulmalıdır. Okullarda dini gerekçelerle eğitim içeriklerinin sansürlenmesi ya da gençlerin cinsellikle ilgili bilgi edinmesinin engellenmesi sadece bireylerin değil, toplumun da geleceğini tehdit eder.

Bu yazı toplam 1182 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar