1. YAZARLAR

  2. Niyazi Kızılyürek

  3. CTP Maraş Konusunu Yeniden Düşünmeli
Niyazi Kızılyürek

Niyazi Kızılyürek

CTP Maraş Konusunu Yeniden Düşünmeli

A+A-


Maraş konusunda Türk tarafının tam bir görüş birliği içinde olduğunu görüyoruz. Özkan Yorgancıoğlu ile Derviş Eroğlu, Özdil Nami ile Ahmet Davutoğlu aralarında hiç bir görüş farkının olmadığını kamuoyuna açıklamış bulunuyorlar. Maraş’ın Kıbrıslı Rumlara iadesini “bütünlüklü çözümün parçası” olarak görüyorlar ve Anastasiadis’in önerisine karşı çıkıyorlar. Sanki “bütünlüklü çözüm” hazırmış ve orada bir yerlerde tarafların son noktayı koymalarını bekliyormuş gibi… Türk tarafının yaklaşımı, çözümün koşullarını yaratmak ve güçlendirmek için gerekli adımları atmaktan uzak olduğu gibi, Kıbrıs Rum toplumunun gerçeklerine karşı da kayıtsız bir yaklaşımdır. İçinden geçtiğimiz süreçte Kıbrıs Rum toplumu büyük zorluklar yaşıyor. İnsanların ekmek ve iş derdi bütün dertlerin önüne geçmiş durumda. Eurogroup’un bıçağı ekonominin yarısını kesip attı ve bu acımasız müdahalenin altından bir işsizler ordusu çıktı. Hiç kimse geleceğe güvenle bakmıyor. Böyle bir ortamda cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturan Nikos Anastasiadis’e karşı hiç bir jest yapmadan Anastasiadis’in çözüm için “pragmatizmini konuşturmasını” beklemek boş bir hayaldir. Nitekim Kıbrıs Sorunu ile yakından ilgilenen dünya aktörlerinin görüşü de bu yöndedir. Kıbrıs Sorunu konusunda görüşüne her zaman başvurulan Uluslararası Kriz Grubu’nun Türkiye ve Kıbrıs uzmanı Hugh Pope 9 Eylül 2013 tarihinde Hürriyet Daily News gazetesine verdiği mülakatta aynen şunları söylüyor: “Türkiye bu sorunu bitirmek istiyorsa, Kıbrıs Rum kamuoyuna hitap etmeyi başarmalıdır. Anastasiadis, batmış bir ekonomi yönetmek zorundadır. AB, Kıbrıslı Rumları itip kakıyor… Türkiye sadece Anastasiadis’e bel bağlayarak bir yere varamaz. Ankara, Anastasiadis ile empati yapmıyor. Oysa bu sorunu çözmek için Kıbrıslı Rumların Türkiye’ye karşı güven duymasını sağlamak gerekiyor… Kıbrıslı Rumlar bir travma yaşıyorlar. Sadece milliyetçi söylemeler ve ekonomik felaket sonucu değil, mevcut siyasi yapı içinde hiç bir siyasi güç çözümden yana kamuoyu oluşturacak durumda –cesarette- değil. Kıbrıs Sorununu çözmek sadece BM sürecini desteklemekle olmaz. Kıbrıslı Rumlar gibi güçsüz bir toplum Türkiye gibi büyük bir güçle müzakere ederken, Türkiye’nin güvenirlilik dosyasına da bakar.” Hugh Pope, Kıbrıslı Rumların Türkiye’ye güven duyması bulunacak herhangi bir çözümün en esaslı şartı olduğunu söylüyor. “Güven duyma meselesi o kadar önemlidir ki, Kıbrıslı Rumlar gün gele kalıcı ayrılmaya gitmek isteseler bile, Türkiye’ye güven duymadan bu yola giremezler. Olumlu adımları güçlü taraf atar. Belirleyici olan her zaman güçlü olan taraftır. Güçlü olduğun zamanlarda taviz verebilirsin. Zayıf olduğun zamanlarda taviz veremezsin. İçinden geçtiğimiz süreçte Türkiye güçlüdür, Kıbrıs Rum tarafı ise çok zayıftır. Türkiye’nin bir tür jest taarruzuna başlamasının tam zamanıdır.”
Huhg Pope’un değerlendirmelerini yabana atmamak gerek. Bilinmelidir ki, Kıbrıs Sorunu ile ilgilenen çevreler bu değerlendirmeleri yabana atmıyorlar. Daha da önemlisi, bu tür değerlendirmeleri bir çözüm ve barış partisi olan CTP yapmalı ve bunları yüksek sesle haykırmalı. Doğrusu, Hugh Pope’un söylediklerini okurken kendi kendime mırıldandım. “Şu hale bakın! CTP’nin söylemesi gereken şeyleri Hugh Pope söylüyor.” Evet, CTP’ye yakışan, Türkiye ile Kıbrıslı Rumlar arasında güven duygusunun oluşmasına katkı yapmaktır. Denktaş’ın Ankara’ya yaydığı ve Türk siyaset erbabının zaten kendi zihniyet kalıplarından ötürü benimsemeye eğilimli olduğu “Kıbrıslı Rumların burnunu sürtmek” anlayışının kırılması için elinden geleni yapmaktır. Kıbrıslı Rumların 40 yıla yakın bir süredir acı çeken bir halk olduğunu Türkiye’ye hatırlatmalı ve Kıbrıslı Rumlarla empati yapılmasını sağlanmalıdır. 1974’te zorla yaratılan “gerçeklerin” kabul edilmesini değil, insanların gerçeklerinin görülmesini önemsemelidir. Maraşlı bir mültecinin ne hissettiğini anlamalı ve anlatmalıdır. Ve o hayalet kentin Kıbrıslı Rumlara iade edilmesi için bayrak açmalıdır. Maraş konusunda BM kararlarına, etik yükümlülüğe ve insanların ihtiyaçlarına kulak tıkayarak “Maraş’ı vermeyiz” korosuna katılmak CTP’ye yakışmıyor. CTP, hukukta yeri olmayan, etik bakımdan kabul edilmez olan, solcular ve hümanistler için ancak bir utanç nedeni olabilecek olan Hayalet Şehrin tutsaklığının kırılması için uğraşmalıdır. Böyle bir gelişme Kıbrıs’ta barışa giden yolun önünü açacaktır. Bu da, Kıbrıslı Türkilerin Federal Kıbrıs Devletinin ortağı özneler olarak siyasi varlıklarını sürdürmelerini sağlayacaktır. Unutulmamalıdır ki, Kıbrıslı Türklerin “çözümsüzlük lüksü” yoktur. Ve çözümün kuşların kanadından düşmesini bekleyemeyeceğimize göre, geçen her gün çözüm sürecine emek, akıl ve duygudaşlık yatırmamız gerekiyor. En esaslı siyasi icraat budur ve Maraş konusu bize böyle bir imkân sunuyor.
CTP bu konuyu yeniden düşünmeli…

Bu yazı toplam 2736 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar