1. YAZARLAR

  2. Sevgül Uludağ

  3. “Çözümü beklemekten usandım, kalbimin sesini dinledim, mutluyum...”
Sevgül Uludağ

Sevgül Uludağ

0090 542853 8436/00357 99 966518

“Çözümü beklemekten usandım, kalbimin sesini dinledim, mutluyum...”

A+A-

“Çözüm”ü beklemeden Vogolidalı Mihalis Lukas, burada bir ev kiralayarak eşi Marianna’yla birlikte Kıbrıs’ın kuzeyinde yaşamaya başladı...

“Çözüm”ü beklemeden  Vogolidalı Mihalis Lukas, burada bir ev kiralayarak eşi Marianna’yla birlikte Kıbrıs’ın kuzeyinde yaşamaya başladı.

Aslen Vogolidalı (şimdiki adı Bafra) olan Mihalis Lukas’ın ilginç öyküsünü, 20 Ağustos 2021 tarihinde POLİTİS gazetesinde arkadaşımız, barış aktivisti                Andreas Sucis kaleme aldı...      

Andreas Sucis’in yazısını, kendi izniyle, google translate               yardımıyla okurlarımız için Türkçeleştirdik. Andreas Sucis, şöyle yazıyor:

***  Mihalis Lukas’ın annesi ve babası, aslen Vogolidalı’ydı ama Maraş’ta yaşıyorlardı. Mihalis Lukas da Aşağı Maraş’ta dünyaya gelmişti. 1967 yılında Mihalis henüz 12 yaşındayken, Londra’ya göç etmişlerdi... 1974 yılının Ağustos ayında “Arion” gemisiyle başka pek çok Kıbrıslı gibi, Kıbrıs’a savaşta yardımcı olmaya gelmişti. Fakat Kıbrıs’taki trajik durumu görünce, pek çok diğer göçmen gibi o da Atina’ya gitmişti... Atina’dayken Kıbrıslırum göçmenler için kalacak yerler ve oteller ayarlamış ve bazılarının da kendisiyle birlikte Londra’ya gitmesi için uğraş vermişti...

***  Mihalis 1978 yılında Kıbrıs’a geri dönerek mecburi askerliğini yapmıştı... Larnaka’da yaşıyordu... Larnaka’dayken aslen Karadağlı olan eşi Marianna’yla tanışmıştı...

***  1995 yılında ailesiyle birlikte Güney Afrika’ya taşınmış ve burada önemli bir işadamına dönüşmüştü... Çiftliğinde geleneksel Yunan ve Kıbrıs süt ürünlerini üretmekteydi ve orada yaşayan Yunanlılar ve Rumlar, onun ürünlerine bayılıyorlardı...

***  2008 yılında Mihalis’e ölüm tehditleri gelmeye başlamıştı, bunun üzerine çiftliğini satıp savmış ve ailesiyle birlikte yeniden Kıbrıs’a dönmüştü... Beyazları Afrika’yı terketmeye zorlamak maksadıyla, bazı beyazlar vahşi biçimde öldürülmüştü o dönem...

***  Mihalis ve ailesi Larnaka’da bir ev kiralamışlar ve Paralimni’de bir taverna açmışlardı. 2015 yılında emekliye ayrılmış ve Strovilya’da bir ev kiralamıştı – maksadı çok sevdiği Maraş’a mümkün olduğunca yakın olmaktı. Fakat Strovilya’da hayat zordu... Bir taraftan Türk ordusu, öbür taraftan da İngiliz Üsleri, onun hareketlerine kısıtlama getirmekteydi... Vrisulles’teki anayola çıkmak için tarlalardan geçmek zorunda kalıyordu çünkü evinin ön yüzü Türk denetimi altındayken, arka tarafı da İngiliz Üsleri’nin denetimindeydi... İşte o zaman Mihalis, başka bir yerde ev bulmaya karar verdi. Larnaka’da bir ev kiralamaya çalıştı fakat kiralar çok yüksekti ve bir emeklinin aldığı maaş buna yetmezdi...

***  Babasının köyü Vogolida’yı bir ziyareti esnasında, orada bulunan birisi, Vogolida’da bir ev kiralaması fikrini ortaya attı. Az bir çabayla bir ev buldu, bu ev bir Türk’ün inşa etmiş olduğu bir evdi ve ona zemin katı kiralamayı kabul etti.

***  Vogolida’da yalnızca Türkiye’den yerleşik insanlar yaşıyor, tümü de Türkiye’nin doğusunda belli bir şehirden gelmişler... Mihalis, hepsinin de çok dostane insanlar olduğunu ve karşı karşıya kaldığı tüm sorunları çözmesinde kendine yardım ettiklerini anlatıyor...

***  Ancak Mihalis’in dertleri orada sona ermedi. Türkler başlangıçta tüm eşyasını kiraladığı bu eve taşımasını kabul ettiler ancak sonra bu izni iptal edip ona vergi dayatmaya çalıştılar. Nihayetinde herhangi bir sorunla karşılaşmaksızın eşyasını azar azar taşıyabildi...

***  Kıbrıs’ın kuzeyindeki yetkililere daimi ikametgah izni için başvurdu. “İçişleri Bakanlığı” ona rehberlik etmesine ve süreci fasilite etmesine karşın, Vogolida’daki “toplum lideri”, ona burada ikamet etmekte olduğuna dair bir belge vermeyi inatla reddetmekteydi. Nihayetinde esasında “bakan”ın yardımlarıyla, tüm gerekli belgeleri almayı başardı...

***  Anne ve babasına ait ev tümüyle yıkılmış, geride boş bir arsa kalmış... Ancak Bay Mihalis şimdi de Mal Tazmin Komisyonu’na başvurarak ailesine ait bu arazinin kendisine geri verilmesi için bir süreç başlatacak.

***  Şimdilerde Bay Mihalis, sevgili eşi Marianna’yla birlikte kendi köyünde yaşıyor... Göçmenlerin ve diğer kurbanların sırtından oyun çeviren politikacılarımızın kendileriyle alay etmesinden midesi bulanıyor... “Hiçbir zaman gelmeyen çözümü beklemekten usandım” diyor Bay Mihalis. “İşte bu yüzden kalbimin ve ruhumun söylediğini yaptım. Kendi yerime geri döndüm ve bundan da mutluyum...”

jj-050.jpg

https://politis.com.cy/apopseis/o-michalis-loyka-epestrepse-kai-katoikei-sti-katechomeni-vokolida-toy-antrea-soytzii/?fbclid=IwAR0g3kCX5uV8hk__YdQKdyPMuxobcNaNj7EzGFxApRC-43cHnmPc_2XTmzo

(POLİTİS’te 20.8.2021’de yayımlanan Andreas Sucis’in yazısını özetle derleyip google translate

aracılığıyla Türkçeleştiren: Sevgül Uludağ/YENİDÜZEN).

 


Komünist dönemde “kayıp” edilenlerin akibeti hala bilinmiyor...

Arnavutluk’ta “kayıplar”ın acı öyküsü...

Arnavutluk’ta komünist idare döneminde “kayıp” edilen binlerce insanın ailesi, hala “kayıpları”nı arıyor ve kimi zaman kendi elleriyle kazı yapıp, kendi “kayıpları”nı bulmaya çalışıyorlar...

Balkan Araştırmacı Gazeteciler Ağı BIRN’de Fred Abrahams imzasıyla yer alan yazıyı derleyip özetle okurlarımız için Türkçeleştirmeye çalıştık. Yazı özetle şöyle:

***  2010 yılının yaz ayları boyunca, birbirlerine hüzünle bağlı küçük bir arkadaş gurubu günlerini yüzerek ya da aileleriyle değil, kazı yaparak geçiriyorlardı – Çin malı bir şiroyla Dayti Dağı’nın eteklerinde, Tiran’ın merkezinden beş kilometre uzaklıkta kazı yapmaktaydılar...

***  Sonbahar geldiğinde ve kazıyı durdurduklarında, 13 “kayıp” şahıstan geride kalanlar, siyah plastik torbalardaydı – komünist idarenin karanlık yıllarında gizlice kurşuna dizilmiş insanların dağınık kemikleriydi bunlar.

***  Tiran’daki savcılık ya da başka hükümet yetkilileri ortada görünmüyordu çünkü bu kazı, özel bir kampanyaydı... “Kayıp” babalarının yanlış yere suçlanıp yıllar önce öldürülmesi ardından onların kalıntılarını arayan iki adamın çabasıydı bu.

***  Komünizm Arnavutluk’ta çökeli 30 sene oldu ancak Arnavutluklu aileler hala ailelerinin nerede ve nasıl öldürüldüğünü öğrenmek için bekliyor.

*** Tam sayı da net değil: komünizm sonrası hükümetler tam bir sayı vermiyorlar... Ancak tahmini 6 bin kişi 1944 ile 1991 yılları arasında devlet gözetimi altında ya öldürülmüşler, ya ölmüşler ancak naaşları hiçbir zaman ailelerine verilmemiş.

***  Komünist dönemde hayatta kalan kurbanlara çeşitli tazminatlar verilmiş. Ancak “kayıp” yakınları, bizzat kendileri geçmişi kazıp ortaya çıkarmak zorunda...

*** Dayti Dağı’ndaki kazıyı organize eden 46 yaşındaki Yovan Plaku, “Politikacıların umurunda değildir” diyor... Yovan Plaku’nun babası Koço Plaku, 1976 yılında “vatana ihanet, sabotaj, devlete karşı ajitasyon ve propaganda” suçlamalarıyla öldürülmüş... Yovan Plaku, “Politikacılar çok meşguldürler, para kazanmakla meşguldürler” diye konuşuyor.

***  Canı çok sıkılan, görmezden gelinen Plaku ve diğerleri, kendi araştırmalarını finanse ederek resmi dökümanları toplamışlar, eski sorguculardan, hapishane görevlilerinden ve devlet güvenlik örgütü casuslarından aldıkları öyküleri birleştirmişler... Plaku ayrıca babasının mahkemede ve sorgudaki ses kayıtlarını da almış – çocukluğundan bu yana ilk kez babasının sesini duymuş bu kayıtlarda...

***  Uluslararası Kayıp Şahıslar Komisyonu Batı Balkanlar Direktörü Matthew Holiday, “Savcılık ofisi, neden kazılar için emir verilmediğine ilişkin prosedürel gerekçeleri sıralıyorlar zaman zaman” diyor... Uluslararası Kayıp Şahıslar Komisyonu, Arnavutluk’ta komünist dönemde “kayıplar”la ilgili bir rapor kaleme alıp bunu açıklamış bulunuyor bu ay...

***  Rapor, komünist dönemde işlenmiş olan suçlara ilişkin çeşitli yasalar ve kurumlar bulunduğunu ancak bunlar arasında işbirliği ve koordinasyon olmadığı için “kayıp şahıslar konusunda son derece sınırlı ilerleme kaydedilebildiğini” belirtiyor.

***  Arnavutluklu “kayıplar”ın gizlice gömüldüğü yerler, yalnızca Dayti Dağı’yla sınırlı değil... Ülke çapında 70 kadar gömü yerinden söz ediliyor, bunlardan 25 tanesi güvenilir bilgilere dayanıyor ve bir düzine kadarında da insan kalıntıları olduğu teyit edilmiş...

***  Devletin eylemsizliğine karşılık Başbakan Rama, İtalyan hükümetinin bir talebini yerine getirmeye çalışmış – Giussepe Terrusi isimli bir İtalyan bankacının savaştan sonra tutuklanarak 1952 yılında idam edildiği belirtilmiş. İtalyan hükümeti, onun kalıntılarının bulunmasını talep etmiş. Mahkeme emri olmaksızın, adli uzman olmaksızın bir ekip bir şiroyla iki trenç kazmış 2020 Eylülü’nde Burrel hapishanesinde ve herhangi bir şey bulamamış...

***  Başbakanlık ofisi, ne Terrusi, ne de komünist döneminin gizlenmiş mezarlarıyla ilgili yaklaşımlarına ilişkin hiçbir soruyu yanıtlamıyor...

***  Uluslararası Kayıp Şahıslar Komisyonu, bu konuyu inceleyen ilk uluslararası ekip değil. Daha önce de Birleşmiş Milletler Zorla Kaybedilenlere İlişkin Çalışma Grubu, Arnavutluk’u 2016 yılının Aralık ayında ziyaret edip ertesi sene eleştirel raporlarını yayınlamışlar, raporda “1944 ile 1991 yılları arasında korkunç insan hakları ihlalleriyle doğru düzgün başedebilmek için Arnavutluk’un yapacak çok şeyi var” denmiş.

***  Avrupa İnsan Hakları Konvansiyonu’nu imzalayıp taraf olan Arnavutluk ayrıca Zorla Kaybedilmelere Karşı Tüm İnsanların Korunmasına İlişkin Uluslararası Konvansiyonu da imzalamış. Mayıs 2018’de, Birleşmiş Milletler’in Zorla Kaybedilmelere İlişkin Komitesi, Arnavutluk’u “komünist rejim dönemi zorla kayıp edilenleri etkili biçimde aydınlatmak üzere çabalarını ikiye katmalası” yönünde teşvik etmiş. Komiteye göre Arnavutluk bu suçları incelemeli, bunlardan sorumlu olanlar hakkında kovuşturma açmalı ve kurbanlarla ailelerine tazminat ödemeli...

***  Uluslararası Kayıp Şahıslar Komisyonu, gerek Dayti Dağı, gerekse Ballş bölgesinde AB fonlarıyla yardımcı olmaya çalıştı kazılara ancak çok ciddi diplomatik baskılar sonucu Arnavutluk 2018’de bu örgütle bir işbirliği anlaşmasını onaylayabildi. Konuyu yakından takip eden bir şahıs, “Hükümetin tek derdi kamuoyudur... Onun ötesinde, geçmişle yüzleşmek istemiyorlar... Onlar büyük ve parlak projeler peşindedirler” diye anlatıyor. Bu tarz projeler, daha çok yabancılara hitap eden eski istihbarat dinleme merkezine ilişkin bir proje gibi projeler fakat bu tarz projeler, 6 bin civarında “kayıp” yakınının sorularına yanıt vermiyor, onların acısını dindirmiyor.

***  İster sosyalist, ister demokrat olsun tüm hükümetlerin 1991’den beri izledikleri yöntem, “eski katırcıları ürkütmemek” şeklinde olmuş bir diplomata göre...

 

https://balkaninsight.com/2021/03/15/communist-era-disappearances-still-haunt-albania/?fbclid=IwAR2Sj36QDFcbsaN-_5IwVFT-V7511Skdjqbx8JBgBtSgnhIm1js6uno_ORQ

 

(BIRN’de Fred Abrams imzasıyla Mart 2021’de yayımlanan incelemeyi derleyip özetle Türkçeleştiren: Sevgül Uludağ/YENİDÜZEN)

Bu yazı toplam 4354 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar