1. YAZARLAR

  2. Uzm. Nilsu Atıcı

  3. Cinsellikte seçim özgürlüğü
Uzm. Nilsu Atıcı

Uzm. Nilsu Atıcı

YENİDÜZEN PAZAR YAZILARI

Cinsellikte seçim özgürlüğü

A+A-

Toplumsal değişim, bazen sokakta sloganlarla, bazen bir derste yükselen sorularla, bazen de bir kişinin kendi bedeni üzerinde söz hakkı talep etmesiyle başlar. Cinsellikte seçim özgürlüğü, tam da bu sessiz ama derin devrimlerden biridir. Yüzyıllardır bedenlerimiz, arzularımız ve seçimlerimiz başkalarının onayına, ahlak kalıplarına, yasa ve yasaklara mahkûm edildi. Ancak artık biliyoruz; cinsellik bir tabu değil, insan olmanın temelidir. Cinsellikte özgürlük, yalnızca ‘herkesin istediği kişiyle birlikte olabilmesi’ değildir. Bu özgürlük; bilgiye erişim, onay, beden bütünlüğü, sağlık ve eşitlik temelleri üzerine kurulu bir yaşam hakkıdır.

Cinsellik söz konusu olduğunda en büyük sorunlardan biri, bilgisizliğin yarattığı korku ve utançtır. Yıllarca ‘ayıp’, ‘günah’ ve ‘yasak’ kelimeleriyle çevrelenen cinsellik nesilden nesile yanlış aktarıldı. Hala birçok genç birey regl olduğunda utanıyor, birçok genç cinselliği güç gösterisiyle karıştırıyor. ‘Erkek ister, kadın verir’ anlayışı hala zihinlerde yer ediyor. Oysa cinsellik ne bir görevdir ne de bir yarış. Cinsellik karşılıklı onay, güven ve haz temelleri üzerinde yükselen bir insan deneyimidir. Cinsel özgürlük bilgiyle başlar. Çünkü bilgi, korkuyu azaltır; korku azaldıkça da insanlar kendi bedenlerini tanımaya, arzularını anlamaya başlar. Cinsel eğitim almamış toplumlarda istenmeyen gebelik oranları artar, cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlar yaygınlaşır, cinsel şiddet görmezden gelinir. Bu yüzden cinsellik hakkında konuşmak utanılacak değil yaşamsal bir gerçekliktir. Bir genç kendi bedenini tanımadan büyüyorsa, başkasının sınırını da anlayamaz. Bu nedenle okullarda kapsamlı cinsel eğitim yalnızca biyolojik bilgiyi değil aynı zamanda onay, saygı, eşitlik ve beden güvenliği kavramlarını da içermelidir. Onay, cinsellikteki en temel ama en az anlaşılır kavramlardan biridir. Onay, ‘hayır’ denmediği için ‘evet’ demek değildir. Onay özgür iradeyle, baskıdan uzak bir şekilde verilmiş bir onaydır. Bir ilişki, bir flört, bir evlilik onaysız bir eylemi meşru kılmaz. ‘Kocadır, hakkıdır’ cümlesi, binlerce kadının yaşadığı cinsel şiddetin üstünü örten en tehlikeli kalıplardan biridir. Cinsel özgürlük, ilişki içinde de dışında da kişinin kendi bedenine dair söz hakkını savunur. Onay kültürünü inşa etmek yalnızca kadınları değil, erkekleri de özgürleştirir. Çünkü gerçek özgürlük partnerlerin eşit söz hakkına sahip olduğu bir ilişkide mümkündür. Cinsellik bireysel bir deneyim gibi görünse de çoğu zaman politik olmuştur. Çünkü bir toplumda kadınların ne giyeceğine, kimle evleneceğine, kaç çocuk doğuracağına karar veren sistem, onların bedenlerini de yönetir. ‘Namusu’ yalnızca kadın bedeniyle tanımlayan, erkekliği de ‘iktidarla’ özdeşleştiren toplumlar, bireylerin cinsel özgürlüğünü de gasp eder. Cinsellikte özgürlük devletin, dinin, toplumun değil bireyin karar vereceği bir alandır. Bu özgürlük kimseye zarar vermeden, kimsenin sınırlarını ihlal etmeden yaşanmalıdır. Ve bu yüzden cinsel özgürlük yalnızca bireysel bir talep değil, insan hakları mücadelesidir.

 

O halde kapsayıcı bir cinsellik anlayışı mümkün mü?

Elbette mümkün. Ama bunun için önce ‘normal’ kavramını sorgulamamız gerekiyor. Kim belirliyor bu normalin ne olduğunu? Bir toplumda kadınların cinsel istek duyması hala ‘hafiflik’ olarak görülürken, erkeklerin duygusallığı ‘zayıflık’ olarak etiketleniyor. Bu kalıplar, yalnızca cinselliği değil insan ilişkilerinin tamamını kısıtlıyor. Kapsayıcı bir cinsellik anlayışı her bireyin kendi kimliğiyle var olabildiği, kimsenin cinsel yönelimi, arzusu veya bedeni nedeniyle yargılanmadığı bir dünyayı hedefler. Bu dünyada bir kadının regl olması utanılacak değil, biyolojik gerçek olur. Bir trans birey bedenini ifade ettiğinde linç edilmez, bir erkek ‘bugün istemiyorum’ dediğinde alay konusu olmaz. Cinsellikte seçim özgürlüğü yalnızca bireysel bir mesele değildir, toplumsal bir dayanışma gerektirir. Dayanışma bir kişinin yaşadığı cinsel şiddeti duyduğumuzda susmak yerine yanında durmaktır. Cinsel sağlık hakkına erişemeyenleri görünür kılmak, doğru bilgiye ulaşamayanlara destek olmak, utanmayı değil anlamayı öğretmektir. Dayanışma olmadan cinsel özgürlük yalnızca sloganda kalır. Cinsel özgürlük, sınırsızlık demek değildir. ‘İstediğimi yaparım’ değil ‘kimsenin sınırını ihlal etmeden kendim olabilirim’ demektir. Gerçek özgürlük, sorumlulukla birlikte var olur. Kişilerin duygusuna, bedenine, sınırına saygı duymayan hiçbir davranış özgürlük değildir. Ayrıca özgürlük, yalnızca cinsel aktiviteyi değil istememeyi de kapsar. Cinsellik yaşamamak da bir tercih değil, varoluş biçimidir. Kişilerin istemiyorum deme hakkı, en az istiyorum kadar değerlidir.

Bugün cinsellikte seçim özgürlüğünden bahsediyorsak bunu yalnızca bireysel bir arzu olarak değil, toplumsal bir sorumluluk olarak görmeliyiz. Cinselliği konuşabilen bir toplum, suskunluğu değil farkındalığı seçer. Yanlış bilgilere değil, bilime inanır. Yargılamak yerine anlamayı, bastırmak yerine paylaşmayı öğrenir. Cinsel özgürlük yalnızca yatak odasında değil okulda, hastanede, mecliste, en önemlisi dilimizde başlar. Çünkü dilimizdeki kelimeler özgürleşmedikçe hiçbirimiz tam anlamıyla özgür olamayız.

Ve unutmayalım, cinsellikte seçim özgürlüğü sadece bireysel bir devrim değil insan olmanın en temel hakkıdır. Çünkü özgürlük ayrıcalık değil, ortak bir haktır!

Bu yazı toplam 1079 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar