Şiirli Resimleriyle Burhan Uygur
Akademinin kurallarından sıyrılıp sanatı özgürlüğün dilinde konuşan, şiiri resmeden Burhan Uygur’un resimlerini Casa Botter'de ziyaret ettim.
Burhan Uygur, alışılmış kalıpların ressamı değildi. Bir tabloya baktığında, yalnızca ışığın düşüşünü değil, herhangi bir objede kendini görebilen bir ressamdı.
Büyük usta Can Yücel’in içten tespitiyle, “Bu herif karnabahar değil, karnı güneş… Bu herif ressam…”dı.
Burhan Uygur, “Resmin ışığı değil; uşağıyım, çömeziyim, hamalıyım” diyerek sanata saygısını göstermişti.
***
Burhan Uygur, akademinin katı kurallarından sıyrılarak sanatını özgürlüğün dilinde konuşmayı seçti. Sokağın sesini, insanların yüzlerine sinmiş hikâyeleri, hayatın ham, işlenmemiş duygularını resmetmeyi tercih etti. Onun resimleri, sınırların ötesinde bir ruhun fırça darbeleriyle şekillenmiş düşleriydi.
***
1992 yılında sonsuzluğa karışan bu eşsiz ruh, şimdi İstanbul’un tarihi dokusunda, Casa Botter’in duvarları arasında yeniden hayat buluyor.
Levent Çalıkoğlu’nun küratörlüğünde, asistan küratör İrem Büşra Coşkun’un katkılarıyla düzenlenen Solo Botter: Burhan Uygur sanatçının dünyasını bir kez daha izleyiciyle buluşturuyor.
***
Burhan Uygur için şiir, yalnızca dizelerden ibaret değildi. Kimi zaman bir resmin içinde saklanmış bir kelime, kimi zaman bir tuvalin köşesine ilişmiş bir dize…
İstanbul Büyükşehir Belediyesi bünyesindeki İBB Miras’ın restorasyon ve yeniden işlevlendirme çalışmaları kapsamında kültür-sanat dünyamıza kazandırılan Casa Botter’in tarihi atmosferinde sergilenen eserlerinde, bu sıra dışı sanatçının duygusal derinliğini, şiirsel yoğunluğunu, yaşamın içinden süzülen hakikati bütün çıplaklığıyla görebilirsiniz. Kapılar, seramik tabaklar, resimler, imgeler, portrelerle bir dünya…
***
Burhan Uygur, 1961-69 yılları arasında şimdiki Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi olan Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Bedri Rahmi Eyüboğlu Atölyesi’nde resim eğitimi alır.
1970’te Salzburg yaz akademisinde Cobra Grubu’ndan Corneille ile birlikte çalışır ve sokak sergileri açar.
1992 yılında 52 yaşında, çok erken sayılabilecek bir yaşta hayata veda edene kadar yaptığı işleriyle Türk sanatına resimleriyle iz bırakan sanatçılardan biri olur.
***
Modernist bir yaklaşımı benimseyen ve daha çok soyut çalışmalarıyla tanınan sanatçının eserlerinde genellikle doğa, insan figürleri, mitolojik öyküler ve geleneksel Türk sanatı unsurları gibi temalar işlenir.
Burhan Uygur kariyeri boyunca birçok uluslararası sergi ve bienale katılmış, eserleri dünya çapında özel ve kamu koleksiyonlarında yer almıştır.
Sanatının yanı sıra akademisyen de olan Uygur, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde uzun yıllar öğretim üyeliği yapmış ve genç sanatçıların yetişmesine önemli katkılarda bulunmuştur.
***
“Benim resimlerimde, her çırpınışımda ayrı bir neşter vururum kendime ve bu her neşterde içimden ayrı renkte kanlar akıyor. İnanıyorum ki resimlerimin özünü bu teşkil ediyor. Resimlerimin özünde sonsuz sevgi ve bunun yanında büyük acılar da yatıyor,” demiş sanatçı.
***
Atölye ressamı olmadığını da belirtmiş. Bana hayalet gibi gezginci ressam diyebilirsiniz diyormuş, çünkü sürekli taşıdığı omuz çantasında sayısız defteri olmuş.
Eskiz defteri gibi bakabilirsiniz bunlara ama asla o heyecanı tuvallere aktaramam demiş. Çünkü aynı heyecanın ikinci kez ortaya çıkmayacağını ama coşkusunun belki de o sıralarda okuduğu bir kitabın sayfalarına sıçrayacağını söylemiş.
***
Kısa Kısa Burhan Uygur
1940 yılında Tirebolu’da doğdu. Orta ve lise öğrenimini Trabzon’da tamamladı.
1961’de Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Resim Bölümü’ne girdi. Nurullah Berk Atölyesi’nden sonra, 1969 Şubat döneminde Bedri Rahmi Eyüboğlu Atölyesi’nden mezun oldu.
1968’de İstanbul Beyoğlu Şehir Galerisi’nde ilk kişisel sergisini açtı. Aynı yıl Çağdaş Ressamlar Cemiyeti’nin düzenlediği yarışmada “Yılın Genç Ressamı” unvanını alarak birinci oldu.
1970’de Avusturya Hükümeti’nin bursu ile Salzburg Yaz Akademisi’nde ressam Corneille ile çalıştı.
1972’de Taksim Galerisi’nde düzenlediği “Hiçlik Üzerine Kurulan Boş Hayaller” sergisi ile dikkat çekti.
1974’te Ankara Devlet Güzel Sanatlar Galerisi’nde “Günler Ne İşe Yarar” adlı sergisi ile sanat ortamının en ilgi gören isimlerinden biri olmaya başladı. Bu sergiyi “Sıfırın Düğümü” (1975), “Ölü Şehrin Çiçekleri” (1976) ismini verdiği ve garip bir nostalji duygusuyla yaşam izlenimlerinin birbiri içinde eriyip kaynaştığı şiirsel bir anlatımcılığı açığa vuran başka sergiler izledi.
1976’da İstanbul Arkeoloji Müzesi’nin “Uluslararası İstanbul Festivali” kapsamında düzenlediği yarışmada ödül aldı.
1978 yılında Sedat Simavi Vakfı Görsel Sanatlar Ödülü’nü kazandı.
1979’da Ada Yayınları’ndan çıkan Ahmet Oktay’ın “Sürgün” adlı kitabında yedi çini deseni yer aldı.
1981’de Stuttgart’ta ilk yurtdışı sergisini gerçekleştirdi. 1980’li yıllardan itibaren Ankara, İstanbul ve İzmir’de 20’ye yakın kişisel sergi düzenledi.
-Hiçlik üzerine kurulan boş hayaller. Yoksa dünya cılız bir çocuk elinin bana sunduğu bir günah mıdır?
-Hayalperest kuş
-Günler ne işe yarar?
-Gezginci bir hayaletin ters düşünceleri.
-Sabah ve akşam rüzgârına.
-Dağlar gibi yanımda olabildin mi? Ateşten terliklerle yanıma yaklaşabildin mi?
-Henüz açmamış bahar çiçeğini tevazu dolu güzelliğine hasret kalmış bir faninin yoksulluk dolu bekleyişinin hüzün dolu anısınadır.
Kişisel sergilerine verdiği adlardır.
1983 yılında Can Yücel’in “Rengahenk” adlı şiir kitabını resimledi.
1985 yılında Aka Ofset tarafından basılan Gülseli İnal’ın “Sulara Gömülü Çağrı” adlı şiir kitabı için özel bir seri resim hazırladı. İzmir Ticaret Odası’nın düzenlediği “100. Yıl Resim Yarışması”nda birincilik ödülü aldı.
1992 yılında vefat etti.
2000’de çeşitli kitaplar ve yanında taşıdığı defterlere yaptığı resimler, “Bir Kitapta Resim Şart” adıyla Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkan yayında yer aldı. Vefatından sonra 1992 Leonardo Sanat Galerisi, İstanbul. 1993 Yapı Kredi Kazım Taşkent Sanat Galerisi, İstanbul. 1997 Artium Sungur Sanatevi, İstanbul. 1998 Galatea Sanat Galerisi, İstanbul. 2003 DP Art Gallery, İstanbul. Sanatçının kişisel sergilerini düzenlediler.










