1. YAZARLAR

  2. Mert Özdağ

  3. Bütünlüklü, olmuyorsa parçalı…
Mert Özdağ

Mert Özdağ

Bütünlüklü, olmuyorsa parçalı…

A+A-

Kıbrıs sorununda son yaşanan gelişmeler bizlere yeni döneme ilişkin bazı 'ihtiyaçları' hatırlattı...
İhtiyaç değil aslında, elzem
Çok fazla lafı dolaştırmaya gerek yok.
İki toplum bir birine güvenmiyor.
Arada büyük bir güven sorunu var.

Yıllar geçse de savaşın izleri hala sırtımızda...
Yine hassas dönemlerden geçiyoruz.

Müzakereler askıda.
Savaş gemileri denizlerimizde…
Tehditler havada uçuşuyor.

Adanın iki tarafındaki kendini Kıbrıs sorunu üzerinden var eden çevreler böylesi kriz ortamlarını bahane ederek gerçek yüzlerini ortaya çıkarmaya başladı yine…
Örneğin Serdar Denktaş…
Soyadının gereklerini şüphesiz sergileyen Denktaş'ın iki toplumlu festivali iptal etme önerisi buna bir örnek…

Denktaş gibi güneyde de çok var, kuzeyde de...
Gergin dönemlerin gelmesini pusuda bekleyen ve iki toplum arasına daha fazla nifak tohumları ekmek isteyenler bol.
Hem bizde hem güneyde.
 

Bu nedenle bir an önce müzakerelerle paralel güven yaratan tedbirlerin hayata geçmesi gerekiyor.
Örneğin Maraş!..
ABD Başkan Yardımcısı Biden'in Kıbrıs ziyaretinde 'masaya' çekilen konu yeniden buzdolabına gönderildi.

Maraş ve Mağusa'nın bütününü kapsayacak bir proje iki toplumun yeniden birlikte yaşama fikrini ısıtabilir.
Diğer yandan yeni geçiş kapılarının açılması ve buna benzer gündemler doğal gazla gerilen ortamı yumuşatabilir.
Tabii bunları şimdiki iki liderden beklemek zor.
İkisi de isteksiz.
İkisi de niyetsiz.

Müzakerelerin koptuğunun ilanı aslında 'malumun' ilanıydı. Bunca zamandır sözüm ona görüştüğünü iddia eden Eroğlu ve Anastasiadis müzakere mi ediyordu?
Hayır…
Kendi açımızdan olaya bakarsak; Derviş Eroğlu ve müzakerecisi Kudret Özersay bu sürecin çökmesinden sorumlu...

Şimdilerde ikisi de seçime hazırlanıyor.
Müzakere süreci ikinci plana itilecek.
En azından kendi açılarından durum öyle olacak.
Seçmene ne diyecekler çok merak ediyorum?

“Biz çözeriz” mi diyecekler?
Biri lider, diğeri müzakereciydi.
Neden yapamadılar?
Neden görüşme süreci duvara tosladı?
İkisinden de hem çözüm, hem de bir an önce gündeme gelmesi gereken 'güven yaratıcı önlemler' konusunda adım  beklemek hayal olur.

Türkiye'nin de askeri girişimleri ile gerilen ortamı yeniden yumuşatmak barış güçlerinin görevidir.

Ne Eroğlu, ne de onun takımı bunu yapmaz, yapmak istemez, yapmayacak.
Onların sevdiği ortamlar tam da bu günlerde yaşadığımız ‘sisli’ ortamlardır.

Sisi dağıtmak, yeniden güven ortamını sağlamak barış yanlılarına düşer.

İnsan odaklı, günlük yaşam pratiğine yansıyacak yeni gelişmeler, mini uzlaşılar gereklidir.
Ve bunu yapacak olan da barışı gerçekten sürükleyen, 2000'li yılların rüzgarını yaratanlardır.
Şimdiden çalışmaya başlanmalı.

Nisan'a kadar bu süreci atlatmalı, Nisan’daki 'irade' ile de barış istencini taçlandırmalıyız.

Savaş gemileri, çatışma tantanları arasında 'barış' diye haykırmaktan başka çaremiz yok.

Çünkü bu illet rejimden kurtulmanın yolu, Kıbrıs sorununun  çözümüdür.
 

Bütünlüklü, olmuyorsa parçalı çözümler bizi barışa taşıyacak yegane olgudur.
Gerisi fasa fiso…

Bu yazı toplam 2004 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar