1. HABERLER

  2. ARŞİV

  3. Boşaltılmış bir gaminiden geride kalanlar...
Boşaltılmış bir gaminiden geride kalanlar...

Boşaltılmış bir gaminiden geride kalanlar...

A+A-

 

 

 

St. Hilarion bölgesinde boşaltılmış bir gaminide bulunan “kayıp” Kıbrıslırumlar’dan geride kalanlar, defnedilmek üzere ailelerine iade ediliyor...

Gamini yıllar önce boşaltılmış olduğu için, 1974’te savaş sırasında öldürülerek bu gamininin içine gömülmüş olan Kıbrıslırum “kayıplar”dan geride kalanlar çok azdı... Kimi aile “kayıp” sevdiğinden geride kalan iki omur kemiği, kimisi bir küçük kemik alıyor, birkaç santim büyüklüğünde bir kemicik aileye verilerek “İşte sevdiğinden geride kalan bu” deniyor.... Çünkü büyük kemikler ve iskeletler bu gaminiden bir operasyonla boşaltılmış ve Kayıplar Komitesi kazı ekipleri gaminide çok az kemik bulabilmişler... Toplam dokuz “kayıp” Kıbrıslırum’un gömüldüğü bu gaminide bulunabilen pek az kalıntı, ailelere iade edilirken, bu kalıntılarla karşılaşan “kayıp” yakınları kendilerini çok kötü hissettiler, deyim yerindeyse dünyaları yıkıldı...

Geçen hafta da St. Hilarion bölgesindeki gaminide kalıntıları bulunan “kayıp Kıbrıslırumlar’dan üçünün cenaze töreni vardı. Önceki gün yapılan cenaze töreninde iki kardeş Aleksandros Yermanu ve Andreas Yermanu ile onların kızkardeşlerinin eşi yani enişteleri Emilio Miltiadis isimli “kayıp” Kıbrıslırumlar’dan geride kalanlar hazin bir törenle defnedildi.

Bu konuda okurlarımıza çağrıda bulunmak istiyorum. St. Hilarion bölgesinde boşaltılmış bu gaminiden çıkarılan ve başka bilinmeyen bir noktaya gömülen “kayıp” kalıntılarının nereye gömüldüğünü biliyorsanız, lütfen isimli veya isimsiz olarak beni 0542 853 8436 numaralı telefondan arayınız.

St. Hilarion bölgesinde okurlarımız başka bazı gaminilere de bazı “kayıp” Kıbrıslırumlar’ın gömülmüş olduğuna işaret etmişlerdi. Bunlardan bir başka  gamini askeri bölgede bulunuyor ve o gamini de boşaltılmış durumda ama gaminiden çıkarılan “kayıplar”a ait kalıntılar, gamini yakınına tekrar gömülmüş durumda. Kayıplar Komitesi’ni de bu konuda bilgilendirdik ve bazı görgü şahidi okurlarımız da Kayıplar Komitesi’nin Kıbrıslıtürk yetkililerine, bu gamini boşaltıldığı zaman o bölgede görev yapmış olan ve hatta gamini boşaltılırken, gaminiden çıkarılan bazı “kayıplar”a ait altın dişlere el koymuş olan dönemin bazı yetkililerine işaret ederek, bu şahıslardan daha fazla bilgi alabileceklerini belirtmişlerdi.

 


 

 

Ayhan Salih Reşat Niyazi Korel, FACEBOOK’ta yazdı:

 

“Bir çocuk düşünün 8 yaşında...”

 

Sosyal paylaşım sitesi FACEBOOK’ta yaşadığı acılarla ilgili bir yazı kaleme alan Ayhan Salih Reşat Niyazi Korel,  özetle şöyle yazıyor:

“20 Temmuz belki bazıları için güzel bir gün ama benim için hiç öyle değil...

Bir çocuk düşünün 8 yaşında ve savaşın göbeğinde...

Bir çocuk düşünün 8 yaşında, iki ablasıyla birlikte kurşunlar arasında bir sağa, bir sola koştururken...

Bir çocuk düşünün 8 yaşında, annesini bulduktan sonra, babası ve iki ağabeyini aramakta, isimlerini haykırmakta...

Bir çocuk düşünün 8 yaşında, iki saat sonra baba ve ağabeyini Yunan askerlerinin esir aldığını görüp annesi ve kızkardeşlerinin feryatları içinde, elinden bir şey gelmeden sağa sola bakındığı çaresizce...

Bir çocuk düşünün, öteki ağabeyini ertesi günü ablasının gördüğünü duyup da ağabeyinin daha sonra şehit olduğunu, hatta mezarının bile belli olmadığı bir şekilde gömüldüğünü şehitliğe...

Bir çocuk düşünün, doğduğu, büyüdüğü ve arkadaşları ile oynadğı fakat koşamadığı, yakalamaca oynarken hep yakalanan, mahallesinden, evinden göçmen edildiğini gözleri yaşlı bir şekilde hatırladığını...

Bir çocuk düşünün, anne ve babasından ağabeyini öldürenleri hiçbir şekilde suçlamadığını, kin ve nefret aşılamadığı ve savaş esnasında olabileceği öğütleri ile büyüdüğünü...

Bir genç düşünün, 25 yıl sonra doğup büyüdüğü mahalleye 1 saat 30 dakikada gideceği yeri görmek için 20 saatlik yolculuğa dayanmasını, doğduğu eve misafir olmasını, yaşadığı mahallenin değiştiğini ve çocukluğunu çalanlara bütün gece lanet yağdırdığını düşünün...

Şimdi ise 46 yaşında bir adam düşünün... 8 yaşındayen ağabeyini şehit veren, 38 yıldır ağlayan annesinin gözlerini silip onu güldürmek için şen şakrak gibi davranan ama bugün 38nci yılı olarak kutlanacak barış ve özgürlük bayramında hiç gülemeyen ve dini gereği mevlitçi kadına gidip ağabeyine 38. sene-i devriyesi için para veren...

Bir adam düşünün ki kardeşini şehit verdiği topraklara benim vatanım, benim toprağım diyemeyecek kadar sindirilmiş, benim anavatanım diyemeyecek kadar ezilmiş ve her mezalimi bize mehel gören kişiler karşısında gık çıkartamayan bir adam düşünün 46 yaşında...

46 yaşında bir adam düşünün, kendinin kurduğunu sandığı devletin içinde üçüncü sınıf vatandaş bile sayılmayan ve yine de bu topraklarda ölmek arzusunda olan...

Gün gelip de yüzüne vurulan kurtarılmışlığın acısını hep yaşayan fakat yönetenlerin yüzünden tek bir kelime bile kullanamayan, ağzına, diline mühür vurulmuş gibi yaşamakta olan bir adam düşünün 46 yaşında...

Barış ve özgürlük bayramı acaba kimler için geçerlidir? Her gün ölümle burun buruna olanlar mı yoksa geçim derdi düşünenler mi, yoksa tek bir göz odada yaşarken şimdi Girne’yi kuşbakışı gören villalar, saraylar yaptırıp da içinde yaşamayanlar için mi?

Ben yine mevlid okutacağım, sadece ağabeyime değil, tüm şehitlerimize ama okuturken içimdeki yangın o kadar daha büyüyecek çünkü bugün bizi yönetenlerin yüzünden duyduğum acıyı eminim şehitlerimiz de duyuyor çünkü bu topraklar için kanlarını döküp canlarını verenler, mezarlarında dört dönüyorlar...

Yazıklar olsun sizin gibi kişiliksiz şerefsizlere ki 20 Temmuz bayramı maskesi altında 38 yıldır insanları kandırıp özgürlüğünüzü verdik derken, dünyadan soyutlamayı mübah görenler...

Bu topraklar için canlarını, kanlarını verenlerin lanetleri üstünüzde olsun. Oturduğunuz koltuktan aldığınız paralar gözünüze dizinize dursun. Ölümlü dünya hepimizin gideceği yer belli... Acaba, şimdi oturduğunuz koltuğun sıcaklığını bırakıp da sırat köprüsünden geçmeyi becerebilecek misiniz?...  Bu topraklar için canını verenlerin ruhu şadolsun ama sizin iki cihanda bile iki yakanız biraraya gelmesin...20 Temmuz benim kara günümdür. Tek bir gün. Ama sizin ömrünüz kara günler içinde geçsin...”

 

 


 

 

Genç ressamlar “kayıplar” ve “toplu mezarlar”ı çizmeyi sürdürüyor...

 

İki Toplumlu Kayıp Yakınları ve Savaş ile Katliam Kurbanları İnsiyatifi “Birlikte Başarabiliriz” örgütü ile Nilgün Güney Stüdyosu’nun birlikte organize ettiği atölye çalışmaları, “kayıp” yakınlarıyla buluşmalar ve çeşitli gömü yerlerine yapılan ziyaretler ardından iki toplumdan genç ressamlar, “kayıplar” ve “toplu mezarlar”ı çizmeyi sürdürüyor.

Genç ressamlar Nilgün Güney Stüdyosu’nda çalışmalarını devam ettirirken, biz de onlara ihtiyaç duydukları çeşitli fotoğraflar ve bilgilerle destek oluyoruz. Geçtiğimiz günlerde Nilgün Güney Stüdyosu’nda genç ressamlara, “kayıplar” ve “toplu mezarlar” konusunda yürüttüğümüz çalışmaları bir power-point sunuşuyla fotoğraflarla anlattık. Genç ressamlar adamızın her iki tarafında da bu konularda kendi araştırmalarını da yürütüyorlar. Ressam Nilgün Güney ise stüdyosunda çalışmalarını yürüten genç ressamlara resim tekniği ve diğer ilgili konularda yardımcı oluyor.

Genç ressamların bu çalışmalarının sonbaharda sergilenmesi ve serginin yurtdışına da taşınması bekleniyor.

Resimde genç ressamların, “kayıp” yakınlarıyla birlikte bir gömü yerine yaptıkları ziyareti yansıtıyor...

 

 

 

 

 

 

 

 

Bu haber toplam 1582 defa okunmuştur