1. YAZARLAR

  2. Niyazi Kızılyürek

  3. Bir Lapta Bir de Lifta Hikayesi! Amos Oz, Bir Filistinli, Meletis ve Bir İngiliz
Niyazi Kızılyürek

Niyazi Kızılyürek

Bir Lapta Bir de Lifta Hikayesi! Amos Oz, Bir Filistinli, Meletis ve Bir İngiliz

A+A-

Bir Lifta Hikayesi

Ünlü İsrailli yazar Amos Oz Fransa’da verdiği bir konferans esnasında genç bir Filistinli akademisyenle karşılaşır. Oz, otuz yaşlarında olan Filistinli akademisyene nereli olduğunu sorar ve aldığı yanıt karşısında şaşırır. Filistin’in Kudüs’e yakın Lifta köyünden olduğunu ve köyünü ve evini geri istediğini söyler.

Amos Oz hepten şaşırır. Filistinli akademisyenin yaşı itibarıyla Lifta köyünde doğmadığı, orada yaşamadığı belliydi. Hatta, orayı bir kez olsun bile görmemişti, çünkü, Lifta sakini Filistinliler köyü 1948 yılında terk etmişlerdi veya oradan kovulmuşlardı. Amos Oz köyü iyi tanıyordu. Ebeveynlerinin yaşadığı yerden bir buçuk kilometre uzaklıktaydı ve zaman zaman oraya giderek sebze ve peynir satın alırlardı. Lifta köyü bin nüfuslu çok güzel bir yerdi. Yüze yakın taştan yapılmış küçük evleri vardı ve meyve ağaçlarıyla kaplıydı. Köyde pınar olduğundan suyu da boldu. Amos Oz, Filistinli akademisyene “affedersiniz, siz hiç orada yaşadınız mı” diye sorar. Filistinli “hayır” der.

Köyü fotoğraflardan ve ailesinin anlatılardan tanığını söyler ve şöyle devam eder: “Bilmelisiniz ki, Filistin’i kimin yönettiği benim için önemli değil. Ben, Yahudileri kovmak veya onlardan intikam almak istemiyorum. Ben, Lifta’da aileme ait olan evi geri istiyorum ve evimi geri alana kadar da hiçbir uzlaşma ve hiçbir barış anlaşması yapılmasına müsaade etmeyeceğim”. Amos Oz, biraz düşündükten sonra şöyle cevap verir: “Lifta’daki evinizi hiçbir zaman alamayacaksınız. Siyonistler yüzünden değil! Yarın Yahudi halkı karar verip oradan ayrılsa bile orayı almayacaksınız. Siz Paris’teki ofisinizi, evinizi bırakıp Lifta’daki evde mi yaşayacaksınız!” Filistinli, “hayır” der. Yaz tatillerinde oraya gitmek, ağaçların altında oturmak, pınarın akışını ve keçilerin çanlarından çıkan sesleri dinlemek istediğini söyler.

Bunun üzerine Amos Oz, bütün köylüler oraya geri dönmeye kalkarsa köyün nüfusunun 25 bini bulacağını, yüksek binaların, büyük süpermarketlerin yapılacağını söyler ve genç akademisyene, “ne keçi çanı, ne de pınar suyunun akışını duyabileceksiniz” der!

Nobel ödüllü İsrailli yazar, genç Filistinliye evini hayalinde yaşatmasını, kitap yazmasını, film çekmesini tavsiye eder. “Çünkü” der, “Zaman İçinde Kaybettiğimiz Mekanların geriye Mekan olarak dönmesi mümkün değildir!” Kanımca, bu acı verici imkansızlığın barışı imkansız kılması en büyük acıdır! Kuşkusuz, Amos Oz’un söyledikleri bugün faşist Netanyahu’nun yaptığı etnik temizliği hiçbir biçimde haklı göstermez. Nitekim, Amos Oz ölümünden önce İsraillilere yaptığı son tavsiyede bir an önce bir Filistin devletinin kurulması için ellerinden geleni yapmalarını söylemişti...

Bir Lapta Hikayesi

Bizim ülkemizde de benzer sorunlar yaşanmaktadır. Yarım asırdan daha uzun bir süreden beri evini-barkını kaybeden Kıbrıslı Rumlarla Kıbrıslı Türklerin sayısı hayli kabarıktır. Çoğumuz, Mekanlarımızı Zaman İçinde kaybettik. Ve belki de o Mekanlar hiçbir zaman geri gelmeyecek! Bu yüzden, mülkiyet konusunun takas, iade ve tazminatla çözülmesi prensip olarak kabul edilmiştir.

Fakat, Kıbrıslı Rumların evine-barkına konan yabancılar veya Kıbrıslı Rumların mallarına kar hırsıyla göz dikenler başka bir kategori oluşturuyorlar. Burada, zamanın yol açtığı kayıplardan değil, bazı koşulları suiistimal ederek kendi çıkarları için oldu-bittiler yaratmaktan söz ediyoruz!

Bu konuda verebileceğim en iyi örneklerden biri, Meletis Apostolidis’in Oramslara açtığı davadır. Meletis, Lapta göçmenidir. Geçit noktaları açıldıktan sonra Lapta’daki evini ziyaret etmiştir. Evinde oturan Kıbrıslı Türklerle iyi bir diyalog kurmuştur. Onların da başka mekanlardan göç ettiğini bildiği için, Kıbrıslı Türklere karşı en küçük bir sitemde bulunmamıştır. Fakat, evinin bulunduğu arsa içinde ev yapan İngiliz aileye karşı hisleri farklıdır.

Üzgündür!

Daha da önemlisi, yanlarına gidip “burası benimdir” dediğinde resmen kovulmuştur!

Oramslar, “burası bizimdir, burayı derhal terk et” deme cüretini göstererek dağdan ineni bağdan kovmaya kalkıştılar. İşte, Apostolitis-Orams davası olarak bilinen dava böyle başladı. Meletis’i hiç kimse dava açması için yönlendirmedi. Vicdanı haksızlığa baş kaldırdı.

Hepsi bu!

Bu yazı toplam 2029 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar