Ayvasıl’da “kayıp” edilen Kıbrıslıtürkler için yeni kazılar...
Kayıplar Komitesi’nin Ayvasıl’da (Türkeli) 1963-64’te “kayıp” edilen bazı Kıbrıslıtürkler için yeni kazılara başladığı öğrenildi.
Kayıplar Komitesi Kıbrıslıtürk Üye Ofisi Kazılar Koordinatör Yardımcısı Arkeolog Çınar Karal’dan aldığımız bilgilere göre, Ayvasıl’daki kazı askeri bölge içerisinde yürütülüyor. Ayvasıl’da Kayıplar Komitesi tarafından başlatılan kazının köyden 600 metre uzaklıkta, eski Kıbrıslıtürk mezarlığının ise bir kilometre uzağında olduğu öğrenildi. Kayıplar Komitesi Kıbrıslıtürk Üye Ofisi Kazılar Koordinatör Yardımcısı Arkeolog Çınar Karal’dan aldığımız bilgilere göre, şu anki kazı, eski bir futbol sahasının güneyinde yürütülüyor.
AYVASIL’DA NELER OLMUŞTU...
Ayvasıl köyünde 1963’te bazı Kıbrıslırum faşistler tarafından öldürülen köyde bulunan bazı Kıbrıslıtürkler, Ayvasıl’daki Kıbrıslıtürk mezarlığı dışına bir toplu mezar kazılarak gömülmüştü.
Bu arada 1963’teki iki toplumlu çatışmalarda Lefkoşa’nın çeşitli bölgelerinde öldürülerek naaşları çeşitli tarihlerde, çeşitli yerlerden toplanarak Lefkoşa Genel Hastanesi morguna kaldırılan Kıbrıslıtürkler’le ilgili Kıbrıslırum yetkililer kimliklerini belirleyebildiklerinin isimlerini de yazdıkları bir liste yapmışlar ve bu listeyi Kızılhaç aracılığıyla dönemin Kıbrıslıtürk yetkililerine göndermişlerdi. 4 Ocak 1964’te Kıbrıslırum yetkililer Kıbrıslıtürk yetkililerden bu naaşları gelip morgtan almalarını istemişlerdi Kızılhaç aracılığıyla. Ancak Kıbrıslıtürk yetkililer Lefkoşa Genel Hastanesi morgunda bulunan bu naaşları gidip almamış ya da gidip alamamıştı... Listede 21 kişi “ölü” olarak, 5 kişi de “yaralı” olarak sıralanmaktaydı. Bazılarının kimlikleri vardı, bazılarının ise kimliği belirlenemişti. Bu liste 29.12.1963’te Lefkoşa Genel Hastanesi’nde ve hastane morgunda bulunanların listesi idi.
NAAŞLAR MORGTAN ARANMADI YA DA ARANAMADI...
O günlerin çatışmalı ortamı içerisinde Kıbrıslıtürk makamlar bu naaşları morgtan almayınca, bu kez Kıbrıslırum yetkililer, naaşları morgtan alarak Ayvasıl Kıbrıslıtürk mezarlığı dışında kazdıkları çukurlara gömmüşlerdi. Rahmetlik Ksenofon Kallis’in bize anlattıklarına göre, bu işlem bir kez değil, en az iki-üç kez tekrarlanmıştı. Kıbrıslıtürkler’in aranmayan/aranamayan naaşları Ayvasıl’daki toplu mezarlara gömülürken, Lefkoşa’daki hapishaneden bazı mahkumların kullanıldığını da Kallis bize anlatmıştı.
Sonrasında St. John Ambulans Servisi’nde çalışmakta olan bir İngiliz ya da Kanadalı kadın, Ayvasıl’a toplu gömü yapıldığı yönünde Kıbrıslıtürk makamları uyarmış, Kıbrıslıtürk yetkililer de İngiliz askerleri eşliğinde 13 Ocak 1964’te bu mezarları kazma kararı almışlardı.
KATLİAMI GİZLEME ÇABASI...
Kıbrıslıtürk makamların İngiliz eskortları eşliğinde toplu mezarları açacakları haberi ortaya çıkınca, bu kez Kıbrıslırum makamlar panik olmuş ve bir gece önce Ayvasıl’daki toplu mezarlara giderek buradan bazı naaşları alıp başka bir yere götürüp gömmüşlerdi. Kıbrıslırum makamlar neden böyle birşeye başvurmuşladı? Çünkü Kıbrıslıtürk makamlara 4 Ocak 1964’te göndermiş oldukları 21 kişilik listenin dışında da köyde yaşanan katliamda öldürülenler aynı alana yani Kıbrıslıtürk mezarlığı dışına gömülmüştü – bu katliam ortaya çıkmasın diye, “sayıyı tutturmaya” yani buraya defnettikleri kişilerin 21’den fazla olmamasına çalışıyorlardı.
Fakat “yanlış” toplu mezarı açmışlardı – çünkü alıp götürdükleri naaşlar, Ayvasıl’da katledilmiş olan Kıbrıslıtürkler değildi – başka yerlerde öldürülüp buraya gömülenlerdendiler...
KIBRISLITÜRK MAKAMLARIN İMZASIYLA YENİ SKANDAL...
Kıbrıslırum makamlar bunu yaparken, Kıbrıslıtürk makamlar da başka bir skandala imza atacaktı: 13 Ocak 1964’te Ayvasıl’da Kıbrıslıtürk mezarlığı dışındaki toplu mezarlar, Dr. Hüsrev Dağseven başkanlığında bir ekip tarafından kazılacak ve çıkarılan naaşlar, herhangi bir kimliklendirme yapılmaksızın, Tekke Bahçesi’ne gömülecekti. Ayasıl’da öldürülenlerin sayısından daha fazla sayıda naaş bulunan bu toplu mezardan çıkarılanlar kimlik tespiti yapılmaksızın Tekke Bahçesi’ne “Ayvasıl 1”, “Ayvasıl 2” gibi isimlendirilen mezarlara defnedilecekti. Böylece “kayıp” yakınlarının acısı devam edecekti yıllar boyunca...
ON SENE KAMPANYA YÜRÜTTÜK...
Tekke Bahçesi’ndeki Ayvasıl’dan getirilip buraya defnedilmiş olanların mezarlarının kazılması için 2007’den itibaren bu sayfalarda on yıl süreyle kampanya yürüttük. Bu konuda gerek Ayvasıl’da katliama kurban gidenlerin yakınlarıyla, gerek Ayvasıl’da 15 Ocak 1964’te kazıyı yürüten Dr. Hüsrev Dağseven ve diğer ilgililerle röportajlar yaptık, görgü tanıklarıyla konuştuk, Tekke Bahçesi’ndeki gömülerle ilgili araştırmalar yürüttük, belgeler yayımladık... Ancak Tekke Bahçesi’ndeki mezarların kazılmasına bazı askeri ve sivil çevreler direnmekteydi... Bunun nedeni, Tekke Bahçesi’nin kazılmaya başlamasıyla birlikte ortaya çok büyük bir karmaşanın çıkacak olmasıydı. Buraya ve çevresine yalnızca Kıbrıslıtürkler değil, Kıbrıslırumlar da gömülmüştü... Kayıplar Listesi’nde olan, adı Kıbrıslırumlar’ın Kızılhaç aracılığıyla verdiği listede bulunan, Lefkoşa Genel Hastanesi morgundan alınıp Ayvasıl’daki toplu mezarlara gömülmüş olan, ardından buradan çıkarılıp Tekke Bahçesi’ne herhangi bir kimliklendirme yapılmaksızın defnedilenler vardı bu mezarlarda...
DR. HÜSREV DAĞSEVEN’İN RAPORU...
Ayvasıl’daki toplu mezar kazılarını yürüten Dr. Hüsrev Dağseven, kazılar ardından yazdığı raporu da bizimle paylaşmış ve biz de 24.9.2007’de bu önemli raporu bu sayfalarda paylaşmıştık... Rapor şöyleydi:
“Lefkoşa, 15 Ocak, 1964.
Kıbrıs Türk Hekimler Birliği adına vazifeli hekim Dr. Hüsrev Dağseven’in, Ayvasıl’daki Türk cesetlerinin çıkarılışı hakkındaki raporudur:
13 Ocak 1964 Pazartesi günü, ö.e. saat 09.15’te, İngiliz albay Major Cooper idaresindeki muhafız konvoyu ile ve ecnebi gazeteci ve televizyoncular hariç, yirmi kişilik bir amele grubu ile birlikte Lefkoşa’nın on iki kilometre batısında Ayvasıl köyüne doğru hareket ettik. Ayvasıl mezarlığı köye girmeden evvel yolun sağ tarafında etrafı telle çevrili bir yerdedir. Mezarları açacak işçiler mezarlık içine girmezden evvel konvoy başkanı binbaşı Cooper, St. John temsilcisi Miss Irene Checkley ile mezarlığı tetkike koyulduk.
Mezarlık sahası içinde dört muhtelif yerde son günlerde traktör ve buldozerlerle toprağın eşelenmiş olduğunu gördüm. Diğer temsilcilerin fikrini sorduğumda, son günlerde toprakta yapılan bu eşelenme durumlarından onların da şüphelendiklerini bahsettim. Mezarlığın batı kısmına düşen yerde derhal kazıları başlattım.
Burasının exkavatör ile açılmış olduğu belli oluyordu.
İki-üç ayak derinliğinde insan cesetlerine tesadüf olundu. Bu cesetlerin, gelişigüzel açılan çukurun içine atılmış olduğunu, hazırda bulunan ecnebi basın ve televizyon mensuplarına gösterdim. İlk çukurda bulduğumuz dört ceset yerlerinden kolaylıkla alınabildiğine göre, üzerinden fazla bir gün geçmemiş olduğuna karar verilebilir.
(Bu cesetlerin kimlikleri autopsi’de sonradan tespit edilmiştir.)
Cesetlerin günlük elbiseleri, ayakkabı, çorap, gömlek, ceket dahil tamamen üzerlerinde bulunmakta idi. Cesetlerin pantolonlarının ve bazılarının ceketlerinin cepleri dışarıya doğru çevrilmiş yani aranmış olarak bulunuyordu. Yüzük, saat ve para gibi eşyaya rastlanmamış bulunduğu şayanı dikkatir.
Gerek buraya kadar, gerekse bundan sonra yapılan kazılarda Türk cesetlerinin dört dört veya beş beş, buldozerle kazılmış geniş çukurlara gelişigüzel atılmış olduğu dikkatimden kaçmamış ve ecnebilere de gösterilmiştir.
Mezarlığın doğu kısmına düşen yerde, üçüncü kazı başlatıldı. Burada iki metre kırk santimetre çağında bir kuyu tespit olundu. Cesetlerin durumu bir kamyonla, kütle halinde bu çukura atılmış olduğu intibaı veriyordu, şöyle ki: Cesetler birbiri üstünde, bazısının başı, diğerinin bacakları arasında, birinin kolu diğer bir cesedin altında, bir diğerinin bacağı ise ötekinin karnı üzerine yaslanmış duruyordu.
Feci manzara bir hekimin dahi dayanamayacağı kadar tüyler ürpertici idi. Çok enteresan olduğu cihetle bilhassa bir ceset üzerinde durmam gerekiyor: Meskur ceset ayakları bağlanmış, elleri arkaya doğru bağlanmış ve oturur vaziyette idi. Sonradan bu cesette (autopsi) kurşun yaraları tesbit edilmişse de, ipe rastlanmamıştır. Kardeşimizin, öldürüldükten sonra el ve ayaklarının çözülmüş olduğu düşünülebilir. Durum basın mensuplarına gösterilmiştir.
Ceset yığını içerisinde bir başka cesedin elleri arkada ve birbirine yakın, yüzükoyun yatmakta olduğu da dikkatten kaçmamıştır. Buradan beş ceset çıkarılabilmiştir.
Saat 18.00’de yeni gelen işçilerin yardımı ile şüphemi çeken, skeçte dört numara ile gösterilen yerde yeniden kazıya başlandı. Bu arada ilk dokuz ceset Lefkoşa’ya gönderilmiş bulunuyordu. Üst planda üç cesedin mevcudiyeti görüldü ve çıkarıldı. Biraz daha derine inilince aynen, daha yukarıda bahsedilen bir manzara arz eden sekiz ceset dikkati çekti. Bunlar arasında bilhassa 8-10 yaşlarında olduğu tahmin edilen ve kahil bir kadının ayakları dibinde bulunan masum kız çocuğunun cesedi, orada mevcut şahısları ağlatmıştır. Sonradan bu kız çocuğunun arkadan ve iki el ateşle vurularak öldürülmüş olduğu tespit edilmiştir.
Bu kazılar, skeçte gösterilmiş olduğu gibi, İngiliz askerlerinin silahlı muhafazası altında yapılıyordu. Kazı sabahın üçüne kadar devam etmiştir. Yarım daire şeklinde etrafımızda dolaşan ve gruplar halinde olduğu dikkati çeken Rumlar, gönderdiğim İngiliz çavuşu tarafından şu şekilde teşhis ve tesbit edilmiştir: Sivil polis elbiseli ve Yunan askeri üniformasını taşıyan sten gun’lı, bren gun’lı ve mavzerli beş altı kişilik gruplar. Ayrıca mevziler kazılmış olduğu ifade edildi. Pek uzakta olmayan ve saat 21.00’den itibaren üç dakikalık fasılarla bizi tarayan kuvvetli bir projektör dikkatimizi çekmiştir. Bu şeraitte sabahın üçünde kazı ve ceset aranmasına son verilerek Lefkoşa’ya dönüldü.
14 Ocak 64: saat 13.30’da aynı mezarlıkta yapılan aramada ancak bir tek ceset bulunabildi. Bütün aramalara rağmen başka ceset bulunamamıştır.
Saygı ile sunulur.”
YILLAR SONRA KAZILDI...
Kayıplar Komitesi’nin Tekke Bahçesi’nde kazı yapmaya çalıştığı ilk girişim sonuç vermedi ve aynı gün kapatıldı. Aradan yıllar geçti ve özellikle rahmetlik Ali Zeytincioğlu başkanlığındaki Küçük Kaymaklı’dan “kayıp” yakınlarının yoğun girişimleri olsun, dönemin lideri Akıncı ve askeri konulardaki danışmanı Halil Sadrazam’ın ve diğer yetkililerin pozitif yaklaşımları olsun, nihayetinde sonuca ulaşıldı ve Tekke Bahçesi’nde sınırlı sayıda mezarda kazı yapma “izni” çıkarıldı. Böylelikle Mayıs 2016’da Tekke Bahçesi’nde kazılara başlandı ve aslında üstünde isim yazılı mezarlarda, o isimle alakası olmayan başka isimde insanların bulunduğu ortaya çıktı. Örneğin Gönyelili genç öğretmen, “kayıp” Hüseyin Yalçın’ın adının yazılı olduğu mezardan Hüseyin Ruso’dan geride kalanlar çıktı. Aynı şekilde, ilerleyen dönemde de tek bir mezara yedi kişinin veya beş kişinin birden gömüldüğü, bazı mezarlara kadın-erkek karışık biçimde gömü yapıldığı ortaya çıktı. Yine Tekke Bahçesi mezarlığının hemen dışında şahitlerle göstermiş olduğumuz bir noktada dört “kayıp” Kıbrıslırum’dan geride kalanlar bulundu. Tüm bunlar, Tekke Bahçesi’ndeki çok büyük karmaşanın net bir tablosuydu ve bunca yıl neden kazılmasın diye direniş gösterildiğini de başka söze gerek kalmaksızın izah etmekteydi...
Aslında Tekke Bahçesi ve çevresinde yeni kazılar yapılması gerekiyor çünkü bu mezarlıkta hiçbir şey göründüğü gibi değil... Bu mezarlıkta ve çevresinde her bir santimetre kare toprağın araştırılması gerekiyor...
Kıbrıslırumlar'ın Kıbrıslıtürk yetkililere 4 Ocak 1964'te gönderdiği liste
Tekke Bahçesi'ne 1963-64 yıllarında definler yapılmaktaydı...
Ayvasıl'da 1964'te yürütülen kazılardan görünüm...
Ayvasıl'da 13 ve 14 Ocak 1964'te yürütülen kazılardan bir resim...