1. YAZARLAR

  2. Sevgül Uludağ

  3. Avrupa Birliği Kayıp Şahıslar Komitesi’ne 2.6 milyon Euro bağışladı
Sevgül Uludağ

Sevgül Uludağ

0090 542853 8436/00357 99 966518

Avrupa Birliği Kayıp Şahıslar Komitesi’ne 2.6 milyon Euro bağışladı

A+A-

(Lefkoşa, 1 Şubat 2024) - Kıbrıs'taki Kayıp Şahıslar Komitesi (KŞK), 31 Ocak 2024 tarihinde alınan 2.6 milyon Euroluk mali katkı için Avrupa Birliği'ne (AB) “içten bir şekilde teşekkürlerini” sundu. Kayıplar Komitesi’nden dün yapılan açıklamada devamla şöyle denildi:

“Kıbrıs’taki Kayıp Şahıslar Komitesi (KŞK) Birleşmiş Milletler katılımıyla Kıbrıs Rum ve Kıbrıs Türk toplumlarının liderleri tarafından 1981 yılında kurulmuştur. Avrupa Birliği tarafından finanse edilen ve 2006 yılında aktif olarak çalışmaya başlayan Kıbrıs’taki Kayıp Şahıslar Komitesi’nin amacı kayıp kişilerin bulunması, tanımlanması, kimliklendirilmesi ve ailelerine iade edilmesidir. AB, bugüne kadar KŞK’nın faaliyetlerine toplamda 38,5 milyon Euro’nun üzerinde finansal destek sağlayarak komitenin en büyük mali destekçisidir. Kıbrıslı Türk ve Kıbrıslı Rum kayıplardan, bugüne kadar toplam 1,044 kişi kimliklendirilmiş ve uygun bir cenaze düzenlenerek ailelerine teslim edilmiştir. Ailelerin acılarını hafifleten bu iki toplumlu projeyi hayata geçirmek ve sürdüresürdürebilmek için Kayıp Şahıslar Komitesi (KŞK), bağışçı ve destekçilere ihtiyaç duymaktadır.”


***  MASDER’in konuğu Derviş Güryel, 1965-66 yıllarında enklavlardaki pop müzik devrimine katkı koyanlardan Güryeller’in efsanevi bateristi idi...

“Güryeller’in efsanevi bateristi Derviş Güryel ve hatıralar...”

Ulus IRKAD

27 Ocak 2024 Cumartesi günü, MASDER’in konuğu 1965-66 yıllarında, enklavlardaki pop müzik devrimine katkı koyanlardan Güryeller’in efsanevi bateristi Derviş Güryel’di...

Bir sanatçıya en tanınmış bir bestesiyle hitap etmek adettendir. Güryeller’in, 1970’li yılların başlarında Londra’da taş plakları da çıkan bestelerinde, Vedia Nevzat’ın sesiyle hitap etmek adetten olmalı diye alıntı yapıyorum;

“Hatırlarım

O günleri, şimdi ben,

O yerde şimdi ben beklerim hep seni

Rüyamda…”

(Söyleyen Vedia Nevzat, Müzik ve beste: Güryeller, Tuzla-Kıbrıs).

 

DERVİŞ GÜRYEL’in ANLATTIKLARI...

MASDER’de tanıtımı her zamanki gibi Sayın Rıfat Yalınç yaptı; Sayın Yalınç Sayın Derviş Güryel’in hayatını anlattı. Tuzla İlokulu ve Bekir Paşa Okulu’nda eğitimine devam eden Güryel, müzikle çok genç yaşta kardeşlerinin de içinde bulunduğu Güryeller Topluluğu’nda tanıştı. 1974-76 yıllarında Güryel’in Almanya ve Londra’da televizyon montajıyla ilgilendiğini, 1976 yılında Kıbrıs’a dönüş yaptığını, 1999-2001 yılları arasında BRT’de çalıştığını, 1990-94 yılları arasında “Bromcom”  Bilgisayar Firması’nın temsilciliğini yaptığını, Roxy Disco Bar diye bir Bar’ı çalıştırdığını, şimdilerde TV-Plas kanalını çalıştırdığını, “Kıbrıslıtürkler ve Müzik”, “İşte Hayatım” gibi programların Güryel’in medya hayatının ürünleri olduğunu öğrendik Sayın Yalınç’ın tanıtımında...

 

GÜRYEL’İN ARŞİV FİLİMLERİ

Kendini sadece elektronik bilgisayarda ispatlamayan Güryel, birçok televizyon programında da bizlere Kıbrıs tarihinden de estantaneler sundu sunumu sırasında. Bu arşiv belgeleri arasında; 1965 yılında Samson’un “Mahi Gazetesi” adı altında kutuların içinde Kıbrıs’a cephanelikler taşıması ve bunların bir şekilde limanda yaşayan Mağusalı Kıbrıslı Türkler’in eline geçmesi olayını da belgesel filimlerde önümüze getirdi.

1965-66 yıllarında Değiştirme Birliği, gene o yıllarda gemilerle limana getirilen yiyeceklerin, Kıbrıslırum polisler tarafından içlerine şiş sokularak kontrol edilmesi, gene aynı senelerde Kıbrıslıtürk mevzilerinin Türk mahalleleri içinde, BM görevlileri tarafından kaldırılması, Namık Kemal öğrencileri, olaylardan dolayı hep birlikte Mağusa Kale İçi’ne, BM eskortluğunda girerlerken, bu belgesel filimlerde yansıtıldı.

 

GÜRYEL BELGESELİNİ BİR BESTE İLE FONLANDIRDI

Bu belgeseller bizler tarafından görülürken gene geri fonda Sayın Güryel’in Yapay Zeka ile Mağusa için bestelediği bir şarkı da çok beğenilyordu;

Sesler yankılanır

Mağusa Sokaklar’ında

Mağusa geçmişin ve şimdinin

Buluşma Noktası’nda…

 

GÜRYEL’İ 1966 YILINAN BERİ TANIYORUM...

Babam Hüseyin Irkad, 1965 yılında, matematik öğretmeni olan kızkardeşi Sultan Şifa Arıkan (24), rahmetli olduğundan dolayı, üzüntü ile, Kıbrıs sorununun da tam ortasında, Lefkoşa'ya yerleşir. Sabahları, okullarda öğretmenlik yaparken, geceleri de Bayrak Radyosu’nda çalışmaktadır. İngilizce Haberleri okurken, bu arada Mücahitler Gazinosu’nda da konser veren yerli grupların, o günkü zaman ve şartlarda seslerini almaktadır. Bir gece, Larnaka’nın Tuzla Kasabası’nın biricik topluluğu Güryeller’in, Gazino’da konseri vardır. Bayrak Kuartet ilk kurulan gruplarımızdan biri ve bu Larnaka’dan gelecek olan gurubumuzun da vereceği performans bayağı merak ediliyor. Tüm Lefkoşa Gazino’dadır. Ve o oluyor, Güryeller, Lefkoşa seyircisi tarafından memnuniyet ve tezahüratla karşılaşır. Zaten Bayrak Kuartet sonrası, Kıbrıslıtürk enklavları arasında, Pop Müzik akımı yayılır. Bu müzik öncüleri tüm enklavlarda öncü olurlar. Limassol’da Kareler, Lefkoşa’da Bayrak Kuartet veya Sıla 4… Larnaka’da Güryeller (Güryeller, Bayrak Kuartet’ten sonra konserlere başlarlar ve yanılmıyorsam ikinci ünlü gruplarımızdan biri olurlar.)

Bu arada gene Lefkoşa’da Güryeller’in verdiği konserde, Bayrak Radyosu muhabiri olan Hüseyin Irkad’ın da takdirlerini toplayan ve  daha 13-14 yaşlarında, Güryeller kardeşlerin en küçüğü Derviş Güryel, unutulmayacak ve başarılı, hatta yaşından bile beklenmeyecek bir performans sergiler Mücahitler Gazinosu’nda.

Irkad’ın şimdi sevmesin Derviş Güryel’e olan sevgisi, kendi oğlularına duyduğu sevgi gibidir ve ölene kadar, bu sevgi saygı değerleriyle devam eder... Irkad, o günlerde Baf’a döner. Baf gençliğinin de aynen Kuartet ve Güryeller gibi bir topluluk kurmalarına önayak olur ve öncelikle, Limasol’a gelen Bayrak Kuartet’e masaların üzerinde hazırlanan sahnede (O zamanlar 1963 olaylarıyla Cengiz Topel Sineması, Baf’ta sahnesiz inşa edilmişti) onlara Baf’ta konser verdirir ve arkasından da Cengiz Topel Sineması’na bir sahne inşa ettirilir. Güryeller bu sahnede konser verirler. Baflıların, Güryeller’in Beatles’lardan parçaları yanında, Türkiye’de çok sevilen “Ağlarım” ve “Altın Tasta Üzüm var” parçalarını birkaç defa dinlemek için talepleri olur. Güryeller’in arkasından Baf’a Mağusa’nın Feveranlar Topluluğu da gelir. Onlar da çok beğenilirler. Feveranlar’ın solisti rahmetli Özcan Ertür bayağı beğenilir. Bayrak Kuartet ve Güryeller’in beğeni kazandıkları gibi. Feveranların bateristi Ferhat Yolcusu da, diğer arkadaşları da, sempatik hareketleri ile beğeni ve Yolcusu da davuldaki performansı ile ilgi kazanırken, küçük yaşlardaki Güryeller Bateristi Derviş Güryel de küçük yaşına rağmen gösterdiği performansla, Baf’ta göz doldurur. Bu konserler hep beyinlerde ve tarihte iz bırakır.

 

MÜZİK TARİHİMİZİN EFSANELERİ

Derviş Güryel ve abileri Güryeller, Müzik tarihimizin ve de 1968 yılının, diğer topluluklarımız gibi, Enklavlardaki Pop devriminin öncüleri olurlar. Geçtiğimiz Cumargesi günü bir efsane tarihçi ve müzisyen Derviş Güryel’i dinlerken, ona hayran olup, Baf’ta öğrencileri, Özden Işıkser, Cemal Saymen, rahmetli Savaş Mert ve rahmetli Cemil İsmail abilerimize topluluk kurduran, onlara manejerlik yapan Hüseyin Irkad’la birikte, ve de tüm ölen öncü müzisyenlerimize rahmet dilerken, 1965-66 sonrasında tüm Kıbrıs enklavlarında, Kıbrıslı Türklerini terapileştiren, 1963 travmasından onları uzaklaştıran ve hayatı neşelendiren tüm müzik öncülerimize ve de tabi ki Güryeller’e ve de Derviş Güryel’e, saygı, minnet ve şükranla…

Tarihimiz bu gençlerimizi ve de tarihe bu noktada bir imza atan tüm gençlerimizi elbette unutmayacaktır. MASDER’deki sunumunuz için teşekkürler Sayın Derviş Güryel… Sayın Derviş Güryel’i, 1970 yılında kardeşleri ve de solistleri Vedia Nevzat ablamızla birlikte (Londra’da) yaptıkları o güzel besteleriyle tekrar selamlıyorum;

“Hatırlarım

O günleri, şimdi ben,

O yerde şimdi ben beklerim hep seni…

Rüyamda…”  (Söyleyen Vedia Nevzat, Müzik ve beste Güryeller- Tuzla-Kıbrıs).

sayfa-17-dervis-guryel-ve-ulus-irkad.jpg

Derviş Güryel ve Ulus Irkad


***  GEÇMİŞLE YÜZLEŞME KONUSUNDA DÜNYADA NELER YAPILIYOR?

“Kosova’nın yeni oluşturulan Savaş Suçları Enstitüsü’nün düşmanı, zamandır...”

Balkan Araştırmacı Gazeteciler Ağı’ndan Serbeze Hakhiyaj’ın hazırladığı ve “Kosova’nın yeni oluşturulan Savaş Suçları Enstitüsü’nün düşmanı, zamandır” başlığı taşıyan 29 Ocak 2024’te yayımlanmış olan yazısını okurlarımız için özetle derleyip Türkçeleştirdik. Yazı özetle şöyle:

***  Kosova’nın yeni oluşturulan Savaş Suçları Enstitüsü’nün düşmanı, zamandır. Fakat bu enstitünün başına iki ay önce geçen Adhe Hetemi, zamanın aynı zamanda büyük bir avantaj sağladığına inanıyor çünkü 1998-99 yıllarındaki Kosova savaşının üstünden geçen uzun süre insanların yaşananlara dair gerçekleri kabul etmelerini sağlayabilecek duygusal bir uzaklaşma yaratmış durumda.

***  Priştine’de sorularımızı yanıtlayan Hetemi, Kosova’nın halk üniversitesinde siyaset bilimleri dersleri vermiş, sonrasında on sene boyunca Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı UNDP’de çalışmış. Kosova Savaş Suçları Enstitüsü’nün savaş esnasında Sırbistan devleti tarafından ülkede işlenmiş suçları aydınlatması konusunda kararlı olduğunu anlatıyor, “Kurbanlara ve hayatları feda edilmiş olanlara borcumuzdur bu” diyor.

***  Enstitü’ye atanmasından iki ay sonra bir önceki gibi bu enstitünün neden kapatılmayacağını ve neden başarısız olmayacağını ikna edici gerekçelerle aktarıyor bize. 2011 yılında hükümet Adalet Bakanlığı altında savaş suçlarını araştırma enstitüsü oluşturmuştu, bu enstitü, Kosova savaşı esnasında işlenmiş savaş suçları hakkında bilgi toplayıp bunları sınıflandıracak ve arşivleyecekti. Ancak enstitü bu görevini yerine getirmemekle suçlanmıştı, aşırı miktarda fonlarla donatılmış olmasına karşın ve böylece 2018 yılında o günlerin Başbakanı Ramuş Haradinay tarafından feshedilmişti.

***  “Şimdiki enstitü, yasayla kuruldu. Bağımsızdır ve net hedefleri ve net bir misyonu vardır. Özel bir bütçe çizgisi de vardır. Bu nedenle daha önceki enstitüyle aynı kaderi paylaşmayacağına inanıyorum” diyor Hetemi. Savaşın üstünden 25 yıl geçmiş, çoğu kanıtlar yokolmuş, çoğu şahit vefat etmiş, bu nedenle enstitünün etkinliklerine başlaması için “biraz geç kalındığını” kabul ediyor Hetemi. “Ancak bu süreçte savaşa dair çok büyük sayıda belge toplamış olan kurumlar, örgütler, yerli ve uluslararası medya da olduğu için bir yerde şanslı sayılmalıyız” diyor.

***  Enstitünün iki ana bölümü olacak: Araştırma ve Belgeleme... Araştırma Bölümü, dört bölüme ayrılacak, bunlar insanlığa karşı işlenmiş suçlar, ekonomik suçlar, kültürel mirasa karşı işlenmiş suçlar ve çevreye karşı işlenmiş suçlar olacak. Belgeleme Bölümü de dört bölümden oluşacak: Belge toplama, bunları teyit etme, inceleme ve arşivleme – hem fiziksel olarak, hem de dijital ortamda yapılacak bu belgelemeler...

***  “İnanıyorum ki varolan bütün belgelerin toplanma noktası olacak enstitü, ister kurumlar, ister örgütler, ister bireylerden gelsin, belgeler toplanacak ve ayrıca ek materyal da toplanacak” diye anlatıyor Hetemi. Bir önceki enstitünün elinde bulunan belgeler de bu enstitüye verilecek. “Savaş suçlarını araştırıp belgeleyen diğer örgütler ve kurumların yaptığı faaliyetleri tekrarlamayacağız, onlarla birlikte koordine olacağız – bunlar ellerindeki materyallerin en az bir kopyasını Enstitümüze vermek durumundadırlar” diyor.

***  İlk yılda Enstitü, 50 çalışanı işe alacak, Kosova’nın farklı bölgelerinde altı ofis açacak. İşe alınacka personel farklı etnik kökenlerden olacak. Hetemi, “Bu ekip, enstitünün sağlam bir temel üstünde kurulmasını belirleyecektir” diye anlatıyor. Kosova’nın bu yeni enstitüsünün, Kosova savaşı esnasında öldürülmüş olan tüm insanların kaydının nasıl tutulacağına karar vermesi gerekiyor. Bugüne kadar merkezi Belgrad’ta bulunan İnsancıl Hukuk Merkezi adlı sivil toplum örgütünün kaydettiği kurban sayısı, bir referans olarak alınmış. İnsancıl Hukuk Merkezi’nin “Kosova Anı Kitabı”ndaki belgelere göre Ocak 1998 ile Aralık 2000 tarihleri arasında savaş esnasında ve savaştan hemen sonra 13,500 kişi öldürülmüş ya da “kayıp” edilmiş...

***  Hetemi, “Daha düzgün bir sonuç elde etmek maksadıyla bir kayıt ve istatistik oluşturmak maksadıyla etkinliklerimizi koordine edeceğiz” diyor. 2021 yılında Başbakan Albin Kurti, Sırbistan’a karşı bir soykırım davası açma düşüncesini canlandırmış. Enstitü’nün kuruluşunun, Belgrad’ı uluslararası bir mahkeme önüne çıkarma insiyatifine yardım edecek bir faktör olarak sözü ediliyor ancak uzmanlar bu konunun çok zor olduğu yönünde uyarıda bulunuyorlar.

***  Hetemi, Enstitü’nün “savaşla ilgili gerçeği belgeleyeceğini ve adaletin yerine getirilmesi için çalışacağını” anlatıyor, Sırbistan’a karşı olası soykırım davası konusunda da “Başka bir süreçten kopuk biçimde görmüyorum çalışmamızı” diyor. Hetemi, Enstitü’nün güvenilir belgeler sağlayacağını, bunun da gelecek kuşaklar tarafından kullanılabileceğini anlatıyor. Ancak ekliyor: Eğer Sırbistan savaş dönemi askeri ve polise ait belgelere erişimlerine izin verirse, o zaman durum daha iyi olacak... Şu ana kadar bu belgeler devlet sırrı olarak tutulmakta...

***  “İdeal olan bu suçları işlemiş olan bir devlet olarak Sırbistan’ın bize kolaylık sağlaması ve Sırbistan’daki yurttaşlarının bu askeri ve polis arşivlerini kullanmasına izin vermesidir” diyor.

***  Enstitü aynı zamanda savaşın sona ermesiyle birlikteYugoslav askeri kuvvetleri ile Sırp polis gücünün Kosova’dan Haziran 1999’da çekilmesinden birkaç ay sonra işlenmiş bazı suçları da belgeleyecek – o günlerde pek çok Sırp evlerinden kaçmıştı Kosova’da, intikama yönelik şiddetten korkuyorlardı çünkü... “Yasaya dayanarak Kosova’da savaşın sona ermesinden altı ay sonrasına kdar yani Aralık 2000 tarihine kadar olan dönemi de Enstitü araştırabilir” diyor Hetemi. Hetemi, “Kosova’nın özerkliğinin Mart 1989’da ortadan kaldırılması ardından Kosovalı Arnavutlar on yıl kadar Sırbistan’ın baskısı altında yaşadılar. Ancak Haziran 1999’dan sonra işlenen suçlar, belli kişilere karşı bireylerin işlediği suçlardı. Organize suçlar değildi bunlar, buna rağmen enstitümüz, kapılarını ve gözlerini başka toplumlara karşı işlenmiş suçlara kapatmayacaktır... En önemlisi çalışmamızın merkezinde kurbanların olduğunu, savaşın herkese kötülük getirdiğini göstermektir” diyor. “Enstitünün amacı intikam almak ya da ceza vermek değildir, işlenmiş suçları belgelemektir ki bunlar arasında bu suçları işlemiş olanları bulmak da vardır” diye konuşuyor.

https://balkaninsight.com/2024/01/29/time-is-the-enemy-for-kosovos-new-war-crimes-institute/

(BIRN’de 29.1.2024’te Serbeze Hakhiyaj’ın imzasıyla yayımlanan haberi özetle derleyip Türkçeleştiren: Sevgül Uludağ/YENİDÜZEN).

sayfa-16-1999da-savastan-kacan-arnavut-kokenli-kosovalilar.jpg

1999'da savaştan kaçan Arnavut kökenli Kosovalılar...

Bu yazı toplam 595 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar