Allah hepimizin cezasını verecek!
Şimdiii; Ersin Tatar’ın Cumhurbaşkanı kimdir?
Eğer mesele vatandaşlıkla alakalı bir meseleyse, konu uluslararası hukuk çerçevesinde çözülmelidir!
-*-*-
Hem İngiliz, hem Kıbrıs Cumhuriyeti hem Türkiye vatandaşı olan ama aynı zamanda KKTC diye bir “şey”in de Cumhurbaşkanı’ymış gibi davranan biri, nasıl olur da vatandaşı olduğu üç devletten birinin cumhurbaşkanına “benim cumhurbaşkanım” der?
-*-*-
Gerçekten kafam karıştı!
Bunalıma girdim!
Çözemiyorum!
-*-*-
Bağımsız, eşit ve egemen bir devlet olduğunu iddia ettiği KKTC’de, bana açtığı tazminat davası ile ilgili mahkemede de kendisine sordular, “ne iş yapıyorsunuz?” diye... Önce bir şaşırdı ama “KKTC’nin Cumhurbaşkanı’yım” dedi... Peki bir ülkenin cumhurbaşkanı başka ülkenin cumhurbaşkanına “benim cumhurbaşkanım” derse, ortada sizce de bir gariplik yok mu?
Acaba farkında değil mi?
Yoksa bu bir mesaj mıydı?
-*-*-
Hukuken bu konu çözüme muhtaçtır!
Belki de “benim cumhurbaşkanım” ifadesi, heyecana kapılıp mideden sallama şeklinde değil, kasten – bilerek söylenmiştir!
Kim bilir, yarın Sayın Erdoğan geldiğinde, “referanduma gidiyoruz, artık KKTC de Hatay gibi bir işleme maruz tutulacak” diyebilir yani!
Ersin Abim de bunu biliyordur, o mesajı vermiştir!
-*-*-
Bu arada aklıma bazı sorular geliyor...
Ben de tıpkı Ersin Abim gibi İngiliz ve Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşıyım...
Buna uluslararası hukukta sanırım “çifte tabiiyet” gibi bir tanım getirilmiştir...
“Dual nationality” da diyebiliriz!
Ki Ersin Abim “üç vatandaşlık artı bir de KKTC Vatandaşlığı” sahibidir yani toplamda dört!
-*-*-
Bu durumda, örneğin Nikos Hristodulidis “benim cumhurbaşkanım” olmuyor mu?
-*-*-
Christodulidis, benim ve Ersin Tatar’ın da cumhurbaşkanı değilse, cebimizdeki Kıbrıs Cumhuriyeti Pasaportu nedir?
-*-*-
Ve Allah’a çok şükür ki hem benim hem de Ersin Abimin birer adet de “İngiliz” yani “United Kingdom and Northern Ireland” vatandaşlığımız – pasaportumuz bulunmaktadır!
Bu durumda Kral Charles bizim eniştemiz mi olmaktadır?
-*-*-
Son bir soru: Diyelim ki Sayın Erdoğan Cumartesi günü geldi ve “KKTC artık Türkiye’ye bağlanacak” büyük müjdesini verdi...
-*-*-
Açık açık söyleyeyim, böyle bir referandumda asla oy kullanmam, yenileceğimiz apaçık ortadadır; giderim “Benim Cumhurbaşkanım” diyerek, Nikos kardeşe sığınırım ya da “be enişte, aç bana ellerini geliyorum” diyerek, Majesteleri İngiliz Kralı’nın yanında hazır olan yerime yerleşirim...
Olmadı, Londra sokaklarında ağlar gezerim!
-*-*-
Olmaz ya hu, imkansızdır ama diyelim ki oldu ve Sayın Erdoğan gerçekten “müjde” olarak “KKTC’yi bağlıyoruz” dedi!
Böyle bir durumda, kendisine “ne münasebet Sayın Erdoğan” deyip gülümsersem, vatan haini miyim yoksa zavallı mı?
Esas aklıma takılan soru buydu!
-*-*-
Neyse, 1 Mayıs İşçi Bayramınız Kutlu Olsun...
Hayırlı bayramlar!
Allah günahlarımızı affetsin!
Allah bizi hadsiz eylemesin!
Allah bizi kimsenin sıkılamasına maruz bırakmasın!
Allah Ersin Abime uzun ve sağlıklı ömür versin!
Hatta daha ileri gideyim, “Allah bizden alsın, O’na versin”...
Ciddi bunalımdayım!
Daha fazla yazamam!
-*-*-
Sayın Erdoğan bize müjde vermeye ve bazı büyük projeleri yaşama geçirmeye geliyormuş!
-*-*-
Asfalt yol yapmak veya genişletmek midir büyük proje dediği?
Kavşak inşaatı mı?
Yonca tamiratı mı?
Külliye mi?
Yoksa federal çözüm temelli siyaset değişikliği veya tam tersi Hatay olma mı?
-*-*-
Heyecanlı mıyım?
Hayır!
Erdoğan geldiği gün deniz mevsimini açacağım, balığa gidiyorum, o açıdan heyecanlı sayılırım...
Bir de karar veremedim, bu akşam zivaniya mı içeyim viski mi?
Kararsızım!
Yok yok, mangal yakmayacağım!
Yoğurt ve salata!
Belki iki ufak parça samarella!
Çok tuzludur bilirim ama en azından sağlam tuz!
Bizim KKTC’de tuz da koktu ya o nedenle şey ettim!
-*-*-
Türkiyeli ünlü Kürt düşünür ve müzik insanı İbrahim Tatlıses içinde olduğumuz durumdaki kayıtsızlığımız ve umursamazlığımızı görse, “Allah hepimizin cezasını verecek!” diye o ünlü yorumunu kesin yapardı!
Abbas’ın yolcu olup olmadığını nasıl anlayacağız?
Ünal Abim, yanına Fikri ve Erhan kardeşlerimi de alıp Ankara’ya gitti!
Peki neden gitti?
-*-*-
Gazetelere yansıyan haberlere bakılırsa, gidiş sebepleri, KKTC’ye yapılacak büyük projeler!
-*-*-
Peki nedir bu büyük projeler?
Mesela Türkiye’den boruyla su getirme çok büyük bir projeydi!
Evet Ercan Havaalanı da büyük projedir!
Veya ne bileyim, Beşparmaklara iki ayrı noktadan tünel kazıp yol yapmak da çok büyük projedir!
-*-*-
Ama gazetelerden anladığım kadarıyla “konuşulan”, bir adet yonca kavşağı, Girne – Çamlıbel arasındaki yolda çalışmaların devamı, siddin senedir bitirilemeyen Girne – Değirmenlik ölüm yolunda biri iki ton daha asfalt dökümü ve göz boyama; Dipkarpaz – Apostolos Andreas yolu çakıllaması; Güzelyurt’ta yol genişletme, sosyal konutlara devam yalanı falan...
Bunlara büyük proje diyorlar ve biz de yutuyoruz!
Acı bir durum!
-*-*-
Ben iddia ediyorum ve diyorum ki; Ünal Abim Ankara’da bu konuları hiç konuşmadı...
Zaten Türkiye bu konuları bizimkilerle konuşmaya gerek duymuyor ki; gerekirse ihaleyi kendisi yapıyor, inşaatı da kendi müteahhitlerine tamamlatıyor ya da tamamlatamıyor!
-*-*-
Ankara’da büyük olasılıkla üç şey konuşuldu!
Bir: Türkiye, cumhurbaşkanlığı seçiminde hangi ata oynayacak? Pardon, hangi adayı şey edecek! Destekleyecek canım hah!
-*-*-
İkincisi: Kıbrıs sorununa çözüm bulma maksatlı siyasette değişiklikler olma ihtimali... Hatta ihtimal ötesi...
-*-*-
Peki nasıl anlayacağız ne konuşulduğunu?
Eğer, koalisyon ortağı üç parti tek bir cumhurbaşkanı adayı üzerinde anlaşmış olarak karşımıza dikilirse, bu demektir ki Türkiye, hala çözümsüzlüğün peşindedir...
Yok eğer her üç parti de farklı adaylarla oyuna girecek ve Türkiye hiç karışmazmış gibi yapacaksa, yolcudur Ersin Tatar, bağlasan kaçar!
Öyle değildi!
Nasıldı?
Yolcudur Abbas; bağlasan durmas! (Z harfi de olabilir ama S daha uygun; hem benim de adımın ilk harfi... )