1. YAZARLAR

  2. Sevgül Uludağ

  3. “Acıdan umuda” sergisinden notlar… (2)
Sevgül Uludağ

Sevgül Uludağ

0090 542853 8436/00357 99 966518

“Acıdan umuda” sergisinden notlar… (2)

A+A-

Kıbrıs’ta ortak acılarımızdan hareketle ortak bir umut yaratmaya doğru oluşturduğumuz “Acıdan Umuda” başlıklı sergiyi nasıl hazırladık? 11 yıl önce hazırladığımız “Gerçeğin Rengi” başlıklı serginin bir devamı gibi “Acıdan Umuda” sergisi… O sergi sürecinde neler yaşadık? Bu sergi sürecinde rol oynayan neler vardı? Tüm bunları insani bir girişim olarak tümüyle gönüllü biçimde nasıl kotardık? Nelere dikkat ettik? Nasıl çalıştık? Bu sergiye ve öncesine dair notlarımı okurlarımla paylaşmak istiyorum… Notlarımın devamı şöyle:

 

“ACIDAN UMUDA…”

Ve Elias Dimitriu, iki toplumlu bir etkinlikten söz eder etmez, ona böyle bir sergi için çalışma başlattığımızı ama pandemi dönemi nedeniyle aksamalar yaşadığımızı aktardım. Buradan hareket ettik ve ressam Nilgün Güney ve seramik sanatçısı Fotos Dimitriu’nun küratörlüğünde “Acıdan Umuda” sergisinin hazırlıklarına giriştik. Önce bu konuyu daha önce Nilgün Güney’in stüdyosunda çalışmış olan Aydan Lisaniler ve Eda Gökçe’den başlayarak onlara Aliye Gündoğdu gibi iki toplumla ilgili “Maraş” konusunu işleyen bir ressamı daha kattık. Sergi için konuşmuş olduğumuz Dafne Triminikliniotis’in yanısıra, Elias’ın önerdiği başka ressamları da bu sürece kattık. Muratağa-Atlılar-Sandallar ve Dohni katliamlarını resimleriyle Kıbrıslırum toplumunda ilk kez gündeme getirmiş olan ancak şu anda hayatta olmayan ressam Mihalis Kirlitças’ın ailesiyle de Elias konuşup onun bu katliamlarla ilgili resimlerini sergiye katmalarını sağladı. Dr. Derviş Özer, iki toplumdan birbirini kurtaranların heykellerini yapmıştı, bunları da sergiye kattık çünkü tüm çatışmalara ve savaşlara karşın insaniyetini kaybetmeyerek öteki toplumdan insanları koruyarak hayatlarını kurtaranlar, bu ülkede “umudu” temsil ediyordu – onlar geleceğimiz için insaniyetin yok edilemediği umudun nüvesiydi, sembolüydü… Böylelikle altı Kıbrıslıtürk ve altı Kıbrıslırum sanatçının eserlerinin bir araya getirileceği sergimiz şekillenmeye başladı…

 

SANAT ESERLERİNİN SATIŞA KONULMAMASI PRENSİBİ…

Katılabilen ressamlarla bir atölye çalışması gerçekleştirdik ve onları bir araya getirmeye çalıştık. “Gerçeğin Rengi” başlıklı sergimizle daha önce yaptıklarımızı aktardık… Tıpkı “Gerçeğin Rengi”nde olduğu gibi, bu sergide de sanat eserlerinin satışa konulmayacağını, bu serginin de “insani” bir sergi olduğunu anlattık. Sanat eserlerinin böylesi sergilerde satışa konulmaması prensibinin herkes tarafından anlaşılmasını özellikle istedik, hem ben, hem Nilgün Güney arkadaşımız… Bu sergi için de, herhangi bir fona başvurmuyorduk ve herhangi bir para sözkonsu olmayacaktı… Maksat, tümüyle insani ve gönüllü biçimde bu konuları gündeme getirmek ve bunun ücretsiz olarak da yapılabileceğini gösterebilmekti… Herhangi bir yanlış anlamaya mehel vermemek için herşeyin mümkün olduğunca ücretsiz ve gönüllü olarak yapılmasını hedefledik ve bunu da başardık… Mümkün olduğunca minimum masrafla herşeyi kotarmaya çalıştık… Herkes yürekten katılmalıydı bu insani konuya, aksi halde gerçekleştireceğimiz serginin hiçbir anlamı olamazdı…

Ressam ve grafik sanatçısı Nilgün Güney, serginin afişlerini gönüllü ve ücretsiz biçimde hazırladı… Andri Dimitriu, Nuri Sılay ve Hasan arkadaşımızın gönüllü desteğiyle uğraşlarımıza hız verdik, üç dilde herşeyi hazırlamayı kotardık…

2025’te 27 Ocak’ta açılmasını öngördüğümüz sergiyi Larnaka, Leymosun, Baf, Mağusa ve Kıbrıs’ın her iki tarafında sergilemek istiyorduk. Lefkoşa’da sergi salonu arayışına girdik. İstediğimiz şey, Kıbrıslıtürkler’in rahatlıkla ulaşabileceği bir sergi salonu bulmaktı. Çeşitli yerleri gezdik ve sonunda bize ücretsiz olarak verilebileceğini öğrendiğimiz Stelyos Vakfı Merkezi’ni bulduk. İki odadan oluşan bu güzel binayla ilgili olarak Elena Papa’yla görüşerek gerekli girişimleri yaptık ve salonu ücretsiz olarak bir haftalık sergi için almayı başardık. Stelyos Vakfı’na ve Elena Papa’ya buradan yürekten teşekkürler..

 

“BARIŞ HOLÜ”NÜN İÇLER ACISI DURUMU…

Bu sergiyi hazırlarken, öncelikle Uzunyol’da bulunan ve daha önce pek çok etkinlik için kullanmış olduğumuz, Lefkoşa’nın Kıbrıslırum Belediyesi’ne ait “Barış Holü”nü ziyaret ettik sergimizin küratörleriyle birlikte… Bir zamanlar Eleni Mavru, Lefkoşa’nın Kıbrıslırum Belediye Başkanı’yken bu “Barış Holü”nün özellikle iki toplumlu etkinlikler için kullanılmasını hedeflemişti. Bunun nedeni, bu güzel salonun Kıbrıslıtürkler’in kolaylıkla ulaşabileceği bir konumda olmasıydı. Gerçekten de bir süre bu etkinlikler için kullandık bu salonu… Örneğin yine Andri Dimitriu’yla birlikte tarihimizde ilk kez Kıbrıslıtürk, Kıbrıslırum, Kıbrıslımaronit, Kıbrıslıermeni ve Kıbrıslılatin kadın ressamlar ve elişi üreten kadınları bir araya getirdiğimiz çok kültürlü bir sergiyi burada açmıştık yıllar önce ve çok büyük bir etki yaratmıştı bu sergi. O kadar ki bu fikrimizi “çalan” başkaları, hemen ardından “Çok kültürlü bir dernek” kurarak bu işten ne tür bir “rant” elde edebileceklerine bakmışlar fakat yürekten böyle bir fikre inanmadıkları için, bir süre sonra balon gibi sönmüşlerdi… Çünkü biz gönüllüydük, yaptığımıza inanıyorduk ama onlar “fon” ve “proce parası” peşindeydiler… Bu yüzden yaptıları şeyler uzun soluklu olamıyordu… Ben bu “çok kültürlü kadın sanat sergisi” konusunu ortaya attığımda çok heyecanlanmıştım çünkü tarihimizde ilk kez Kıbrıs’ın tüm etnik toplumlarından kadınları bir araya getiriyorduk. Rahmetlik Nuritsa Nacaryan arkadaşımız da bize çok yardımcı olmuştu… Çokkültürlü Kadın Merkezi’nden çok değerli arkadaşlarımız Gülay Kaşer, Ferah Kaya ve bu merkezden Kıbrıslırum arkadaşlrımız da öyle…

“Barış Holü”nde bir başka “ilk”e daha imza atacaktık yıllar önce… 2009 yılında, birbirinin hayatını kurtarmış olan Kıbrıslıtürkler’le Kıbrılsırumlar’ı ilk kez onore edecektik. Her iki tarafın ilerici Kıbrıslıtürk ve Kıbrıslırum sivil toplum örgütleri, siyasi parti ve sendikalarının desteğiyle bazıları hayatta olan, bazıları olmayan Kıbrıslıtürkler ve Kıbrıslırumlar’ı çatışmalara ve savaşa rağmen gerek 1963-64’te, gerekse 1974’te göstermiş oldukları cesaret ve insaniyet nedeniyle ilk kez onore ettik. Onlara ya da ailelerine plaketler verdik. Bazıları aldıkları tehditler nedeniyle bu törene gelemediler. Bu töreni “açık mikrofon”a dönüştürüp insanların yaşadıkları benzer şeyleri paylaşmasını bu salonda gerçekleştirdik tarihimizde ilk kez. Salon onları sığmamış, dışarıya da hoparlör ve ekran kurarak salona giremeyenlerin de dinlemesini sağlamıştık olup biteni…

“Barış Holü” hiç böyle bir gece yaşamamıştı…

Ne yazık ki geçen yıllar içerisinde “Barış Holü” çok değişecek, ihmal edilecek ve yapılan değişiklikler de orijinal karakterini bozacak, tam bir döküntü haline gelecekti… Sergi için burayı kullanma düşüncesiyle bu salonu ziyaret ettiğimizde şoke olduk… Çok çirkin bir yere dönüştürülmüştü, burada herhangi bir sergi yapmak mümkün değildi. Tavandan dev lambalar asmışlar ve holün geleneksel karakterini bozmuşlardı – duvarlara demirden birşeyler koymuşlar ve sergi salonu olmaktan burayı çıkarmışlardı… Umarız ki Lefkoşa’nın yeni Kıbrıslırum Belediye Başkanı, bu “Barış Holü”nü eski orijinal şekline dönüştürmek için konuya el atar ve burası bu şekilde boşa harcanmış vaziyette kaderine terkedilmek yerine, “Barış Holü” iki toplumlu ve çok kültürlü etkinlikler için ücretsiz biçimde kullanılmaya açılır…

 

“ACIDAN UMUDA” BAŞLIĞININ SEÇİMİ…

27 Ocak 2025’te Stelyos Vakfı Merkezi’nde “Acıdan Umuda” başlığıyla açılan sergimizin temasını bir tesadüf eseri değil, bilinçli olarak seçtik. Çünkü bu insani acının herkes tarafından iyice anlaşılmasını istiyoruz… İki toplumlu çatışmalar ve savaş nedeniyle Kıbrıs’ta yaşanan inanılmaz acılar için empati yaratmayı hedefliyoruz. Bu acı asla unutulmmalı ve aynı zamanda bu acının iyileştirilmesinin yollarını bulmalıyız, böylece gelecek kuşaktan Kıbrıslılar, çatışma yolunu değil, iletişim ve birlikte varolma, birlikte yaşama yolunu seçebilsinler…

Sergimizin küratörleri ressam ve grafik sanatçısı Nilgün Güney ile seramik sanatçısı Fotos Dimitriu olurken, sergiye eser vermeyi kabul eden sanatçılar ise şöyle oldu: Nilgün Güney, Fotos Dimitriu, Dafne Triminikliniotis, Hristos Kakullis (CRS), Yıldan Sedef Gülakdeniz, Vassos Dimitriu, Derviş Özer, George Gavriel, Aliye Gündoğdu, Aydan Lisaniler, Eda Gökçe ve (rahmetlik) Mihalis Kirlitças…

Serginin açıldığı gece olan 27 Ocak 2025’te salonlar insanlarla dolup taşarken, dışarıdaki balkonda da insanlar bekliyordu… AKEL Yeniden Yakınlaşma Bürosu Sorumlusu Elias Dimitriu, birlikte çalıştığımız harika bir insan – onunla “kayıplar” konusunda birlikte yaptığımız gönüllü çalışmalarda yaşları 12-18 arasında değişen 500 kadar çocuk ve gence eğitim verdik, yalnızca Lefkoşa’da değil, Larnaka, Leymosun ve Baf’ta da… Elias’ın kendisi de bir “kayıp” yakınıdır – dedesi, Mia Milya bölgesinden hala “kayıp”tır 1974’ten beridir ve ailesinden başka “kayıplar” da bulunmaktaydı. Açılış konuşmasını Türkçe ve Rumca olarak yapan Elias’ın bu tutumu, hepimiz için güzel bir sürpriz oluyor. Sanıyorum ki AKEL’in tarihi boyunca her iki dilde bir açılış konuşması yapan ilk kişidir o – bu yüzden onbu çabasını tadir ediyor ve onu yürekten kutluyorum.

 

YARALARI İYİLEŞTİREN UMUT…

Açılışta AKEL Genel Sekreteri Stefanos Stefanu da konuşuyor ve özetle şöyle diyor:

“…Adamızın yakın tarihindeki trajik olayların yıldönümlerinin yaşandığı önemli bir yılı geride bıraktık. 1964'ün üzerinden altmış yıl, 1974'ün üzerinden elli yıl geçti. Tel örgülerin iki tarafında çoğunlukla tek boyutlu olarak görülen yıldönümleri. Diğer toplumun yaşadığı insani acılar görülmeksizin. Mevcut kabul edilemez taksimci statükoya yol açan bir dizi olayda her iki tarafın da sorumluluklarını saptamaksızın. Ayrıca sadece bir tarafın değil, her tarafın masum sivillerine karşı işlenen iğrenç suçlar da tespit edilmeksizin. Sevdiklerini, yaşadıkları yerleri ve duygusal olarak bağlı oldukları her şeyi kaybeden sıradan insanların hayatlarını etkileyen suçlar. Kıbrıslıların gençliklerini, hayatlarının gidişatını ve kendilerini kaybetmelerine yol açan suçlar.

Bize göre, insanların acısı her birinin konuştuğu dile ve kökenine göre ayrılmaz. Acı insanidir ve suçlar kınanacak bir şeydir. Katiller ve suçlular, işledikleri suçların kime yönelik olduğuna bağlı olarak kahraman veya terörist olarak adlandırılamazlar. Çünkü masum sivillerin bedenlerine ve ruhlarına kötülük yapan, tecavüz eden, acılar eken caniler, yaptıklarına "milli vazife" (ki öyle değildi), intikam veya "öfke içerisinde yapılan eylemler" deseler de, yaptıkları suçtan, kendileri de suçludan başka bir şey değildirler.

Bunların yanında görünmeyen mağdurlar hakkında da konuşmamız gerekiyor. Şovenistler tarafından şiddete, tecavüze uğrayan ve daha sonra kendi toplumları tarafından damgalanıp ötekileştirilen kadınlar. Savaş ve çatışma tutsakları, siviller, kendi yurtlarında mülteci olanlar, mahsur kalanlar, bir yaz içerisinde olgunlaşan savaş çocukları.

Elbette Kıbrıslıların hepsi çatışma yolunu seçmedi. Onlar hiçbir tarafın resmen onore etmediği, meçhul kahramanlardır. Diğer toplumdan insanların hayatlarını kurtaranlar onlardır. Üsttekiler tarafından "hain" olarak adlandırılmalarına rağmen, en zor zamanlarda barış içinde bir arada yaşamayı öne çıkaranlar onlardır.

Elbette Solcular ve Sol da onlar arasındadır. Sol her zaman iki toplumun ortak mücadelelerinin savunucusu olup, iki toplumun barış içinde bir arada yaşamasını öne çıkarmıştır. Bizi çevreleyen kasvetli siyasi tabloya rağmen, Sol barış ve federal çözüm umudunu bugün de canlı tutmaya çalışan alandır.

Umut demişken, serginin diğer yanına da değinelim. Geçmişin yaralarını iyileştiren ve insanların ilerlemelerine yardımcı olan umut. Bu da Kıbrıslıların geçmişe birlikte bakmalarına ve tarihi silmeksizin geçmişte hapsolup kalmamalarına da yardımcı oluyor. Neleri geride bırakmaları ve sağlam temeller üzerine farklı bir geleceği; barışın, empatinin ve toplumsal adaletin geleceğini inşa etmeleri gerektiğini anlamaları için geçmişe bakıyorlar.

12 yurttaşımızın eserleri aracılığıyla geçmişi yansıtmaya ama aynı zamanda ortak vatanımızda kan dökülmesinin, yürek parçalayan acıların ve ızdırapların yaşandığı tarihin tekrar etmemesi için izlememiz gereken yolu da göstermeye çalışan bu sanat sergisi işte böyle bir gelecek için düzenleniyor…”

(Devam edecek)

ncelikli-sayfa-17-sergiyi-duzenleyenlerle-sanatcilar-acilis-gecesinde-bir-arada.jpg

Sergiyi düzenleyenlerle sanatçılar açılış gecesinde bir arada

Bu yazı toplam 444 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar