1. YAZARLAR

  2. Aysu Basri Akter

  3. AB Dönem Başkanlığı hepimiz için değerli bir fırsat…
Aysu Basri Akter

Aysu Basri Akter

AB Dönem Başkanlığı hepimiz için değerli bir fırsat…

A+A-

Kıbrıs, Ocak ayından itibaren 6 aylığına AB Konseyi Dönem Başkanlığı’nı devralıyor.

Bundan 14 yıl önce, 2012 yılında dönem başkanlığını üstelenen Kıbrıs Cumhuriyeti, şimdi ikinci dönem başkanlığına hazırlanıyor.

Avrupa Birliği’nin mevcut üye yapısı dolayısıyla, her üye ülkenin yaklaşık olarak 13-14 yılda bir eline geçen bir fırsat, dönem başkanlığı.

2026 yılının ilk yarısının gündemi yoğun olacak.

Kıbrıs Cumhuriyeti bütçe, göç, enerji, genişleme ve Akdeniz politikaları gibi zorlu başlıkların yöneticisi olacak.

Hangi dosyanın ne zaman ele alınacağını belirleyip, uzlaşma metinleri hazırlayacak.

Üye ülkeler, komisyon ve parlamento arasında arabuluculuk görevi üstlenecek.

Şüphesiz Kıbrıs gibi küçük bir ülke için bu önemli bir diplomatik sınav.

Varlığını anlatma, hassasiyetlerini ortaya koyma ve görünürlüğünü artırma açısından, Kıbrıs Cumhuriyeti yönetimi bu süreci mümkün olduğunca iyi yönetmeye çalışacak.

Bu süreç içinde Kıbrıs’ta 200’den fazla teknik toplantı yapılması bekleniyor. En az 1 büyük liderler zirvesine ev sahipliği yapacak, Kıbrıs.

Bakanlar düzeyinde toplantılar gerçekleşecek.

Kıbrıslı Rum Lider Hristodulidis bu hafta sonu, Lefkara’da düzenleyeceği bir basın konferansıyla Kıbrıs’ın ajandasını ve önceliklerini anlatıp, basın mensuplarının sorularını yanıtlayacak.

Belki burada daha detaylı bir açıklama yapılabilir ama basın konferansı için Lefkara köyünün seçilmesinin de önemli bir sembolik anlamı olduğunu düşünüyorum.

Her şeyden önce Lefkara’nın bağlı olduğu Larnaka, 2030 Avrupa Kültür Başkenti seçildi. Şüphesiz Lefkara da başta dünyaca ünlü dantel işlemeleriyle, kültürel ve tarihi mirasıyla, bu sürecin önemli bir taşıyıcısı olmaya aday.

Ayrıca büyük merkez kentlerden ziyade, küçük bir köyün ilk basın buluşması için tercih edilmesi, Kıbrıs’ın her köşesiyle zengin olduğu mesajı da veriyor.

Dünyanın tek bölünmüş şehri yerine, yeşil hattan, sınır kuyrukları gerginliğinden uzakta, huzurlu ve Noel ruhunu da taşıyan bir mekandan halka seslenmek akılcı bir tercih.

Çünkü Kıbrıs Cumhuriyeti, AB üyeliği boyunca Kıbrıs’ın Kıbrıs sorunundan ibaret olmadığı ve bunun çok ötesinde derin kültürel, tarihi ve diplomatik birikimi olduğu mesajını istikrarlı bir şekilde verdi.

Kıbrıs Avrupa Kültür Başkentleri için Lefkoşa, Limasol ve Larnaka ile yarışa girdi. İlk elenen ise Lefkoşa oldu.

Başka nedenleri var mı bilmiyorum ama Avrupa’nın tek bölünmüş başkenti olması yeterli bir nedendir diye düşünüyorum.

Limasol’un elenmesinin en önemli sebeplerinden birinin de ticaret odaklı büyük bir kent olduğu yorumları yapılıyor.

Çünkü aslında özellikle küçük ülkeler için Avrupa Başkenti unvanı önemli bir ayrıcalık ve önemli bir ticari hareket şansı da demek.

Örneğin, 2018 yılında Malta’nın başkenti Valetta, Avrupa Kültür Başkenti seçildiğinde, bu sadece kente değil, ülkenin tamamına ekonomik olarak ciddi bir kazanç sağladı.

Birçok tarihi yer resotorasyon altına alınarak ciddi altyapı projeleri geliştirildi.

Sadece etkinlikle ilgili sektörlerde 8 bin yeni iş yaratıldığı ifade ediliyor, yerel kaynaklarda.

Malta ekonomisine ise, toplam 678 milyon Euro yatırım sağladığı bilgisi var.

Tabii ki, 2026 yılının ilk yarısında,  Avrupa’nın çeşitli yerlerinden diplomatlar, gazeteciler ve teknik ekipler Kıbrıs’a akın edecek. Ancak aslında 2026 ve sonrası için de Kıbrıs Avrupa Kültür Başkentine ev sahipliği yapan bir ülke olarak cazibe merkezi olmaya devam edecek.

Kıbrıslı Rum gazeteci arkadaşlar, özellikle Lefkoşa ve bölgesinde çok önceden bütün otellerin dolu olduğunu ve yurt dışından gelecek olanların konaklama sorunuyla karşı karşıya olduklarını anlatıyor.

Keşke iki toplum arasındaki işbirlikleri daha ileri düzeye çekilebilse ve Kıbrıs’ın müktesebatın askıda olduğu diğer yarısı da bu sürece dolaylı olarak da olsa dahil edilebilse.

Örneğin turizm acenteleri ve birlikler, karşılıklı işbirlikleri yaratıp konaklama sorununu ortak çözebilse.

Şüphesiz ki önümüzdeki özellikle 6 aylık süreç, Kıbrıs sorununun da daha görünür olacağı bir dönem olacak.

O yüzden sözü olanının sözünü söylemek isteyebileceği iyi bir fırsat bu.

Kıbrıs’ın kültürel ve tarihi mirası yeşil hattın sadece bir tarafında yer almıyor. Bunu hatırlamak ve hatırlatmak, bunu yaparken karşılıklı kazanımı sağlayacak işbirliklerini geliştirmek, aslında daha müzakere masası kurulmadan hayatın kendi içinden önemli bir güven artırıcı adım olabilir.

Tabii ki Cumhurbaşkanı’ndan bu süreçte beklentiler yüksek.

Ancak Cumhurbaşkanlığı’nın ötesinde, belki diplomatik dil olarak daha yaratıcı ve özgür olabilecek odalar, birlikler, sivil toplum örgütü ve siyasi partiler için de bu süreçte üstlenebilecekleri roller gelecek açısından önemlidir diye düşünüyorum.

Biz sendika ve sivil toplum örgütlerinin aslında ne kadar hayati bir öneme sahip olduğunu, Kıbrıs sorununda belirleyici rol üstlenebileceğini referandum sürecinde deneyimledik.

Uzun yıllardır sadece kendi zümresel çıkarlarına odaklanan, güç ve iktidar kaybeden sivil toplum örgütleri için de bu süreçlerin bir fırsat olduğuna inanıyorum.

Umarım iyi değerlendirilir.  

Bu yazı toplam 229 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar