1. YAZARLAR

  2. Serkan Soyalan

  3. Zamanın Üzerinden Geçemediği Şehir
Serkan Soyalan

Serkan Soyalan

Zamanın Üzerinden Geçemediği Şehir

A+A-

Zamanın durduğu şehirdir Atina…

Bu kadim şehre yolumuz düştüğünde, mutlaka Akropolis’i ziyaret etmemiz gerektiğini söyledim yanımdakilere.

Sıcak havaya aldırmadan tuttuk, şehri kuşbakışı gören bu tarihi yapının yolunu.

***

Her şehir bir hikâye anlatır; ama bazı şehirler, hikâye olmaktan çıkar, tarihin kendisi olur.

Atina Akropolisi de işte böyle bir yer.

Sadece kayalıklar üzerine kurulmuş antik yapılar bütünü değil; uygarlığın mimaride, sanatta, düşüncede nasıl vücut bulduğunun simgesidir.

Atina'nın ortasında yükselen bu yapı bir taş yığını değil; bellektir, direniştir, hafızadır. Her taşı, binlerce yıl önceden bugünlere “Ben buradayım” diye seslenir.

***

“Akropolis" kelimesi, Antik Yunanca'daki “Akron”  (en yüksek nokta/uç) ve “Polis” (şehir) kelimelerinden gelir.

 Temel olarak bir yerleşimin en yüksek noktasını tanımlar.

***

Akropolis’in kalbi olan Parthenon, yalnızca bir tapınak değil; matematiğin, inancın ve siyasetin kesişiminde yükselen bir anıttır.

Athena’ya adanmış bu yapı, altın orana sadık kalınarak inşa edilmiş ve zamanın mimarlık anlayışına yön vermiştir.

Bugün hâlâ sütunlar arasındaki oranlar, mermerin işçiliği ve taşın üzerinden bakan figürler, antik Yunan’ın estetik anlayışını değil; bir halkın kimliğini taşır.

Phidias’ın altın ve fildişinden yaptığı Athena heykeli artık yok, ama onun temsil ettiği ruh hâlâ orada. Hissedilebiliyor.

***

Uzun bir süre insanlar Parthenon'un tamamen beyaz olduğunu varsaysalar da, daha sonra bilim insanları çatının yüzyıllar içinde kaybolan çeşitli renklere boyandığını öğrendiler.

***

 Akropolis çok erken bir dönemde yerleşim yeriydi.

Akropolis'te bulunan çanak çömlek parçaları, tepenin MÖ 4000 yılına kadar yerleşim yeri olduğunu göstermektedir.

 Mikenler daha sonra burayı surlarla çevirmiş ve krallıklarını buradan yönetmişlerdir.

  ***

 Yüksek konumu nedeniyle Akropolis, yerleşimi savunmak için mükemmel bir yerdi.    

Tepeye inşa edilen ilk yapılar, Akropolis'i bir kale haline getiren surlardı. Bu surlar, Mikenlerin krallıklarını yönetmek için Akropolis'i kullandıkları MÖ 13. yüzyıla tarihlenmektedir.

***

Akropolis’e açılan anıtsal kapı Propylon, sadece bir giriş değil, bir geçiştir: Zamana, inanca, kültüre…

Hemen yanı başındaki Athena Nike Tapınağı, zaferin zarafetle buluştuğu küçük ama etkili bir yapıdır.

Frizlerinde savaş değil, onur kazınmıştır taşa.

 Ve elbette Erehteyon…

Karyatidleriyle, çatıyı omuzlarında taşıyan kadın figürleriyle mimaride estetik ile işlevselliği bir araya getirir. Tapınağın sütunlarında yalnızca taş değil, yük taşıyan bir kültürün sabrı da vardır.

***

Peki ama Akropolis neden hâlâ önemli?

Bugün birçok modern şehir yükseliyor ama çok azı kalıcı iz bırakıyor.

Akropolis, 2.500 yıl sonra bile hâlâ ayakta.

Savaş gördü, kilise oldu, cami oldu, yıkıldı, onarıldı. Ama bir şey hiç değişmedi: Tanıklığı.

Yunanistan’ın Akropolis’i korumak için 17,5 metreden yüksek bina inşaatına izin vermemesi boşuna değil. Çünkü bir halkı geleceğe taşıyan şeyin, sadece gökdelenler değil, geçmişin izleri olduğunu biliyorlar.

***

   Yüzyıllar sonra, Akropolis yalnızca arkeologların değil, sanatçıların da gözbebeği olur.    

   Romantik dönem ressamları, bu yıkık taşlarda geçmişin görkemini arar.

   Lord Byron, Akropolis’in gölgesinde şiirler yazar.

   Edward Dodwell, Akropolis'i fırçasıyla ebedileştirir.

 

***

Her fırça darbesi, her dize, Akropolis’in artık yalnızca taşlardan oluşan bir kalıntı değil, yaşayan bir estetik hafıza olduğunu hatırlatır.

***

Bugün Berlin’deki Brandenburg Kapısı ya da Paris’teki Panthéon, mimari formunu Akropolis’ten ödünç alır.

British Museum ya da ABD Kongresi gibi yapılar, Antik Yunan’ın estetik kodlarını modern zamana tercüme eder.

Bu, yalnızca biçimsel bir taklit değildir; bu, zamanlar ötesi bir saygı duruşudur.

***

Akropolis’in yamacındaki Herodes Atticus Odeonu, binlerce yıl önce tanrılar için yankılanan sesleri bugün insanlık için yeniden sahneye çıkarır.

Tiyatrolar, konserler, tragedyalarda hâlâ taşın hafızası konuşur.

***

   Akropolis, geçmişin bir yankısı değil, sanatın kendisidir.

   Zamanı eğip bükerek bugüne seslenen bir tapınaktır.

   Her sanatçıya “ölümsüzlüğün nasıl mümkün olabileceğini” fısıldar.

   Belki de bu yüzden Akropolis, yalnızca mermerden bir tepe değil, estetiğin zirvesidir.

***

Atina Akropolü, “Dünya’nın Yeni Yedi Harikası” listesine girmemiş olsa da, 1987'den beri UNESCO Dünya Mirası alanıdır.

UNESCO, Akropolis'teki anıt koleksiyonunu "klasik ruhun ve medeniyetin evrensel sembolleri" olarak adlandırır.

akropolis-2.jpg

 

akropolis-3.jpg

Bu yazı toplam 2025 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar