Erdinç Gündüz

Erdinç Gündüz

Yine Trafik

A+A-

Herhalde trafik konusuna birkaç kez değinmiş olmamdandır,  birkaç e-mail aldım bu konuda. Hepsinin de tek isteği yazılarımda  trafik konusuna daha fazla yer vermem. Açıkçası, bu ülkede neyin doğru, neyin yanlış olduğunu bile ayırmakta zorluk çekmeye başladım artık. Biliyorsunuz,  deveye sormuşlar boynun neden eğri diye. O da, “Nerem doğru ki” demiş.

***

“Erdinç Bey, kırmızı ışıkta durulması, yeşil yandığında geçilmesi öğretildi bile. Gelgelelim pratikte öyle değil artık. Kırmızı ışıkta geçip gidenleri sayamıyorum trafiğe çıktığımda. Üstelik yanımızdan gelip geçerlerken bir de ya korna çalıyorlar ya da küfrediyorlar, ‘Ne geçmen bre ahmak’ dercesine...(...)”

***

“Güya roundaboutlarda sağdan gelene yol verilirmiş.... İnananın da...”

***

“Bazı gençler, yüz km. hızla ana caddelerde hava atarken Polis acaba nerede diye bakınıp duruyorum etrafa. Ama yok (...).

***

“Geçenlerde bir kadın sürücü arkamdan güm diye bindirdi. İndik arabalardan, kadın yalvarmaya başladı. Ne kendisinin sürüş ehliyeti varmış,  ne de kullandığı arabanın sigortası. ‘Polis çağırırsanız işimden de olurum...’ dedi.  Acıdım polis çağırmadım. Neyse ki kocası geldi masrafları ödedi.”

***

“Ben arabada bir de sağlam sopa taşıyorum artık. Korkudan.  Trafikte eğer bir saldıran olursa kendimi savunayım diye. Bıçak çekenler bile varmış duyduğuma göre. Trafik terörü bir yana trafik teröristleri doldu sokaklar...”

***

“Geçenlerde Çatalköy’den Girne istikametine gidiyordum. Gitmem gereken hızda.  Birden arkadan uzun uzun korna sesleri gelmeye başladı. Bir ‘taksi’ kıçıma dayanmıştı. Belli ki  daha hızlı gitmemi istiyordu. Trafik yoğun olduğu için beni geçemiyordu.  Ama kornadan da elini çekmiyordu. Belli ki çok sinirlenmişti. Nihayet bir ara buldu ve hızla geçip gitti. Yanımdan geçerken küfrederek.  Suratından ne olduğu, kim olduğu, nereden geldiği belliydi. Bu kez ben çok sinirlendim. Elimi dışarı çıkararak ve de ‘ne olursa olsun’  diyerek,  Kıbrıslıca bir parmak verdim.”

***

“1974 öncesinde Sarayönü’ndeki taksicilerimizi hatırlayan var mı içinizde ? Sinekkaydı tıraşları, takım elbiseleri, kravatları ve pırıl pırıl boyanmış ayakkabıları, nezaketleri ve insanca davranışları v.s. Şimdikilere bakıyorum, suratlarında 3-4 günlük sakal,  etrafa saçılan üzerlerindeki ter kokuları, pejmürde kılıklar  v.s. Kim veriyor bunlara taksicilik ruhsatlarını ? Çok merak ettim.”

***

E-mailler trafiğimizden manzaralar anlatır, hatta,  gazetelerde her gün ciddi trafik kazaları haberleri görmemizin nedenlerini de gösterir nitelikte.

Ne diyelim ?  “Daha neler göreceğiz acaba ” mı ? Yoksa “Allah beterinden saklasın” mı ?

 

Bu yazı toplam 1826 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar