Umut tacirleri ve halkın deposu
Tanıdığım en zeki sendikacılardan biri Ulaş Gökçe…
Mizah yeteneği babadan miras…
Gülümsetti beni yine…
“Ertuğruloğlu, Tufan Hocayı umut taciri ve hayalci ilan etti. Ertuğruloğlu devleti 43 yıldır tanıtamadı, hâlâ tanıtma sözü veriyor; 3 yıldır dışişleri bakanı ama Münihli bir muhtar azasıyla bile görüşemedi. Zafer değil, mücadele sözü veren Cumhurbaşkanına böyle laflar ediyor…”
***
Gülümsetti, ama acıttı da…
Çünkü bu ülkede “hayal tacirliği” suçlamasını yöneltenler, aslında statükonun tacirleri.
İsterseniz bu politik tüccarların bizi nasıl soyduklarına bakalım biraz…
Akaryakıta yine zam geldi ya!
Hem de tüpgaza…
“Hükümet” dedikleri şaşkaloz ortaklık, depomuzdan çalıyor aslında.
Çünkü uluslararası petrol fiyatları artmadı.
Aksine, yılın son çeyreğinde düşüş eğiliminde. Türkiye’de indirime gidildi, Avrupa’da enerji piyasaları durağanlaştı.
Brent petrol varil fiyatı son aylarda yüzde 15 gerilerken, bizde pompada yine ateş var.
Yani dünyada ucuzlayan petrol, bizde pahalanıyor.
***
Dünyada petrol fiyatı artmıyorsa, bizdeki artışın sebebi nedir?
“Kasa”daki eksiği tamamlıyorlar.
Çünkü onca yandaş istihdamının yükünü artık Maliye kaldıramıyor…
Kamu maliyesi çöktü, inkar ediyorlar!
Yoksulun sırtına yüklüyorlar borcu.
Kendi yandaşlarına bir ömür boyu maaş garantisi sağlayacaklar diye halkı soyuyorlar.
Yıllardır sürdürülen popülist istihdam politikaları, kuralsız harcamalar ve liyakatsiz kadrolar bu mali yapıyı çökertti.
***
Benzine de muhtacız…
Tüpgaza da…
Ödeyeceğiz!
Ödeyeceğiz ama daha iyi sağlık ya da eğitim hizmeti alamayacağız… Ödeyeceğiz ama yerel hizmetler de aksayacak altyapı da… Çünkü bu hükümet belediyelere borcunu da ödemiyor.
Gereksiz şişirilen kamu düzeni, abartılı üst kademe yöneticileri, akıl sır ermez danışman kadroları, bir dolu sözleşmeli ve geçici—neredeyse tümü torpilli— istihdam; ihtişamdan ve gösterişten uzak durmayan kravatlılar; katlanan ek mesailerle halkın deposundan çalınıyor.
Benzine litre başına 3,5 TL, tüpgaza 55 TL zam sadece bir rakam değil; bir yönetim biçiminin sembolüdür.
***
Peki, ne yapacaklar?
Bu hayat pahalılığına yetişebilmek için yeniden artacak maaşlar, doğal olarak…
Açık büyüyecek!
Yine halkın deposundan çalacaklar.
Vergilere, harçlara, fonlara, pullara, KDV’lere yüklenecekler…
Fakirden al, sadakatli zengine ver.
Yine yoksullar ödeyecek bu bedeli en fazla…
***
Asgari ücret de artacak tabii…
Personel giderleri yükselince hayat daha da pahalı olacak… Cebinize daha fazla maaş giriyor diye sevinemeyeceksiniz, çünkü alım gücünüz düşecek.
Daha çok maaşla, daha az alışveriş!
***
Adanın güneyinden artık çok daha az insan geliyor…
Kuzeye geçmenin tek artı değeri kalmıştı: akaryakıt!
Bunun için de yakında gelemeyecekler.
***
Ne yapacak insanlar acaba! Bu maliyetlerle üretim, tarım, hayvancılık delilik… Kendi yandaşlarına konforlu bir kamu düzeni kurdular pek tabii… İhale oyunlarıyla zengin ettiklerini bir kenara koyarsak…
Ne kaldı geriye?
Kıbrıslı Rumların malları üzerinden rant ekonomisi!
Kelepçe!
***
Şimdi asıl soruya dönelim:
Bu zihniyetten nasıl kurtulacağız?
Sandıktan mesaj aldıkları yok!
Umut taciri tam da kendileri…
Gelecek umudu bırakmayacaklar, illaki.
Böyle giderse halkın ayaklanmasından, kapılarının önünde onbinlerce toplanmasından, o koltukları zorla altlarından almasından başka çare kalmayacak.
Daha ne kadar kötülük edecekler bu ülkeye!
Daha ne kadar?







