1. YAZARLAR

  2. Cenk Mutluyakalı

  3. Sırtımızda borç ve umutsuzluk yükü
Cenk Mutluyakalı

Cenk Mutluyakalı

Sırtımızda borç ve umutsuzluk yükü

A+A-

Sağlıkla ilgili dengeli kararlar alındı.
Ekonomiye yönelik “ölü taklidi” yapıldı.

*  *  *

Esnaf ve özel sektör emekçisi mart ayına nasıl girecek kimse bilmiyor.
Yoksullar, asgari ücretliler ve gerçek dar gelirliler ne yapacak hiçbir plan yok.
Kirasını, telefon faturasını, elektriğini nasıl ödeyecek bu insanlar, neyle geçinecek?
Mahalle bakkalları “veresiye defteri” açacak yeniden...

*  *  *

Bankalar niçin açıldı, meraktayım...
“Git, borçlan, borcunu borçla kapat, devlete para ver ki statüko korunsun” diyor hükümet, esnafa, işletmelere...
Hazine de kurudu.
Maliye borçlanıyor.
Ekonomi diye anlaşılan bu:
“Kamuda maaş ödemek ve maaş nitelikli transfer yapmak.”
Maaşlara eklenmeyen hayat pahalılığı, bırakınız özele destek olarak dönmeyi, kendi kaynağına dahi yaramadı.
Maliye’nin önümüzdeki ay da gelir şansı yok.
Ekonomik eşitsizlik büyüdükçe gerilim de büyüyecek. İşsizlik artacak gün be gün...

Esnafın, işletmecilerin ve hele de özeldeki
çalışanın “aidiyet” duygusu tümüyle kayboluyor devlete...

*  *  *

Şubat sonunda ne olacak?
Elli bine yakın emekçi ya çok az maaş alacak ya hiç alamayacak.
“Buralı” insanlar aile dayanışmasıyla ayakta duruyor.
Peki yabancı işçiler?
Patronlarının insafına kalacak.
Çoğu gerçekten çaresiz ve hem beslenme hem de barınma koşulları “medeniyet”in çok uzağında...

*  *  *

Ne yeni gelir kaynakları yaratıldı, ne de eldeki kaynaklar paylaşıldı.
Kimse paylaşmak istemiyor.
“Benim parama dokunma” güdülü önermeler de gündem değiştirmenin ötesine geçmiyor.
Seçkinler ve zenginler kendi servetinden paylaşmıyor, orta sınıf konfor alanına yanaştırmıyor ve sadece sözle vicdan sızısı dindirilmek isteniyor.
Yoksul yoksulluğuyla kalıyor özde!
Yalnız ve güvencesiz insan çaresizliğiyle...

Bir yandan da fon, vergi, harç ödüyor bulgurdan sabuna, internete akaryakıta, tuvalet kağıdından sıvı yağa kadar!

*  *  *

Mutfağına aldığı sıvı yağ ya da temizliğe kullandığı çamaşır suyuna yüzde 20 fon ödüyor bu insanlar... Her telefon konuşmasından hazineye yüzde 15 pay veriyor bir işçi, yüzde 35 vergi veriyor.
Ancak işinin yapamadığı ve gelir elde edemediği en zor gününde o hazineden ya hiç para almıyor, kendi emekli ikramiyesini tüketiyorlar zorla ya da can ezgisiyle alıyor üç beş kuruşu!

*  *  *

Üstelik onca tören ve şaşaayla “geldi” denen para bütçede görünmüyor, söylenen ile pratik örtüşmüyor, rakamlar birbirini tutmuyor ve imzalar atılıyor ama kasa boş kalıyor.
Dökülüyoruz!
Sırtımıza yüklendiğimiz borç ve umutsuzlukla geleceğe yürüyoruz.

 

Bu yazı toplam 1467 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar