İnsanı insanın cenneti yapabilmek
Öyle hatıralar var ki defalarca gözden geçirilmiştir kayıtları belki farklı bir anlatı kurulabilir diye. Ama nafile; yaşanan yaşanmıştır, ağızdan çıkan söz, yüz ifadesi, davranış tahribatı yapmıştır artık. Tanıkların belleğindedirler ve büyük ölçüde biçim değiştirip sos eklenmiştir üstlerine.
Bazı hatırlar sadece iki kişi arasındadır. Taraflardan biri belki paylaşmıştır birileriyle; bilemeyiz. Ya da genel intibanın parçası yapmışlardır onu. Tek kişilik hatıralar da vardır, bir gözlem ve aydınlanma anına, bir iç burukluğuna ilişkin. Bunların koleksiyonu beden diline, ruh haline yansır, bazen de gözlerinde bir bakışa dönüşür faillerinin.
Delirtici bir duygudur geriye dönüp düzeltememe çaresizliği, artlarındaki uzun hikâyeyi anlatamamak, yargısını verenin, kalemi kıranın nezdinde mahkûm edilmiş kalmak.
Sanat bu yüzden var belki de. İçi acıtanın, anlatılamaz olanın kapısını aralamak için. Bazen donup kalırız bir sanat işinin önünde, ağladığım bile olmuştur benim bir enstalasyona bakarken. Kimilerinin oldukça tuhaf bulacağı bir durum bu. Bir şey çocukluğuna dokunur işte. Anlatmaya çalışsan zorlanırsın.
Okul bahçesinde kızlar farklı gruplar oluştururdu. Genelde üç kişilik gruplar. Çok sıkıldığımı ve kendimi hep üçüncü ve tuhaf kişi hissettiğimi anımsıyorum. Başka bir gezegenden gelmiş gibiydim nedense. Ya da bu gezegenin en dibinden. Bir dehşet hikayesinin kahramanı olarak hayata dahil olmalı, her şey yolundaymış gibi rol yapmalıydım. Daha büyük gruplarda daha da yalnızlaşırdım. İçimdeki ses hiç eşliksiz bırakmazdı beni. Dünyanın sırrını çözmüş gibi rahat bir gövde taşıyanlara, sıradanlığın huzuru ve özgüveni ile donanmış olanlara imrenirdim. Örselenmiş bir çocuk olmak mıydı bunun nedeni, algıların çok fazla açık oluşu mu; bilemiyorum. Benim kedere tercüme ettiğim şeyler kimilerine vız gelir tırıs giderdi belki de.
Bir yandan da özel olduğumu hissettirirdi bana bu durum, bir kibre doğru savrulacakken gerçeğin çirkin yüzünü görüp tırmandığım yükseklerden düşerdim.
Soğuk ve mesafeli olmayı seçmek insanın içinde yanan ateş ve derin yakınlık ihtiyacıyla ilgilidir belki de. Kederle fark ederdim en az sevgi gösterisi yapan olamama rağmen en çok seven olduğumu, hayatıma giren insanlara derin sadakatimi, onursuzluk gibi görünebilecek bağlantıyı koparmama inadımı. Sadece insana değil doğaya da hayvanlara da mesafeli bir bağlılığım vardı. Ürkütücü ama hayranlık vericiydi dünya. Manzaraları içerdim adeta. Derinlerde çırpınan bir yaşama sevinci, varoluş hafifliğiydi bu
Sıradan insanlar karşısında büyülenmemin, hayranlıkla dolmamın nedeni öyle olmak istemem, şu belalı kendimden kurtulma arzusuydu belki de. Genelin parçası olmak, kaygı ve gerginlikten azade olmak harika bir durum olmalıydı.
Bazı insanlar göçüp gidince, ya da bir biçimde onlarla bağlantımız koptuğunda geçmişte yanlış anlaşılan, izah edilmeyenle baş başa kalıyoruz. Yüzleşilmemiş hatıralar ruhun dikenleri sanki. Anlatmak, açıklığa kavuşturmak istesen onların bu izahlara vakit ayıracak zamanları da yoktur belki. Seni bir kutuya yerleştirip bir marka takmışlardır üstüne, kategorin, kaliten, kafalardaki hiyerarşilerde yerin saptanıp sabitlenmiştir.
Aynı şeyi sen de yapmışsındır başkalarına. Benden uzak dursunlar, alanıma girmesinler dediğimiz, görünce yolumuzu değiştirdiğimiz insanlarla doludur hayat.
Yaygın biçimde iyi duygular beslenen insanlar vardır. Netlik önemlidir bunun için. Kıvırtmamak, saf değiştirmemek ama esnek olmak, gönül kapısını farklı olana da açık tutmak. Bu insanlara baktığımda kendi iç meselelerini dürüstlükle halletmiş olduklarını görüyorum. Kusurlarına, hikayelerinin karanlık yanlarına samimiyetle yaklaşan kişilerdir bunlar. Bu benim işte; gövdemle ve ruhumla böyleyim. Malzeme bu; sevip sevmemek size kalmış demektedirler adeta.
En kıymetli duygu güvendir belki de. Birine güven duyabilmek ne denli değerlidir. Anlaşmayabilirsin bazı insanlarla ama anlarsın ve saygı duyarsın onlara. Numara yapmıyorlar, bir çıkar için eğilip bükülmüyorlardır. Değişime ve ikna edilmeye açık insanlar ne kadar rahatlatıcıdır. İkna edemesen bile ağırlarlar senin düşüncelerini ve saygıyla dinlerler, kendi bütünlüğün içinde kabul eder ve değer verirler sana. Birbirimizi hunharca hırpaladığımız bu dünyada ilişkilerimizi gözden geçirme, yeni bir iletişim dili kurma zamanı gelmiştir belki de. İnsanı insanın cehennemi olmaktan çıkarıp cenneti yapmak günümüzün projelerinden biri olabilir.







