1. YAZARLAR

  2. Neşe Yaşın

  3. GELECEĞİN IŞIKLI BAHÇELERİ VAR
Neşe Yaşın

Neşe Yaşın

GELECEĞİN IŞIKLI BAHÇELERİ VAR

A+A-

İnsanın gerçek mekânı kendi bedeni, kendi ruhunun karanlık dehlizleri, ışıklı bahçeleri, gizli odaları aslında. Bedenine iyi davranırsan daha güzel bir evin oluyor, ruhunu hırpalamaz onu beslersen daha ferah bir atmosfer doluyor o eve. Sorun şu ki hem beden hem de ruh son derece kırılgan ve sürekli bir tehdit altında. Bir yanda yaşam enerjisi diğer yanda karanlığı ölümün. Birisi tatlı, güzel şeyleri çağrıştırıyor diğeri kasveti ve kâbusu. Bir yanda sevgi ve yüceliş diğer yanda nefret ve alçalma. Bu ikilem bu gerilim olmasa hayat tekdüze ve anlamsız olurdu belki de. Renklerin bile varoluşu diğer renklere bağlı. O yüzden hayatın gelgitlerine Erotas ve Thanatos arasındaki bu mücadeleye bir olumsuzluk yüklemek doğru olmaz. Şu an Thanatos birkaç adım önde. Sürekli yitiriyoruz, evlere kapanmışız, dünyanın pek çok nimetinden uzağız, bedenlerimiz ve ruhlarımız tehdit altında.  Ne güzel hayallerimiz ne keyifli planlarımız vardı oysa önümüzdeki yıllar için… Şimdilerde ise önceliğimiz hayatta kalmak.

Belki de bu günlerin öğretisi şu: Katı olmayan, esneyebilen, değişime korkuyla değil merakla ve yeni bir armoni arayışıyla yaklaşan, dışarının karanlığına inat içindeki ışığı koruyan, sadece kendini değil çevresini de düşünüp  özen gösteren, çemberin dışına açılabilen, kendini odasının kasvetine mahkum etmektense balkona çıkan, zorluklara yenilmeyip yaratıcı seçenekler arayan, kendi inançlarını ve fikirlerini bile test edip sorgulayan, kendine dair bir imaj yaratmaktansa kırılganlıkları ve zaaflarıyla gerçek bir insan olmayı başaran, hayallerini yitirmeden sabır gösteren, hayatın sürprizlerine inanan, işaretleri doğru okuyan, akıl kadar kalbi de dinleyen, zaman zaman kaybetmenin gelecekteki başarıya engel olmadığını bilen kazanıyor.

Her birimizin farklı birer hayat hikayesi var. Başkalarına altın tepsi içinde sunulana ulaşmak için canımızı dişimize takmışız pek çoğumuz. Yaşken dallarımız eğilmiş, hırpalanmışız, küçümsenmişiz, aşağılanmış, sevgisiz bırakılmışız belki… Kimselerin bilmediği ağır yükler taşımışız, utançlar, suçluluk duyguları bırakmamış peşimizi. Kendi hayat hikayemiz, zor koşullarımız içinde kimsenin fark etmediği birer kahramanız belki de. Değilsek bile olabiliriz bir gün.

Hayatta ne büyük zorluklar ne aşılmaz engeller ne trajik varoluşlar var bilmiyor musun diyebilirsiniz. Biliyorum elbette. Bana kalırsa en büyük engel güzel günlere inancı ve bunun için mücadele etme azmini yitirmek. Zorluklara yenik düşmüş biri olmaktansa bunlara karşı canla başla mücadele etmiş ama başaramamış olmak bile daha tercih edilesi bir durum bana kalırsa. Bu mücadele sürecinde yeşeren umutlar, bu yolculuğun keyifli anları kalacaktır en azından geriye.

Kalkmaz bir yükün altına bir tekerlek koyarsın ve güle oynaya taşırsın onu bazen. Birileri el verir ve hiç bitmeyecek sanılan bir iş çabucak biter. İçinde bir düğüm vardır ve birisinin tek sözü onu çözüverir. Kötü bir rengin üstüne maharetli bir el bir başka ton atar ve dünya birden güzelleşir.

Bunun tersi de vardır elbet. Sen çok mutluyken birileri bir biçimde bozar mutluluğunu, bahçeni tarumar eder, yalan ve iftirayla hayatını karartır. Büyük bir adaletsizliğe, şiddete maruz kalabilirsin. Böylesi durumlarda dahi sığınabileceğin bir iyilik ve merhamet çemberi vardır. Yeter ki suçluluk duyguları yaşayıp sana yapılanı hak ettiğini, bütün bunların bazı hatalarından dolayı başına geldiğini düşünmeyesin.

En iyisi hem kendine hem de çevreye karşı dürüst olmak, yalan tiyatrolarına icabet etmemektir. En büyük yalnızlık kendi kendini terk etmesidir insanın. En büyük şiddet insanın kendi kendine yaptığıdır. Dünyanın kuralı değişimdir. Zekâ ve yaratıcılık pek çok sorunu çözebilir.  Dünyadaki pek çok ahmaklığa hayretle bakar ve kendi kafamızda sorunları çözeriz ya çoğu zaman, sorun başkalarının bizden daha az zeki olmasından çok adaletsizlikler üzerine kurulan dengeler, katı yapılar, kirli çıkar ilişkilerini korumaya yönelik yalan tiyatrolarıdır. Dünya da değişecektir ama. Bir gün ülkeleri ve dünyayı karartan pek çok zalimin tarihin çöplüğüne atılışını görürüz elbet.

Geleceğin ışıklı bahçeleri var. Yeter ki inanın buna…

Bu yazı toplam 2200 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar