Erken genel seçim beklentisi…
2026’ya saatler kaldı… Peki 2025 nasıl geçti?
Hangi açıdan?
Mesela ekonomik açıdan?
E vallahi görüntü bazında “fena değildi” diyebilirim!
-*-*-
KKTC’deki herhangi bir istatistik, ne yazık ki “yalan” olmaya mahkumdur!
Neden mahkumdur?
Çünkü en basit açıklamayla nüfus, insan sayısı, popülasyon “hatalı”dır!
Bu yüzden “görüntü bazında iyidir” dedim!
Kendi bakışım, kendi gördüğüm!
-*-*-
Mesela kişi başına düşen geliri ölçmeye çalışalım!
-*-*-
Kişi başına düşen gelir en basit haliyle şu şekilde hesaplanır:
Toplam gelir ÷ Toplam nüfus…
Basit bir örnek verelim:
Bir ülkenin yıllık toplam geliri: 1.000.000 TL…
Nüfusu: 100 kişi…
Kişi başına düşen gelir = 1.000.000 ÷ 100 = 10.000 TL…
Yani bu örnekte, kişi başına düşen gelir 10.000 TL olur…
-*-*-
Peki KKTC’nin toplam gelirini bilen var mı?
Haaaa “kara para” veya “black economy” mi?
Elbette başka ülkelerde de var ama Hindistan ve Çin bile anlık nüfuslarını bilebiliyorken, biz bilemiyoruz ve haliyle “toplam geliri” Özdemir Berova bakanımız hesaplamayı başarsa bile, bu geliri böleceğimiz nüfus, “bilinmez”dir!
-*-*-
Kitaplar nüfusla ilgili olarak çok özet bazı bilgiler verebilir…
Bir ülkede nüfus bilinmiyorsa, kimse ekonomik ya da yönetsel anlamda doğru hesap yapamaz!
Yukarıda bir örnek verdik; en basit haliyle kişi başına düşen gelir hesaplanamaz!
-*-*-
Haaa tamam toplam geliri belirledik, ama nüfus ortada yok!
O zaman refah seviyesi dediğimiz “seviye”yi uyduruktan veya tahminle belirlersiniz!
-*-*-
Ve bir siyasetçi bu gibi durumlarda çıkar ve der ki, “harcadığımıza göre, demek ki paramız var”; ya da bir sendikacı çıkar ve der ki, “… asgari ücret mutfağa – temel gıdaya bile yetmez!”
-*-*-
Ama bütün bu açıklamalar, bilimsel hesaplamadan öteye uyduruk siyasi tahminden öteye gidemez!
-*-*-
Nüfusunuzu bilmezseniz, örneğin Kıbrıs Cumhuriyeti ile sağlıklı bir karşılaştırma yapamazsınız!
-*-*-
Gelecek on veya 25 yılda kaç okula, kaç hastaneye, ne kadar yola veya trene ya da toplu taşıma aracına ihtiyacımız olacak?
Bu sorulara veya konulara “çözüm” üretemezsiniz!
Tren mi?
Evet, acaba tren yolumuz olsa, daha ekonomik bir toplu taşımacılık olmaz mı?
-*-*-
Buna kimse cevap veremez!
Neden?
Çünkü kimi, nereden nereye, kimin toprakları üzerine inşa edilecek tren yoluyla taşıyacağıınız konusu da ayrı bir meseledir!
-*-*-
Neyse, nüfusla devam edelim…
Mesela KKTC’de belediyelerin en büyük derdi “nüfus bilinmezliği”dir!
Girne’nin nüfusu tabela üzerinde 33 bindir!
Bence Girne Belediyesi sınırları içerisinde 333 binden fazla insan yaşam sürer!
Tahmin!
El yordamı!
Şeker tüketiminden veya ekmek tüketiminden yola çıktık da ben son 5 senedir ağzıma şeker ya da ekmek koymadım mesela!
-*-*-
Belediyeler nüfusu bilmezse, devlet katkısı örneğinde olduğu gibi “yetersiz katkı” ortaya çıkar ya da bazı bölgeler için tersi durumda israf – eşitsizlik de oluşabilir!
-*-*-
En basit ifadeyle söyleyeyim; hesabını kitabını doğru yapamayan, yani şeffaf ve güvenilir bir şekilde yönetilemeyen ülke ya da tanınmamış bile olsa KKTC gibi devletler, zerre kadar uluslararası itibar görmez!
-*-*-
Uluslararası itibar umurumuzda mı?
Değildir!
-*-*-
Nüfusunu bilmeyen bir ülke, katiyen geleceğini planlayamaz.
Zerre kadar derdimiz mi?
Değil!
-*-*-
Peki ne yapmak lazım?
Abiciğim ablacığım yengeciğim enişteciğim amcacığım kardeşim anam babam, ülkeyi iyi yönetmek lazım!
-*-*-
Peki devleti iyi yönetmek nasıl olmalıdır?
Şimdi yazacaklarımı kıçımdan uydurmuş değilim…
Dünya’daki tüm demokratik ya da anti demokratik ülkelerde, olmazsa olmazlar vardır…
-*-*-
Nedir bu olmazsa olmazlar?
-*-*-
Yönetim bilimleri ile ilgili kitapları okursak, bu olmazsa olmazlar en kaba tabirle dört adettir:
Adalet, liyakat, şeffaflık ve planlama…
-*-*-
Kanunlar kişiye göre değil, kurala göre uygulanmalıdır… KKTC’de adaletin gecikmesi gibi bir sorun söz konusudur ki Yüksek Mahkeme Başkanı’nın veya bizzat Mahkeme’nin kendisinin bu konuda 2026’nın ilk üç ayı içerisinde, tamamen siyasi herhangi bir seçimden uzak referandum talebi, çok haklıdır!
Adalet gecikmemelidir; geciken adalet, adalet değildir ve adalet yoksa, devlete güven de yoktur!
-*-*-
Herkes kanun karşısında eşit olmalıdır!
Bence bizde değildir!
Çok az da olsa, bazı kişiler kendilerini kanunlar üstü görmekte ve bu şekilde davranabilmektedir!
-*-*-
Devletin neyi, neden yaptığının açık olması gerekmektedir ki buna şeffaflık denir!
Gelirler, giderler denetlenebilmelidir…
Gizli ve denetlenemeyen gelir – gider söz konusuysa, hatalar ve en kötüsü yolsuzluk – usulsüzlük – hırsızlık – kamu kaynaklarının peşkeşi ayyuka uzanacaktır!
-*-*-
Liyakat!
Nedir liyakat, en basit anlatımla, “bir işin, o işin ehline verilmesi halidir”…
Hısımı, akrabayı, partiliyi, değil, “yeterli” olanı göreve getirmektir!
-*-*-
En başta dedik…
Nüfusu bilmiyoruz…
Haliyle bir yandan maliye – ekonomi aksak yürür; batarsınız, maaş ödemek için borçlanırsınız ve tabii ki dış kredi kaynağınız da sıfırdır, bittiniz siz!
O zaman, hem kısa, hem orta, hem de uzun vadeli “planlarınız” olmalıdır!
Var mı?
KKTC’de, Türkiye ile birlikte yapıldığı iddia edilen plan ya da planlamaların son 50 yılda ama özellikle de son beş yılda hayata geçtiğine, geçirildiğine tanık olan var mı?
Yoktur!
-*-*-
Plansızlık savurganlıktır!
Plansız ve hesap verebilirliğin olmadığı bizimkisi gibi devletlerde, devlet işleri, kap karanlıktır!
-*-*-
Yönetenlerimiz, yanlışların sorumluluğunu almıyor…
Yönetenlerimiz içerisinde sahte diploması olanlar bulunuyor…
Yönetenlerimiz içerisinde rüşvetten tutuklanıp yargılananlar vardır…
Yönetenlerimiz yaptıklarının sorumluluğunu taşımıyor…
Gibi gibi gibi…
-*-*-
Peki 2026’da “doğru ve de dürüst bir sistem” şansımız söz konusu mu?
-*-*-
Yok gibi görünüyor…
-*-*-
Kişisel hesaplar nedeniyle hükümetin istifa etmesi veya erken seçime gitmesi gibi bir duruşu olmadığı dedikodusunu yapabilirim…
-*-*-
Hükümetten bazı kişilerle yaptığımız özel sohbetlerde, “UBP’de bir yıl içinde olağanüstü kurultay yoktur, 2026’da herhangi bir erken seçim de beklemeyiniz, Türkiye de mevcut hükümetten şikayetçi ya da mutsuz değildir”i işittiğimiz olmuştur – olmaktadır!
Tersini söyleyenler elbette vardır!
Göreceğiz!
-*-*-
Bana göre, neden erken genel seçim olasılığı düşüktür?
Çünkü UBP, bir bütün olarak erken seçime karar verirse, genel başkanın seçim listesiyle dilediği gibi oynayabilmesi hakkı söz konusu olabilir!
Bu da muhalif gibi görünenlerin kişisel korkusudur!
“Ya beni listeye almazsa!”
-*-*-
Normal bir genel seçimde ise seçim listesini parti üyeleri belirler…
Genel Başkan’ın üç – beş kontenjan adayı belirleme hakkı olur!
Normal genel seçim 2027’dedir…
-*-*-
Haliyle erken genel seçim için parti içi hiçbir muhalif vekil, “hodri meydan” çekmez, çekemez çünkü “isgemli” yani “koltuk” ya da “sandalye” tehlikeye düşebilir!
-*-*-
Kısacası, yapılması gerekenler bellidir…
Muhalif vekiller topluca isyanı göze almalıdır!
Bu yapılır, yapılmaz bilemem…
Ama gidişat, yapılamayacağı ve hamaset ile birlikte yalanlarla uyutulmaya devam edeceğimiz doğrultusundadır…
-*-*-
2026’da büyük olasılıkla bir adet yargı referandumu ve bir adet de yerel seçim göreceğiz…
Başka da bir seçim beklentim düşüktür, hatta yoktur!

Son zamanların en güzel görüntüsü… Başbakan ve iki ortağı, ana muhalefet CTP’nin kuruluş yıldönümü resepsiyonuna katılıyorlar ve partinin yeni lideri Dr. Sıla Usar İncirli’yi tebrik ediyorlar… Çok hoş, çok moral verici ve çok bize yakışan bir görüntü…







