Cambridge mezunu ekonomist ve KKTC’de ekonominin durumu!
Gıynık gazetesinin Ekonomi ekinde dün yer alan haber bence hiç göz ardı edilmemeli!
Çok iyi değerlendirilmeli!
Ekonomi uzmanları tarafından iyice incelenmeli!
Ve “varsa” çözüm üretilmeli!
Çünkü “sorun” var!
Hem de büyük sorun!
-*-*-
Haber şöyle:
2025 yılının ilk altı ayında KKTC’den Türkiye’ye 72 milyon dolarlık mal satmışız ama aynı dönemde 1,1 milyar dolarlık mal almışız!
-*-*-
Sattığımız ve aldığımız arasındaki farka “ticaret açığı” denir!
-*-*-
Bir milyar doları aşkın altı aylık açık, tüm zamanların rekorudur…
-*-*-
Peki, bu ne demektir?
Ne anlama gelir?
-*-*-
En basit anlatımla bu durum, KKTC’nin iflası anlamına gelir…
-*-*-
Bakalım:
-*-*-
KKTC, TC’den mal almak yani ithalat yapmak için döviz harcar…
Bu da ülkedeki dövizin Türkiye’ye gitmesi demektir…
Sizce bu sıkıntı mıdır?
-*-*-
Ortada çok büyük bir ticaret açığı vardır!
Doğal olmayan ve “küçük olan taraf” adına iflas anlamına gelen bu açığın kapatılması bir anlamda finanse edilmesi gerekmektedir!
Peki bu nasıl olacaktır?
-*-*-
Mesela dış borç alabilir miyiz?
Hayır!
KKTC’nin dış borç alabileceği her hangi bir yabancı devlet veya kurum söz konusu değildir!
Kimse tanımıyor; tanımayacak da!
-*-*-
Bu açık, KKTC’nin, TC’ye ekonomik bağımlılığını daha da büyütmekten, derinleştirmekten başka bir işe yaramaz!
-*-*-
Herkes çok iyi bilir ki; ticaret açığı, cari açığın büyümesine neden olur. Bu da ülkenin en başta dış finansmana olan ihtiyacını artırır… Bizim dış finansmanımız olmadığı için de Türkiye’ye olan bağımlılık arttıkça artar!
-*-*-
Haaaa en kötüsü mü?
İthalat nedir?
Daha çok, daha çeşitli ithal ürünler bütünüdür değil mi!
İthal ürünler, yerli ürünlere tercih edilir tabii ki!
Yerli üretimin rekabet gücü azalır…
Üretim azaldıkça, işsizlik artar…
-*-*-
İşsizlik, mesela Güney Kıbrıs’a göçü da artırır…
Ve sonuçta, Türkiye’ye tam bağımlı – çökük – kokmuş bir maliye ortaya çıkar…
-*-*-
Sonra ne olur?
Sonra, Binboğa, Koop Süt, Levazım gibi kurumların; KTHY, Sanayi Holding, Eti, Cypfruvex gibilere katılması hatta bunlara Kıb – Tek’in ve hatta Telekomünikasyon’un hatta ve hatta Kooperatif Merkez Bankası’nın eklenmesi kaçınılmaz hale gelir…
-*-*-
Peki tüm bunların ekonomideki adı nedir?
Veya şöyle soralım; “Dünyaca ünlü İngiliz üniversitesi Cambridge’nin “Ekonomi” bölümünden mezun olan bir ekonomist, bu durumla ilgili nasıl bir yorum yapar?”
-*-*-
Cambridge mezunu ekonomistimizin – oy maksatlı arsa dağıtmak dışında konuyla alakalı her hangi bir yorumu yoktur!
O’nun tek yaptığı yorum siyasi çökmüşlükle alakalı, tüm ilgili tarafların ya da tüm Dünya’nın tartışmayı dahi istemediği, Kıbrıs sorununa egemen – eşit iki devletli çözüm saçmalığıdır!
-*-*-
Saygım var, küfür etmeyeceğim!
-*-*-
Hatta Cambridge mezunu kardeşi eleştirmek yerine; mz eleştiri yapacağım; “Sen de oku, cumhurbaşkanın gibi!
Yani Cambridge mezunu ol! Eşek olma Serhat!” diyeceğim!
-*-*-
Cambridge’te oku!
Okusaydın!
Gittin Ankara’da Gazi Üniversitesi’ni bitirdin!
Oysa Cambridge mezunu olsaydın, eşit egemen devlet diye gülümseyerek düğünleri dolaşacak, testislerinden Türkiye’ye bağımlı olma haline şükran çekecektin!
-*-*-
Yaşasın KKTC!
Gökte bayrak, minarede megafon ve megafonda ezan!
-*-*-
Kimilerinin cepte rüşvet, çantada komisyon!
Alan memnun, satan memnun!
1,1 milyar dolar, altı aylık karın adı!
Şinanay yavrum şinanay nay!
-*-*-
Kim öper federal çözümü!
Ukrayna’dan Kıbrıs’a toprak bütünlüğü!
Toprak Bütünlüğü nedir?
Toprak bütünlüğünü en basit şekliyle şöyle açıklayabiliriz:
Bir devlet vardır ve bu devletin sınırları içindeki kara parçaları, tek ve bölünmez bir bütündür…
-*-*-
Neymiş?
Bir daha yazalım, tüm Cambridge mezunları daha rahat anlasın diye tabii ki…
Bir adet devletimiz var, mesela Türkiye Cumhuriyeti…
Ve Türkiye Cumhuriyeti, Trakya’sı ile Anadolu’su ile bilimum adaları ile tek bir devlettir ve asla bölünemezdir…
-*-*-
Bu kavram, uluslararası ilişkilerde, hem hukuki hem de siyasi açıdan maksimum seviyede önemlidir…
-*-*-
Toprak bütünlüğü ilkesi; mesela Birleşmiş Milletler Şartı gibi belgelerde, devletlerin egemenliğini koruyan temel ilkelerden biri olarak yer alır.
-*-*-
Ersin Tatar kardeşimizin siyasetinin temelini oluşturan “Egemenlik Hakkı” nedir?
Bir devletin, kendi toprakları üzerinde tam yetkiye sahip olmasıdır…
-*-*-
Bu son cümleyi de tek tek ele alalım; herkes iyice anlasın; bir devletimiz var… Mesela Kıbrıs Cumhuriyeti… Türkiye de bu devletin bölünmezliğinin üç garantör devletinden biridir…
Ve Kıbrıs Cumhuriyeti, kendi toprakları üzerinde tam yetkiye sahiptir!
-*-*-
Kıbrıs sorunu da işte burada “sıkıntı” yaratmaktadır!
Kıbrıs Cumhuriyeti, kendi topraklarının neredeyse üçte birinde tam 51 seneden beri kontrol sağlayamamaktadır; bu kontrolsüz bölgede Türkiye, bir şekilde “kontrolör”dür!
-*-*-
Uluslararası hukukta, bir devletin sınırları, başka bir devlet tarafından ihlal edilemez…
Bu da toprak bütünlüğü ilkesi kapsamındadır…
-*-*-
Toprak bütünlüğü ilkesi kapsamında, “… Devletin topraklarının parçalanmasına, ayrılmasına veya başka bir ülkeye verilmesine karşı duruş” da bulunmaktadır!
-*-*-
Ukrayna ve KKTC’deki durum, üzerinde titizlikle durulması gereken, kafa yorulması şart olan bir manzara teşkil etmektedir…
Her iki “coğrafyada”, bir ülke, başka bir ülkenin topraklarını işgal etmiş durumdadır ve haliyle toprak bütünlüğünün ihlali söz konusudur!
-*-*-
Daha doğru bir ifadeyle her iki coğrafyada “hukukun tecellisi” adına, bahse konu ihlal veya ihlallerin bitmesi şarttır!
-*-*-
Peki bu ihlaller nasıl bitecek?
-*-*-
Ukrayna’da, Amerikan Başkanı Donald Trump’ın da araya girdi ve Donbas ile Kırım’ın Rusya’ya verilmesinin kabulü konuşuluyor…
-*-*-
Ada üzerindeki bölünmüş yapı, toprak bütünlüğü kavramı çerçevesinde sıkça ele alınır ve büyük olasılıkla 19 Ekim 2025 sonrasında, bu meseleye Tufan Erhürman ilgilenecektir…
-*-*-
Ancak, Ukrayna’ya gelecek olursak; Avrupalı liderler, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile ABD Başkanı Donald Trump'ın Alaska'da Ukrayna konulu bir zirve düzenlemesine saatler kala, Ukrayna sınırlarının zorla değiştirilmesine karşı uyarıda bulundu…
-*-*-
BBC’nin haberine göre, Macaristan hariç, tüm AB ülkeleri, "Ukrayna halkı, geleceğini özgürce belirleme hakkına sahip olmalıdır" dedi!
"Toprak bütünlüğü" ilkesine saygı gösterilmesi gerektiği ve "uluslararası sınırların zorla değiştirilemeyeceği" vurgulanan açıklama, 27 AB üyesinden 26'sı tarafından imzalandı.
-*-*-
İmzacılar arasında yer almayan tek isim, Rusya ile dostane ilişkilerini sürdüren ve AB'nin Ukrayna'ya desteğini birçok kez engellemeye çalışan Macaristan Başbakanı Viktor Orban oldu.
-*-*-
Orban, Ersin Tatar gibi, Türki Devletler Topluluğu’nun gözlemcileri arasında…
Kim bilir, belki yarın, aynı Orban, tıpkı Rusya’yı desteklediği gibi, Türkiye’yi de destekler!
Kıbrıs’ta bir miktar toprak, Türkiye’ye üs olarak bırakılır falan!
Ama Kıbrıs Cumhuriyeti’nin toprak bütünlüğü, bundan etkilenmez!
-*-*-
Nasıl mı?
Birlikte şahit olacağız!
Ama Kıbrıs’ın bölünüp de iki ayrı devlete dönüştürülmesini, ne Türkiye isteyebilir ne de başkası!
Türkiye’ye askeri üs verilmesi konusu farklı!
-*-*-
Sonuca gelelim: Öyle veya böyle, Kıbrıs sorunu Ekim’den sonra yeniden masada görüşülecektir ve Ukrayna – Rusya meselesindeki şekillenme, kesinlikle Kıbrıs’a da yansıtılacaktır!








