1. YAZARLAR

  2. Serhat İncirli

  3. Bittik – bitirildik!
Serhat İncirli

Serhat İncirli

Bittik – bitirildik!

A+A-

Dış siyasette ya da diplomaside “güçlü” olmak, her zaman “haklı” olmaktır...
Tıpkı, en çok gülünen fıkraların, zenginlerin anlattığı fıkralar olması gibi...
Öyle de düşünebilirsiniz!

-*-*-

Ancak, bazen ne kadar güçlü olursanız olun; mutlaka sizden güçlüler de olduğu gerçeği nedeniyle dış siyasetiniz çuvallayabilir...

-*-*-

Bunların ötesinde, “savunduğunuz bazı politikaların tamamen tutarsız olması” da haliyle dış siyasette zayıflığınızın bir diğer ayağıdır...

-*-*-

Peki, Türkiye’nin Kıbrıs siyasetinin durumu nedir?
Hangi açıdan bakarsanız bakın, “çok karmaşık”tır...

-*-*-

Karmaşık olduğu için de, çözümü çok zordur.

-*-*-

Mesela mı?
Mesela, Türkiye, çok ciddi ekonomik sıkıntı içerisinde olsa dahi, öyle veya böyle, önemli bir güçtür...
Kıbrıs konusu bağlamında, Türkiye’den daha güçlü olanların, “çöz artık bu sorunu” diye bir baskısı ya da gücünü kullanma durumu söz konusu olmamıştır, olacak gibi de görünmemektedir...

-*-*-

Kıbrıs Rum tarafı veya Yunanistan gibi “karşı” duruştakilerin gücü de, Türkiye’ye, Kıbrıs’ta her hangi bir adım attırma seviyesinde değildir.

-*-*-

Ve yukarıda da belirttiğimiz gibi, “savunduğunuz bazı politikaların tamamen tutarsız olması”nın da hiç bir önemi yoktur...

-*-*-

Yani şunu demek istiyorum; 
1 – Türkiye’nin veya şu andaki “Türk tarafı”nın Kıbrıs siyaseti son derece tutarsızdır.
2 – Ancak, hiç bir güçlü ülkenin de, Türkiye’ye baskı yapıp “çöz” diyeceği bir durumu da bulunmamaktadır.

-*-*-

Türkiye’nin Kıbrıs siyaseti neden son derece tutarsızdır?
Çünkü, “çıkara göre çok büyük değişiklik” sergileyebilmektedir...
Her an, 180 derecelik bir değişim söz konusu olabilecek bir görüntü vardır....

-*-*-

Tutarsız olunan pozisyonlar mı?
En basitiyle, Azerbaycan ve Filistin örnekleri...
Türkiye’nin neredeyse “dibine kadar destek” verdiği bu iki ülke, konu “Kıbrıs” olduğunda “üç maymunu” oynar haldedir!
Hatta, tabiri caizse Rum yanlısıdır.

-*-*-

İslam dayanışmasına da bakabilirsiniz...
Türkiye’nin en yakın dostu olan İslam ülkeleri de, tıpkı Azerbaycan ve Filistin gibi, Kıbrıs meselesinde, bazılarının “Rumcu – federasyoncu” diye aşağılamaya çalıştığı çizgidedir...

-*-*-

Bütün bu anlattıklarımızı bir araya topladığımızda karşımıza, “çözüm umutlarının ölü olduğu” bir görüntü çıkmaktadır...

-*-*-

Bu görüntüye ek olarak; “çok yaşayacak, yanındayız, arkasındayız” diye poh pohlanan KKTC de, dış siyaset bir yana, iç siyaset açısından da en kötü dönemini yaşamaktadır...

-*-*-

Ekonomik çöküşü geçtim; “Kıbrıs sorunu çözülünceye kadar en azından kendi iç ödevlerimizi yapalım” şeklindeki “proje”, sıfır başarı noktasındadır...
Yani ülke insanı, bir yandan aşırı enflasyonla ezilirken, kendisini mutlu edebilecek, tek bir doğru siyaset görmemektedir...

-*-*-

Örnek mi?
KKTC’deki limanlar meselesi gazeteciliğe başladığım yıllarda da konuşuluyordu...
35 senedir, limanlar dökülüyor, adeta korsan gemilerle çalışıyor...
Sorun çok fazla... 

-*-*-

Örnek mi?
Bir bakan, “şunu yapacağız” diye demeç veriyor; ya söylediği hiç olmuyor; ya da tüm ahali, “bu işin içinde çok ciddi mamma var” gibi, kokuşmuşluğu daha da pekiştiriyor...
Herkesin aklına rüşvet geliyor, bakanların komisyon aldığı iddiaları geliyor...

-*-*-

Kokuşmuşluk sadece devletle alakalı değil...
Örneğin Müteahhitler Birliği bile, “bizim sevdiğimiz ve desteklediğimiz müteahhitler ihaleyi alamayacağı için, örneğin Girne Hastanesi ihalesini iptal ediyoruz” diyor ve kimse umursamıyor... 
55 milyon TL’ye yapılacak ihaleyi iptal ettiriyorlar, şimdi aynı ihale neredeyse 300 milyon TL’ye yeniden açılıyor!
Evet; kimse de “gık” demiyor!

-*-*-

Ülkemiz gençlerine Türkiye spor ambargosu uyguluyor; ülkeyi yönetenler buna tepki vermiyor, veremiyor... Hatta daha da kötüsü, yağ çekiyor... 

-*-*-

Filistin’in, Azerbaycan’ın “haklı davası” diyerek, onlara her türlü desteği veren, ölümlerine üzülen, dualar eden liderliğimiz; bu iki ülkenin KKTC karşısındaki sessizliğine karşı kabul edilemez bir “torpil” uyguluyor ve “bu ne iştir Mahmut Abbas?” veya “hayırceboyle Aliyev?” diyemiyor!

-*-*-

Sonuç mu?
Sonuç gayet açık!
Bittik, bitirildik!

-*-*-

Hesap soramıyoruz, korkuyoruz...
Aslında sadece siyasilerimiz değil; toplumun tamamı, hep yasadışılığa, hep komisyona, hep rüşvete yatıyoruz... 
Ve biterken, bir de ağlıyoruz... 

-*-*-

Çok acı; ama gerçek!
Örneğin, Ersin Tatar, kendi toplumuna uygulanan ambargoya aldırmadan, Konya’daki din kardeşleri ile gülümsemeye gidebiliyor... 

-*-*-

Böyle bir toplum olursa, Timurlenk ne yapar?
Daha çok fil gönderir tabii ki!
(Hikayeyi bilmeyenler, bilenlere sorsun)


KKTC, bir karanlık “şey”!

Avustralya’dan bir adam KKTC’ye geldi...
İddialara göre 35 milyon Euro değerinde mülk satın aldı!
Nasıl ve kimin adına aldıysa!
Kimse bilmiyor!

-*-*-

Bu adam, KKTC’de en üst seviyede yöneticilerimizle de buluştu, sohbet etti, derdini anlattı!
Belli ki, Türkiye devreye girdi ve Avustralyalı ülkesine iade edildi...

-*-*-

Ercan’da son haftalarda bazı kişilerin üzerinde milyonlarca Euro bulunuyor...
Bulunanların yanında, elbette bulunmayanlar olduğu konusunda sanırım hem fikiriz!

-*-*-

Peki bu paralarla ne yapılıyor?
Ev mi satın alınıyor?
Bankaya mı yatırılıyor?
Kumar mı oynanıyor?
Yastık veya ne bileyim yatak altında mı saklanıyor?

-*-*-

KKTC, bir karanlık “şey”dir!
Kimse, kimsenin ne yaptığını umursamıyor; ortada devlet ciddiyeti, denetimi söz konusu değildir!
Açık ve de seçik bir şekilde kara para aklanmaktadır!
Çok yaşasın!
Ne diyeyim?

hasan-005.jpg

Futbol Federasyonu Başkanı Hasan Sertoğlu, Konya'daki oyunlara katılacağını açıklayan Ersin Tatar'ın ülke sporcusu ve ülke federasyonlarının hiçbirinin davet edilmediği İslam Oyunları’na tepki koyarak gitmemesini ümit ettiğini, Tatar'ın orada hiçbir şekilde futbol camiasını temsil etmediğini kaydetti... Helal olsun Sertoğlu... Evrodo değilik! Tatar, kendini bile temsil etmiyor ki!

Bu yazı toplam 1945 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar