1. YAZARLAR

  2. Cenk Mutluyakalı

  3. Bir İhtimal Kabare: Farklılıkların altı çizilmeseydi
Cenk Mutluyakalı

Cenk Mutluyakalı

Bir İhtimal Kabare: Farklılıkların altı çizilmeseydi

A+A-

Böyle gitmez...
Bu ayrılık bir gün bitecek elbet.

"40 sene sürecek değil ya elbet geçer bu günler..."

Lefkoşa'nın tam ortasında bir "taverna."
Agop'un tavernası!
Ya da arada kalmışların, bir ülkeye tutunmaya çalışanların sığınağı...

Kıbrıs'ın zorlu yılları; ilk dikenli teller, barikatlar, davul sesiyle kurşun sesinin ayırt edilmediği o gerilim zamanları... Yine korkular, umutlar... Kahkaha ve hüzün, eğlence ve matem, şarkılar ve gözyaşları...

Yakın tarihimiz, sancımız, sızımız...

İnsanların etnik farklılıklarına rağmen değil, farklılıklarıyla birlikte bir arada olabileceği bir ülkenin hayali...

***
Lefkoşa'nın bölünmüş iki yakasında, biri güneyde biri kuzeyde, iki oyunu peş peşe izledim. İkisi de aynı tarihi dönemi, 1955-1960 arası yılları anlatıyordu ve sanki birbirini tamamlamak üzere anlaşmış gibiydi.

Bir yanda "Enosis" çığlıkları, bir yanda "Ya Taksim Ya Ölüm..."
Bir yanda kanto, bir yanda tahakküm...

Güneyde izlediğim “Το Νησί / Ada” oyunu, etnik şiddeti sorguluyor; bir yurdun nasıl bölündüğüne dair hafızayı dürtüyor, ortak yaralarımızın içinden yarınlar için ışığı gösteriyordu. Geçen hafta yazmıştım.

Bu kez Lefkoşa Belediye Tiyatrosu'nun yeni oyunu "Bir İhtimal Kabare”yi izledim. Bir kabare sahnesinde buluştu farklı kimlikler... Adanın "azınlıkları" ile de yüzleştik bu kez.

Gerçek azınlığın etnik kimlik, dil veya din ayrımı yapmayan, birlikte yaşam ideali uğruna direnenler olduğunu hissettik.

Keşke çoğunluk olabilse onlar...

“Farklılıklar güzeldir… Ne vakit ki altı çizilir, o vakit başlar ayrılıklar.”

Kabare, yalnızca bu cümleyi söylemiyor; tüm yapısını bunun üzerine kuruyor.
Her altı çizilen fark, birlikte yaşama ihtimalinin de üzerini çiziyor.

"İnsanlar iki durumda yaşlanmıyor anılarda; bir ölünce biri de göç edince" sözleri halen aklımda...

Bir de ortak gerçeğimiz: "Dünya içinde bir dünya yaratırsın da dünyada bir yer bulamazsın kendine..."

Bir ihtimal hâlâ var mı?
Kabare, bu soruyu yeniden düşünmemizi sağlıyor. Her daim "arada kalmışlık" halimizi yüzümüze vuruyor, bir arada kalmayı başaramazken...

"40 sene sürecek değil ya elbet geçer bu günler..."


Aliye Ummanel'in dönüşü ve harika oyunculuklar

“Bir İhtimal Kabare”yi Aliye Ummanel yazdı ve yönetti. 4 yıllık bir suskunluğun ardından yeniden buluştuk böylece – ki bu kadar uzun bir sessizlik kabul edilemez. -

Hem çok yaratıcı bir hikâyeyle tarihe ışık tuttu Aliye Ummanel, hem de sahne estetiği ve politik-toplumsal içeriğiyle sarsıcı bir sonuç üretti. Ummanel, şiirsel metni, yaratıcı diyalogları ve ölçülü anlatımıyla, resmi tarihin aldatıcılığı ve politik nutukların sıradanlığından bizleri uzaklaştırdı.

Oyuncu performansları da çok başarılıydı; her karakter dönemin karmaşık etnik dokusunu ve sınıfsal farklılıklarını başarıyla temsil etti. Müzik, düzenleme, özgün besteler, dans ve koreografi kolektif bir sonuç çıkardı ortaya.

Osman Ateş’in “Agop” yorumu, yalnız bir taverna sahibinin hikâyesi değil; adanın göçmüş, kaybolmuş, unutulmuş kimliklerinin taşıyıcısı gibiydi.

Hatice Tezcan'ın üzerine adeta biçilmiş şımarık İngiliz kızı rolü... Özgür Oktay, İstanbullu bir Rum... O ne dokunaklı bir ses öyle... Hele Ersen Sururi'nin bestelediği final şarkısını yorumlayışı... Döndü Özata, sahnelerdeki en olgun döneminde... Barış Refikoğlu gibi... Yeni parlayan isimler Gülsefa Dede ve Altekin Erginel... Tiyatromuz iki yeni yetenek, harika oyuncu kazanıyor...

Dansçılar Meryem Kuraner, Ayşe Aslan, Ertan Berksu, Ahmet Alasya olmasaydı, elbette "kabare" tarzı böylesine keyifle sahnelenmezdi. Yine de şunu hissettim. Tiyatro sahnesine bir an yabancılık çektiler sanki. Oyunun bütüncül atmosferine tam dahil olamayıp, o an dışarıdan sahneye girmiş bir dans grubu gibi... Belki kostümler, belki vücut dilleri belki kurgu... Bilemedim...

Orkestra…
Bir kabarenin duygusal tonunu belirleyen en temel unsur.

Lefkoşa Belediye Orkestrası’nın potansiyeli çoğu zaman yeterince kullanılmıyor; fakat bu oyunda dört müzisyen sahnenin dramatik ritmine yön veriyor. Ali Suyolcu, Uğur Güçlü, Ercüment Şeker ve özellikle de Ebru Pendakomolu'nun klarnet yorumu...

Teşekkürler.


"Bandabuliya Sahne" beklediğimize değdi mi?

"Bandabuliya Sahne" özel bir üniversite ile yapılan işbirliği anlaşması sonrasında bakıma alınmıştı. Yaklaşık 5 yıl süren bu yenileme sürecinin ardından açıldı. Öğrenci merkezli bir anlayışla yeniden düzenlenmiş gibi... Fuaye gösterişli ancak sahnede biraz hayal kırıklığına uğradım doğrusu. Işık düzeni yetersizdi. Tribünler de oyun için Major Müzik desteği ile kuruldu. O tribünler dışarıdan gelmese, seyirci oyunla bütünleşemezdi. Ne derinlik ne akustik tatmin edici değildi bence...

Belki üniversite eğitimi ve projenin bütünü anlamında ciddi bir yatırım yapıldı, ancak bir tiyatro sahnesinin ruhu, teknik ihtiyaçların sanatçılarla istişare edilmesini zorunlu kılar. Sanırım sahne düzenlemesi için sanatçılarla yeterince işbirliği olmadı. Yine de geç değil, umarız bu eksikler giderilir.


Neyi yadırgadım?

Öyle insanın "gözünün içine soka soka" mesaj verme kaygısı olmaz genelde, Aliye Ummanel'in oyunlarında...

"Taksim Kola" biraz öyleydi...
Hani gelip, geçse sahneden çok daha etkili olurdu bence...
Öyle "iyice anlayınız ha" der gibi ortada durmasını garipsedim...

Bir de okunan gazeteler...
O yılların mizanpajına uyumlu gazeteler bulmak, üretmek mümkün, detaylar önemli...

Meraklısına

"Bir İhtimal Kabare" her pazartesi saat 20:00'de Bandabuliya Sahne'de olacak.

"Aşk İçinde Mahpushane" de her çarşamba ve cumartesi saat 20:00'de Lefkoşa Belediye Tiyatrosu'nda devam ediyor...

Yine Kıbrıs Türk Devlet Tiyatroları'nın "Kafkas Tebeşir Dairesi" her cuma saat 20:00'de AKM'de...

Lefkoşa'da haftanın dört gecesi perdelerin açıldığı bir dönem epeydir anımsamıyorum. Seyircileri bol olsun!

bir-ihtimal-kabare.jpg

Bu yazı toplam 648 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar