Barış ve çözüm adına moraller bozuk ama…
İlk buluşmaydı!
Kartlar, kağıtlar dağıtıldı!
-*-*-
Hristodulidis’in 8 adet önerisinin tamamına katılıyorum!
Ama “ya hap ya hiç” demesi, pazarlık şansını azaltıyor!
-*-*-
Haaa 8 önerinin tamamı yani yekunu “birlikte bir şartsa,” Tatar’ın “hayır” demesinin mantıksız olduğu inancında değilim!
-*-*-
Diplomaside, Hristodulidis’in de Tatar’ın da tavırları “kabul edilebilir”dir!
-*-*-
Ancak, “barış ve çözüm adına moral bozukluğu” içerdiği bir gerçektir!
-*-*-
Hele hele, Rum tarafının bazı noktalardan geçiş hakkı istemesine, “bizden toprak talep ediyor” demek, deli saçması bile değildir!
-*-*-
Çünkü günün sonunda, “Ada”nın toprak bütünlüğünün egemenliğini tartışmaya girmesek daha mantıklı olmaz mı?
-*-*-
Kaldı ki, “bu yoldan geçelim” denilen Erenköy – Koççina meselesine “asla” diye yanıt vermek açık ve de sarih bir şekilde “düşmanlık” içermektedir ve kimsenin toprak talebi de söz konusu değildir!
-*-*-
Bu arada Hakikat Komisyonu’na sert dille karşı olmak da; yine açık ve de sarih bir şekilde, geçmişin kirinden korkmaktan başka bir şey değildir!
-*-*-
Önümüzde daha yol var!
Bu yolda yürümeyi iki tarafın da kabul etmiş olması; şu anda reddedilenlerin konuşulacağı anlamını taşır…
-*-*-
Bir çok “tecrübeli ve bilgisine güvenilen” kişi, “bu işi Türkiye ile Yunanistan çoktan bitirdi; Türkiye’nin Kıbrıs Cumhuriyeti ile gayrı resmi de olsa teması açıktır, önümüze kesinlikle bir çözüm planı gelecek” dediğini de eklemek lazım!
-*-*-
Hayırlısı…
Beklemedeyiz…
Kahrolsun faşizm!
Dünya’da özellikle son yıllarda göçler nedeniyle “ırkçılık” denen hastalığın arttığı hatta şiddetlendiği gözle görülür bir gerçektir…
-*-*-
Avrupa’da bir çok ülkede “ırkçı” ya da “faşist” tavırlı siyasiler ya da siyasi partiler, oldukça popüler olmaya başladı…
-*-*-
“Cehalet temelli insan düşmanlığı” faşizmin temelidir…
Bu, bizim toplumlarımız için de geçerli olan bir durumdur…
-*-*-
Göçmen sayısındaki artış, yabancı düşmanlığını ve haliyle ırkçı – faşist ideolojileri hep beslemektedir…
-*-*-
Türkiye’de de “yabancı düşmanlığı” genelinde, “Kürt, Suriyeli ve Afgan düşmanlığı” özelinde kendine siyasi gelecek arayan Ümit Özdağ’ın tutuklanması, bu yazıyı yazmamın başlıca sebebi oldu…
-*-*-
Özdağ, henüz genç bir asistanken, üniversitede hocamızdı…
Çok net ve anlaşılır bir Türkçe ile konuşan, son derece de “öğrenci dostu” yaklaşımlarını hatırlıyorum…
Yaklaşık 30 yıl öncesinden söz ediyorum ki o günlerde bana pek de “faşist”miş gibi gelmemişti!
-*-*-
Ancak Zafer Partisi adıyla kurduğu partisi ve bu partinin ideolojik tavırları, Avrupa standartlarında “açık faşist parti” görüntüsünü sergiledi…
-*-*-
Erdoğan’a hakaretten, halkı isyana teşvikten falan ve de filan derken tutuklandı!
-*-*-
Demokrasi, insan hak ve özgürlükleri, adalet gibi “kavramlar” ya da “kültürler”, tüm insanlar içindir… Özdağ’ın tutuklanması, çağdaş demokrasi, modern adalet ve günümüz insan hak ve özgürlükleri adına kesinlikle doğru değildir…
-*-*-
Ancak, Gezi eylemlerinden dolayı hapsedilmelerden alalım, Selahattin Demirtaş’ın mahkum edilmesine kadar ilerleyelim; Türkiye’de bir çok tutuklama ya da mahkumiyet; çağdaş demokrasi, modern adalet ve günümüz insan hak ve özgürlükleri adına başlı başına “yanlış”lardı!
-*-*-
Ümit Özdağ, bu yanlışların hiç birine “dur” demeyen kesimdendi!
-*-*-
Hava döndü, rüzgar ters esmeye başladı ve ucu Özdağ’a da dokundu!
-*-*-
Özdağ, Kıbrıs konusunda da “çözüm yanlısı özgürlükçü” önerileri “kaka” kabul eden kesimin bir elemanıdır…
Ve aynı Özdağ ile KKTC’de çok az sayıda da olsa “kafadaşları”; Kıbrıs’taki çözüm yanlılarına karşı uygulanan baskılara – yıldırma siyasetlerine bunca yıldır hiç karşı çıkmadılar…
-*-*-
Bunu niye mi yazdım?
Kıbrıs’ta da hava döneceğe benziyor…
Rüzgar burada da ters esmeye başladı…
Pek yakında, 2004’te yaşanan günler her an geri gelebilir…
Ve o günlerde Erdoğan’a hakaret hatta küfür eden, Ümit Özdağ’ın KKTC’deki “kafadaşları”nın ne yapacaklarını çok merak ediyorum!
-*-*-
Bu kafadaşlar, yıllardan beridir ben ve benim gibilere hiç yaşam hakkı tanımayanlardır…
Büyük çoğunluğu Ersin Tatar’ın “ahbabı” durumdadır…
Tatar’ın “kendisinden olmayanlara karşı” tavırlarının da onlardan kalır yanı olmadığı gayet nettir…
-*-*-
Olası bir “çözüm planı”na 2004’te olduğu gibi karşı çıkarlar mı çıkmazlar mı bilemem ama Ümit Özdağ’ın yaşadıklarını yaşama ihtimalleri olup olmadığından emin değilim!
-*-*-
Ya da şöyle yazayım; “Özdağ’ın tutuklanması doğru değildir” diyen ben ve benim gibiler; KKTC’deki kafadaşlarının başına gelecekleri konusunda da “doğru değildir”i şimdiden söylemiş olalım!
-*-*-
Aramızdaki fark mı?
Özdağ ve O’nun gibilerle bizim aramızdaki en ciddi farktan söz ediyorum…
Biz insanız!
İnsanları ayırmayız, severiz, sayarız…
Onlar faşisttir!
Kahrolsun faşizm!
Çok ilginç!
Erato Kozakou Marcoullis…
Yaşını yazmak gibi olmasın, Kıbrıslı Rum kadın siyasetçi, bu yıl 75 yaşında…
-*-*-
Limasol 1949 doğumlu…
Atina’da okudu, Helsinki’de doktora yaptı…
Babası ve kocası tıp doktoru…
-*-*-
Kıbrıs Cumhuriyeti’nin en kıdemli, en tecrübeli diplomatlarından biri…
Hem Dışişleri hem de Çalışma bakanlıkları yaptı…
-*-*-
Çözüm yanlısı…
Çok güzel bir insan…
-*-*-
Geçtiğimiz gün bana “çok ilginç” gelen bir sosyal medya paylaşımı yaptı…
-*-*-
Bu paylaşıma göre, Amerika’nın hem eski hem de yeni Başkanı Donald Trump'ın yemin törenine Kıbrıs'tan tek bir siyasi figür davet edildi…
-*-*-
Bu siyasi figür de Geadis Geadi…
Faşist ELAM’ın Avrupa Parlamentosu Miletvekili…
-*-*-
Marcoullis, “… Trump'ın dünkü törende yaptığı konuşma kendi içinde dehşete neden oluyor! Ancak ELAM Avrupa parlamentosu Milletvekili’ne davetiye hakkındaki bilgiler korkularımızı doğruluyor…” diye yazdı!
-*-*-
Derin düşünmeyi gerektiren bir durum!
Beni de korkutmadı değil!