1. YAZARLAR

  2. Neşe Yaşın

  3. ANLAMLI SESSİZLİKLER
Neşe Yaşın

Neşe Yaşın

ANLAMLI SESSİZLİKLER

A+A-

Tarihsel iyimserlik nasıl da gülümseyen bir teoriydi gençlik yıllarımızın devrimci eğitim kitaplarında. Her şey kaçınılmaz biçimde daha iyiye doğru yol alacak ezilenler, sömürülenler, haksızlığa uğrayanlar için adalet yerini bulacaktı. Kıbrıs’a gelince; ada kesinlikle yeniden birleşecek, dört bir yanda barış güvercinleri uçuşacaktı. Oğlum doğduğu zaman onun kesinlikle askere gitmeyeceğinden, o büyüdüğü zaman orduların ve savaşların ortadan kalkacağından emindim mesela.

Her şeyin daha iyiye doğru gittiği pek de yanlış değil aslına bakılırsa. İyiye doğru gidenle alarma geçen karşı güçler, atağa geçip yeniden kontrolü ellerine alıyorlar yalnızca.

Özellikle son bir yıldır yaşananları düşünürken bu felaket zamanlarında altüst olan dengelerin onca kazanımı tehlikeye attığını görmek kaçınılmaz bir iç bulantısı getiriyor. Yine de iyimserliği elden bırakmamalı bana kalırsa. İyimserlik insanı aktif kılıyor ve dönüşümün önünü açıyor çünkü. Belki bizler değil ama birileri elbette sürecektir motorları maviliklere.

Böylesi dönemlere yenik düşmeyenler, çekilen eziyetler karşısında boyun eğmeyenler yürüyecektir geleceğe. Özellikle kendimizden sorumluyuz her birimiz.

Sağlığımıza gösterdiğimiz özenle ölüm-yaşam ikileminde yaptığımız tercihle safımızı belirliyoruz. Bir yandan da ruh sağlığımız var tabii ki. Onu da düşmana teslim etmemeliyiz.

Her şeye rağmen muhteşem bir doğa var örneğin, sevilecek insanlar, dostluklar var, balkonda açan çiçek, kokusunu eve yayan kahve var.

Hepimizin tadı kaçmış durumda belki ama durumu değiştirecek tatlılıklar da söz konusu dünyada. Yanlışlar da yapsak bir biçimde yol alıyor hayat gemisi.

Birbirini acıttıkça hayat bulan bazı insan topluluklarını seyrettikçe moralim bozuluyor tabii ki. Ama bütün bunların arasında güzel kalplerin parıltısını, iyiliğin çıkıp gelen ışıltısını da gözleyebiliyorum.

Birileri bir anda moralimizi bozabilir, tutunduğumuz sevinç dallarını kırabilir; çok fazla farkındayım bunun. Yine de vaz geçmemekten yanayım; hepsi bu.

Moralimi bozmamak için yaptığım şeylerden birinin görmezden ve duymazdan gelme olduğunu fark ettim geçenlerde. Bazen bana söylenen bir söz, bir dedikodu, bir karlama karşısında karşıdaki adına utandığımı fark ediyorum. Onu bunları yapmaya iten nedenler üzerine düşünüyor, kendi hatalarımı sorgulamaya başlıyorum. Bana ilan edilen savaşa katılmamak en doğru davranış olabiliyor böylesi durumlarda. Düello gerçekleşmiyor ve kimse ölmüyor böylelikle. Yıkılmaya çalışılan onur ise pırıl pırıl duruyor olduğu yerde. Kötülüğe bulaşmamış olmak masumiyeti koruyor.

Belleğim beni acıtan sonsuz anıyla dolu. Hayatı sürdürmek için unutmak zorundayız. Unutmak mümkün değil ama, silikleştirebiliyoruz yalnızca bazı anıları ve kritik bazı anlarda hortlamaya başlıyorlar. Onları şiirlere teslim etmek bir teselli olabiliyor ama öylesine zor ki bir şiir yazabilmek.

İçimi çok acıtan bir şey var. Bazen bir şairle ilgili bir dedikodu duyuyorum. Dedikoduyu yapan ve yaşanmış olan adına utanıyorum böylesi durumlarda. Sonra şairin şiirinde rastlıyorum bu anıya; saf acıya dönüşmüş haliyle. Öylesine iç parçalayıcı, öylesine tanıdık geliyor ki… Başkalarının iç sesinin sahiciliği son derece sarsıcı. Numara yapan, gerçeği kelime marifetleriyle gizlemeye çalışan, bize kendilerine dair ışıltılı vitrinler sunan şairleri pek sevemiyorum bu yüzden. Başkalarına bilerek ya da bilmeyerek yapılan kötülükler en çok da bunu yapanın hanesinde sürdürüyorlar yıkıcılıklarını.

İnsanın kendi iç hesaplaşması, vicdanı kadar önemli bir şey yok benim için. Bazı insanların bana yaptıklarını anlatsam “Ondan derhal ve hızla uzaklaş” diyecektir birileri. Uzaklaşmamın nedeni kendini ele veren iç muhasebeye dair ayrıntılardır çoğu zaman, bakışlarda gördüğüm bir kırılganlık, kötülüğü doğuran çaresizliktir.

Cezalandırmak yerine kaçmaktır belki de hem kötülüğü savuşturup hem de masum kalabilmenin çaresi. Bu kötülüğün başkalarına da yapılmasını önlemek içinse bir yüzleşme durumu yaşatmaktır en doğrusu. Bazen saldırıya uğrayanın sessizliği bile bir yüzleşme getirebilir. Karşıdakine bir ayna sunar kimi zaman bu anlamlı sessizlik. Bizi ötekileştiren için biz de bir ötekiyizdir ve onun kafasındaki bize dair algı büyük olasılıkla kurgusaldır. Unutmamalı bunu.

Bu yazı toplam 1988 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar