1. YAZARLAR

  2. Aslı Murat

  3. Terörist, Vatan Haini gibi bir şey mi?
Aslı Murat

Aslı Murat

Terörist, Vatan Haini gibi bir şey mi?

A+A-

Hukuk fakültesini bitirip mesleğe adım attığım ilk dönemlerde, derin bir hüzün içindeydim. İstanbul’un güzelliğini ardımda bırakmak ile baş etmek bir yere kadar mümkündü. Hayal ettiğim değerleri iş hayatında tam olarak gerçekleştiremeyecek olduğumu kavrayınca, toparlanmak zaman aldı. Uzun bir dönem avukatlığa ısınamadım ama belli bir zamandan sonra hukukun aslında bir araç olarak nelere hizmet edebileceğini anladım. Bu yüzden inat edip, sistemin oyuklarına dönük somut çalışmalar yapma yolunu seçtim. Tabi ki bu boşlukları, sadece benim gibi düşünenler tespit etmemişti. Özellikle özgürlükler söz konusu olduğunda alerji geliştiren ve o noktada var olan hakları budamak isteyen kesimler vardı. Bugün sesleri çok daha gür bir şekilde çıkıyor. Hatta misafir oldukları toprakların hukuk sistemleri ve mevzuatlarına yönelik yapılması gerekenleri söyleme cüretinde dâhi bulunuyorlar.

Türkiye Cumhuriyeti Lefkoşa büyükelçisi Derya Kanbay, Türkiye’de yürütülen FETÖ operasyonlarını kastederek, Kıbrıs’ın kuzeyindeki yasal düzenlemelerde “terör suçu”na rastlanmadığı ve bunun büyük bir eksiklik olduğunu söyledi. Hatta bir adım daha ileri gidip, 2016 yılında Meclis’e gönderilen “güvenlik yasalarını” işaret ederek, “örneğin KKTC’de polisin dinleme yapma yetkisi yok. Bu yasalar bu eksiklikleri giderecekti ama henüz bir ileri adım yok” diyerek aslında iktidarın ödevlerini yerine getirmediğini hatırlattı. O dönemde de süreci yakından takip etmiş ve her bir yasayı elimden geldiğince değerlendirdiğim bir yazı kaleme almıştım. 3 Nisan 2016 günü Yenidüzen ile birlikte yayınlanan gaile dergisinde çıkan, Sakkulli’deki “Güvenlik Yasa Tasarıları” v. Özgürlük’ başlıklı yazıdaki ana fikri şu şekilde özetleyebilirim: ‘Yasa Tasarıları çevre coğrafyalarda insan kıyımlarının yaşandığı bir dönemde, ülke gündemini bir süredir işgal eden “bomba ihbarları komedyası” ardından, gökten zembille indi. Tasarılar iddia edildiği gibi güvenli bir ortam sağlayacak mı? Yoksa daha paranoyak bir toplum mu yaratacak? Bunlar dikkatli bir şekilde incelenmelidir’. Kısacası iki sene önce “bomba ihbarları” sebep gösterilirken, şimdi de FETÖ soruşturmaları öne sürülüyor. İktidarlar her dönemde toplum içerisinde korku salıp, insanları kontrol altında tutabilecekleri sebepleri üretebiliyorlar.

Büyükelçinin yaptığı açıklamaya destek beyan eden yerel siyasetçiler de var. Etnik köken vurgusu yaparak, toplum içindeki grupların keskinleşmesini sağlamak üzerinden  örgütlenmeyi hedefleyen bir partinin başkanı Erhan Arıklı: “Terör faaliyetlerinde bulunanları dinlemek izlemek kötü bir şey değildir” dedi. Arıklı’nın geçmişten bu güne kadar sergilediği ideolojik duruş gereği bunları dile getirmesi çok doğal. Tabi ki kendisinin haklar ve özgürlükler temelinde bir açıklama yapmasını beklemiyordum. Ama bu durum, söylediklerinin göz ardı edilebileceği anlamına gelmez. Çünkü kendisi, yasa yaratan Meclisin çatısı altında faaliyet gösteren bir vekilidir ve bahsi geçen yasaların yasama organının gündemine gelmesi hâlinde, bu konuda söz söyleme hakkı olacaktır. Buna ek olarak “suçu ispatlanana kadar herkes masumdur” ilkesini hiçe sayan bu saptama da hukuken kabul edilebilir değildir.

Yazının başında da belirttiğim gibi, bir mücadele aracı olarak kullanılacak hukuku bu gibi kesimlerin eline bırakmamak, gereken yerde eyleme geçmek çok önemlidir. 2016 yılında reddedilen ama yakın zamanda yeniden gündeme gelmesi muhtemel “terör” veya “güvenlik” (her ne isim altında olursa olsun) yasa tasarılarına karşı uyanık olmak zorundayız. Ayrıca Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, telefon ile dinlemenin, “özel hayatın ve aile hayatının korunması” hakkının  ve başka hakların ihlâl edilebilmesi ile sonuçlanabileceğinden hareketle, bunun gerçekleştirilebilmesi için çok sıkı koşullar öngörmektedir. Türkiye’deki cadı avına dönen soruşturma süreçleri düşünüldüğünde, buradaki uygulamanın da çok farklı olacağını söylemek mümkün değildir.

FETÖ iddiasının da dışına çıkarak son bir saptama yapmak istiyorum. Yasalar belli dönemler için yapılmaz. Ne idiği belirsiz bir kelime olan “terör” kavramının ceza yasasının içine katılması ve buna bağlı olarak insan haklarını hiçe sayabilecek destekleyici yasaların (muhbiri ödüllendirmek, teknik takip, telefonla dinleme vb) mevzuatımıza dâhil edilmesi durumunda, farklı dönemlerde farklı kesimler hedefte olabilir. Jacques Semelin “Arınma ve Yok Etme – Katliam ve Soykırımın Siyasi Kullanımları” kitabında: “1942 yılında Nazi karşıtı direnişçilerin Alman işgalcilerince ‘terörist’ olarak adlandırıldığını unutmamak gerek. Ayrıca general Pinochet dönemi Şilisi’nde tüm dikta karşıtları da ‘terörist’ damgası yiyordu” diyerek aslında neyi kastettiğimi  örnekleyerek aktarıyor. Tam da bu yüzden hukukun ideolojiden bağımsız olmadığını ve kimi yasal düzenlemelerin özgürlükleri yok edebileceğini bilmek gerekiyor. Hiçbir şey göründüğü kadar masum değil!

 

 

 

 

 

 

 

Bu yazı toplam 2464 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar