1. YAZARLAR

  2. Mehmet Çağlar

  3. SONU ÖLÜMLE BİTEBİLECEK  BİR ŞAKA GİBİ !
Mehmet Çağlar

Mehmet Çağlar

SONU ÖLÜMLE BİTEBİLECEK  BİR ŞAKA GİBİ !

A+A-

Güç talep edip, toplum iradesiyle iktidara geliyorsunuz...

Sonra da halkın karşısına çıkıp,

"biz çok az şey biliyoruz, o yüzden de "Anadolu Tipi" akıl hepimize yeter" diyorsunuz!

İyi de yani, bu toplum kendi otoritesini ve erki seçmemiş miydi?

Yoksa bu toplum üretmek ve anlaşılmak yerine itaat etmeyi, düşünce ve proje üretmek yerine de inançlara bağlanmayı,

ve kendisine söylenenlere inanmayı mı seçti?

Başkalarına inanmak kendinize inanmaktan daha mı güvenlidir?

Yani "akılsız kalmak" ve düşünce üretmemek sizi hatasız mı yapıyor?

Bir toplumun teslim oluşu ve hatta yok oluşu, sadece kendi bilgisinin sınırları içerisinde yaşamak, ya da başkalarının bilgi sınırlarını kabul etmek ve bu sınırları hayatın ulaşılabilecek olası sınırlarına kadar genişletmeye çalışmaktan vazgeçtiği zaman başlar!

Yani kendisinin yetersizliğine ve başkalarının üstünlüğüne inanmakla ...

Çünkü bu yola yöneldiğiniz zaman,

kendi gerçekliğinizi başkalarının istediği gibi görür ve hissedersiniz...

Psikoloji ve sosyolojideki 

"Sürü Psikolojisi " denilen olgu, 

işte tam da budur...

İnanca dayalıdır...

Üstünlüğünü kabul ettiğiniz başkaları tarafından, istenilen yere sürüklenirsiniz...

O başkaları tarafından istenildiği gibi davranılır ve de harekete geçilir...

Oysa, Kıbrıslı Türklerin kendi yanlışlarını düzeltme gücü de, 

kendi doğrularını oluşturma potansiyeli de vardır...

Ama 40 yılı aşkın bir süredir, bizlere inançla kabul ettirilen her şey, giderek toplum olarak bizlerin, doğruyu yanlıştan ayırma kapasitemizi dumura uğratıp, öldürmüştür...

"KKTC Forever", yani sonsuza kadar KKTC denirken, "Forever" olarak, yani sonsuza kadar  kalması gereken nedir?

Kıbrıs Türk Halkı mıdır aslolan, 

yoksa bir öncellikler ve eksenler istişaresi ve manifestosu mu ?

Kıbrıs Türk Halkının toplumsal ve evrensel değerleri midir korunup geliştirilmesi gereken, 

yoksa hak edilmeyen ödüller mi?

Bir dünya toplumu olarak insanca ve uluslar arası hukuk içerisinde yaşayabilmek midir hedef, 

yoksa hak edilmeyen mevkiiler mi?

Adil bir biçimde oluşturulan ve herkesin toplumsal ve evrensel normlar karşısında eşit kabul edildiği bi sistem yaratmak mıdır bu "forever" diye nitelenen sonsuza kadar olan süreçte,  

yoksa "sana göre başka, bana göre başka" normları mıdır?

İnsanlar milliyetçi bir fikre sahipse,

sosyal alanda da bilgiler o kişinin zihnine ancak bu fikir doğrultusunda girebilir...

"KKTC Forever" sloganını çektiğinizde, işte bu işi yapmış oluyorsunuz...!

Tabi ki bu, kendi içinde anlamsız dereceye varacak şekilde bir fetişizme dönüşmüş durumdadır...

Bu tür sloganlardan doğan bir değerler sistematiği yaratmak, ideoloji değil; olsa olsa "hakikatler" zemininden koparak, inançla özdeşleşmektir.

Toplumun kalbine nüfuz edecek bir perspektif bütünlüğü ve teorik anlayışlar böyle bir sistem içerisinde yoktur.

Böyle bir anlayışla kalkınma falan da olmaz!

Altta kalanın canının çıktığı, 

kuralsız ve ölçüsüz bir açgözlülük inşa edilir sadece...

Üretim hayal olur...

Tüketim alır başını gider...

İhtiyaç kültürü, yerini arzu kültürüne bırakır...

Toplumsallaşma değersizleşip, bireysellik ön plana çıkar...

Gemisini kurtaran kaptan olur ve mürettebat ile yolcular arkadan gelir...

"Bana dokunmayan yılan bin yaşasın" mentalitesi herkesin başucu atasözü olur...

Çok kültürcülük anlayışı yerine, kültürel kaos ve yozlaşma başlar...

Oysa asıl yapılması gereken, 

Kıbrıs Türk Halkının varlığını korumak, geliştirmek, güçlendirmek ve ileriye taşımaktır...

İşte, son vaziyetimiz budur!

Belirsizlik sürer ve öngörülebilir bir yapı içine girilmezse, vaziyetimiz daha da beter olabilecektir!

Kısacası, sonu "ölümle" bitebilecek bir şaka gibi !

 

 

 

 

 

 

Bu yazı toplam 2511 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar