1. YAZARLAR

  2. Cenk Mutluyakalı

  3. 'Paylaşmak' mı?
Cenk Mutluyakalı

Cenk Mutluyakalı

'Paylaşmak' mı?

A+A-

Sürekli bir bağırma hali.

Herkes haklı, herkes suçlu,

‘Bana dokunma’ yeter ki!

 

‘Toplumsal adalet’ ve ‘vicdan’ yitik!
‘İsyan’ gani gani!
‘Hep bana hep bana.’
Ve tek kalıp belli:
“Nereden bulursan bul, yeter ki ver bana.”
Eğer ‘adalet ve vicdan’ duygusu ‘toplumsal bir paylaşım’la birleşmiyorsa...
Peki nedir ‘sol’?
‘Yön’ mü?
***
Gel gör ki son 10 senedir ‘bindiği dalı kesen’ bir kültür var.
Karşı çıksanız önce bir ‘yafta’ üzerinize, sonra  ‘psikolojik hücum’ hali...
***
‘Çalışanın geleceğini’
ya da ‘kurumlarımızı’ güvenceye alan değil...
Yalnızca ‘gün’ü kurtaran bir anlayış bu.
Toplumun gerçek ‘dar gelirli’lerinin uzaktan izlediği erişilmez ‘film’ gibi.
‘Sorumluluğu’ sürekli bir başkasına yükleyerek ‘bize dokunma ama çöz” diyen bir çıkmaz sokak...
***
Kimse sanmasın ki amacım ‘siyaset kurumu’nu masumlaştırmak.
‘Popülizm’  ve ‘seçilmek’  mutlakken, oraya ne sözüm kalır ki!..
Nasılsa her dönem kim ‘muhalefet’se, ‘yol arkadaşı’ olur bu ‘isyan’ haline (!)
***
‘Batmış’ kurumda ‘aile yardımı’ kavgası...
Bir diğerinde ‘KWS ödeneği’, % 18 tahsisatı...
Berikinde ‘risk’ ...
Ötekinde ‘hazırlık tahsisatı’...
Maaş artı adı sanı başka başka ödenekler...
Ve hepsi ‘hak’, mutlak!
Varsa da karşılığı...
Yoksa da...
Oturana da...
Çalışana da...
***
Adalete dair ‘toplumsal vicdan’ sorunumuz var.
İki sloganla ‘sıyrılmak’ kolay üstesinden oysa...
Kimsenin umurunda değil markette kasa önünde oturan kasiyerin bin iki yüz lira maaşı…
İki bin yetmiş beş maaşlı sigortalının riski, tahsisatı...
“Bana dokunma” yeter nasılsa...
Gel gör ki ‘bütçe denkleşsin’ diye akaryakıttaki fonu, elektrikteki üst tarifeyi bin iki yüz maaşlı tezgahtar da aynı ödüyor, dört bin küsur maaşlı memur da...
Ve ‘üreten’den çok ‘kaytaran’ı koruyor  sistem…
Tüm bunları konuşana da karşı hücum hemen…
***
Kıbrıs’ın güneyinde, RİK’te çalışan, yine bizim gazeteci arkadaşlar geldi önceki gün, çekime…
Son iki ayda % 6, bir senede % 15 kesinti olmuş maaşlarında.
Çünkü devlet artık ‘fakir’, bütçe imkanları kısıtlı...
Oysa bizimki ‘zengin’…
***
Okulların saati: ‘Grev’...
Öğretmen eksiği var diye, onlarca okul o gün ‘tümden’ eksiliyor örneğin…
Çocuklarını artık ‘devlet okulu’na göndermeyenlere sorunuz, birinci sebep  “Sürekli grev var, eğitim yok” diyecekler size...
‘Yok yok’ bunları konuşmayalım sakın (!)
Sonra ‘emek düşmanı’ oluruz birlikte...
Öğretmen sendikaları bir ‘istatistik’ yapsa örneğin, kaç öğretmen, bizzat kendisi çocuğunu ‘devlet okulu’na göndermiyor diye, anlayacaksınız manzarayı…
***
Sürekli bir “bindiğimiz dalı kesme” hali…
Ve artık kimsenin de umurunda değil grevmiş, eylemmiş yani…
Bıkmış ahali...
Çünkü ‘paylaşmak’ yok,  ‘adalet’ yok vicdanlarda...
80 bin kusur sigortalının vergisi, anca yüzde 60’ına yetiyor, 40 bin çalışanın maaşı, özel ödeneği için...
Önemi var mı, yok!..
***
Siyaset ‘oy’, sendikalar  ‘ödenek’, sermaye ‘ihale’ kaybetmeyelim derdinde…
Ve suç hep ‘öteki’nde…
‘Tasa’yı paylaşalım  ‘servet’i asla!..
‘Nereden bulursan, bul bana...’
“Gelen de aynı giden de” diyoruz da…
Peki, ‘getiren’le ‘götüren’ çok mu farklı acaba?!

Bu yazı toplam 2666 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar