1. YAZARLAR

  2. Tayfun Çağra

  3. Meydanı boş bulan ‘unvansız’ Özersay…
Tayfun Çağra

Tayfun Çağra

Meydanı boş bulan ‘unvansız’ Özersay…

A+A-

Kudret Özersay birden havaya girdi galiba!..

Çiçeği burnunda Başbakan dedi ya; “Bundan sonra Dışişleri Bakanı Kudret Özersay daha rahat açıklama yapacak çünkü Kıbrıs sorununda UBP de Özersay’la aynı düşünüyor… Dörtlü koalisyonda açıklama yapınca diğer partiler Özersay’a tepki gösteriyordu, şimdi daha rahat olacak.”

Hemen bu rahatlığı kullandı Özersay ve Rusya’nın Kıbrıs Büyükelçisi’yle görüştüğünü açıkladı… Yani resmi görüşme yaptığı şeklinde bir açıklamaydı bu… Hemen Rus Büyükelçi bu açıklamayı yalanladı ve “bir restoranda görüşmemiz gayrı resmi bir görüşmeydi. Siz herhangi bir unvana sahip değildiniz. Biz Kıbrıs Cumhuriyeti’ni tanıyoruz” dedi.

***

Yani bu açıklamanın yapılmasını gerektirecek bir açıklama neden yapılır ki!

Bu kadar bilinçsiz miydi Özersay yoksa gayrı resmi de olsa, unvansız! da olsa Rus Büyükelçi’yle görüşmesini bir şekilde duyurmak mı istedi?

Hazır, yeni Başbakanı da “daha rahat olacak” demişken… “Biz Özersay’a güveniyoruz” da demişken…

Böyle olunca Kudret Özersay meydanı boş buldu, hazır birileri de karışmıyor zaten, müdahale etmiyor, bu işi ona bıraktıklarını açık açık da söylemişlerken o da meydanı istediği gibi kullanmaya başladı hemen…

***

Ulusal Birlik Partisi zaten Kıbrıs sorunuyla ilgili hiçbir zaman net bir görüş ortaya koymadı, politikalar geliştirmedi, “Kıbrıs sorunu diye bir sorun yoktur” görüşünü savundu hep… “Statüko çözümdür” dedi. Rauf Denktaş zamanında oldukça rahattı zaten… O, yani UBP ve uzun süreli Başkanı Derviş Eroğlu hükümette iken ve de henüz ganimet de bol iken bu ganimetleri, devlet olanaklarını eşe-dosta dağıtmakla meşgul oldu… Nasıl olsa Rauf Denktaş, “statüko çözümdür” politikasını oldukça başarılı sürdürüyordu. Kıbrıs sorunu gibi bir derdi hiç olmadı UBP’nin… Böyle bir gailesi yoktu ve hâlâ yok. Yine derdi aynı… Yani varsa, kalmışsa bir şeyler dağıtmak… Halbuki HP Başkanı Özersay, dörtlü koalisyonu bu nedenle bitirmemiş miydi! Serdar Denktaş, ailesinin üzerine arazi kaydetti diye hükümeti bozmamış mıydı Özersay...

Oysa UBP bunu hep yapıyordu, şimdi de yapıyor ve de yapacak.

Yoksa Kudret Özersay’ın başka bir derdi mi vardı! Rus Elçiyle restoranda yaptığı ‘unvansız’ görüşmeler gibi buluşmaları çoğaltıp Tatar’ın “ayar” vermek istediği Akıncı’nın yerini mi istiyordu!

Bu isteğin dörtlü koalisyon sürecinde gerçekleşmesi zor mu görünüyordu!

Boş bir meydan mı lazımdı?

Bu meydanı ona UBP mi sağlayacaktı?

Zaten Tatar’ın böyle bir derdi yoktu da o yüzden bu modelde kolay mı olurdu?

‘Unvansız’ da olsa bu görüşmeler Türkiye’ye de hoş mu görünürdü?

Birileri ona ‘afferim’ mi diyecekti?

Hayalleri için yardımı böyle mi sağlayacaktı?

Yardım için şartlardan biri dörtlü koalisyonu bitirmek miydi?

***

Öyleyse Özersay bundan böyle daha çok ‘unvansız’ görüşmeler, yapılmaması gereken açıklamalar yapar, Federasyon değil de Türkiye’nin istediği başka başka modeller konuşur… Meydan boş ya!..

***

Bu gelişmeler yaşanırken başlarda HP’ye üye olan, HP’den farklı beklentileri olan, ona umut bağlayanlara üzülüyorum…

Onlar için büyük hayal kırıklığı…

 


 

AP seçimleri

 

Foto 2

 

Bir günlüğüne seçim niyetine, bir anlığına sandık başında dünyalı olmanın keyfini yaşadık… Dünkü Avrupa Parlamentosu seçimlerinde benim gibi oy verenler Avrupalı hissettik kendimizi o sandığa oyumuzu atarken… Bir de sandıktan istediğimiz gibi bir sonuç çıkarsa… O anlık keyif, en azından bir dönemlik uzamış olacak… Kıbrıslı Türklerin sesi Avrupa Parlamentosu’nda duyulacak… Hem de Türkçe… Bir Kıbrıslı Türk’ün Parlamentoda yer alması Parlamento’nun dilleri arasına Türkçenin girmesine de neden olacak…

Sosyal medyada dün oy vermeye gidenlerin bir bayram havasında, gülerek gittikleri yazılıyordu… Gerçekten de öyle… Farklı bir duyguydu, farklı bir heyecandı… Bu oy vermede “benim tanıdığımdır, elimi sıktıydı, düğünüme geldiydi, oy verirsem belki iş bulmada, kredi almada bana yardımcı olur, bir arazi meselesi vardı, söz verdi yardım edecek” gibi bazı basit ve önemsiz gerekçelerle maddi beklentilerin olmadığı bir seçim günüydü.

Bu beklentilerin çok üzerinde “oyumuzla sesimizi duyurmak” için gidildi sandığa dün… Avrupa Parlamentosu’nda bir siyasi parti, bir ülke temsilcisi yok, bir düşünce grubu var… O düşüncenin temsilcisi parlamenterler düşüncelerine uygun görüşlerini dillendiriyorlar, planlarını, projelerini ortaya koyuyorlar… “Bir işçik, bir kredicik” için değil, sesimiz için oy verdik bu kez…

Dün gece yarısından sonra açıklanması beklenen sonuçlar umarım ki biz Kıbrıslı Türklerin sesini duyuracak şekilde olmuştur.

Bu yazı toplam 1921 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar