1. YAZARLAR

  2. Aslı Murat

  3. Kusura bakma paşa, biz hâlâ aşka inanıyoruz…
Aslı Murat

Aslı Murat

Kusura bakma paşa, biz hâlâ aşka inanıyoruz…

A+A-

 

Hafta sonu yakın dostlarımın düğünü için gittiğim Davlos (Kaplıca)’tan eve doğru ilerlerken, ana yolun dışına çıktım. Casino sahibi kocaman oteller ve plajları zapt eden işletmelerden sıkılıp, uçsuz bucaksız denizin keyfini yaşamak isteyenler için, sahil şeridindeki küçük koylar ideal bir tercih olabilir. Ana yoldaki tek tip görüntü, tali alana girdiğiniz noktada toz bulutu gibi dağılıyor. Bir arabanın geçebileceği ama iki taşıtın karşılaması hâlinde, insanların birbirlerine yönelik samimi ve saygılı olduğu bir dünya ile karşı karşıya kalıyorsunuz. Denizin kenarındaki farklı boyut ve şekillerdeki kayalar ve düz bir çizgiden ziyade girintili çıkıntılı görüntü, farklıkların uyum içinde yaşadığı adalılığı hatırlatıyor. Kimi noktalar tenha olsa da, alternatifin güzelliğini yaşamak isteyen insanların varlığını görmek, ister istemez huzuru da beraberinde getiriyor. Demek ki hâlâ aşk var hâlâ umut var, diyorsunuz. Hayatlarını konfor alanlarına teslim etmemiş, genelin aksine farklı bir yolu tercih edebilecek bir kalabalığın varlığı ümit veriyor.

Tabi ki bir noktadan sonra o büyü bozuluyor ve ana hattın sıkıcılığına teslim oluyorsunuz. Bu da yetmezmiş gibi, haftanın ikinci günü olan 10 Temmuz’da adaya gelecek bir zat aklınıza düşüyor.  Olağanüstü hâl koşullarında yönetilen, politikacıların – öğrencilerin – gazetecilerin - genel olarak iktidara muhalefet eden kesimlerin keyfi şekilde hapsedildiği, kadınların toplumun iyice dışına itilmeye çalışıldığı, adaletsizliğin hukuk diye tanımlandığı, çocukların çok kolay bir şekilde öldürüldüğü, çatışmanın hayatın normalleştirilmiş bir parçası durumuna geldiği Türkiye’de demokratik bir seçim yapıldığını iddia eden ve son olarak kendini “Komutan  - Paşa” olarak tanımlayan Recep Tayyip Erdoğan, ilk yurtdışı ziyaretini yapmak için bugün yavrusuna geliyor. Sünni İslam inancını yaygınlaştırmak için cami mi açacak, devlet yetkilileri ile mi görüşecek, yoksa herhangi birimize haddini mi bildirecek, orası net değil. Bilinen tek gerçek, bir diktatörün coğrafyamızda arz-ı endam edeceğidir.

Ülkesindeki alternatif yaşam alanlarını karartan, temelsiz iddialar ile insanların ekmeği ile oynayan, ne ile suçlandığını bile bilmeyen kalabalıkları süresiz bir şekilde demir parmaklık arkasına kapatan, geleneksel medyayı tekeline alan, aynı yolda yürüdüğü arkadaşlarını dâhi gözünü kırpmadan oyun dışına iten bir kişi, gücün en tepesinde görünse de, yalnız hisseder. Kalabalıklar içinde biricik olduğunu düşünenler, bir gün gelip tek başlarına kalırlar. Murathan Mungan: "İktidar, sahipleri için aynı zamanda bir tuzak değil midir?" diye sorarak, konuyu daha da derinleştirir. Kıbrıslı yöneticilerin, Erdoğan’ı bir “evlat sıcaklığı” ile karşılaması, siyasi tarihimiz adına şaşırtıcı olmasa da her şeye rağmen konformizmin dışına çıkamadığımızı kanıtlayacaktır. Umarım paşanın büyüsüne kapılıp, ülkedeki muhalif ve demokratların duruşları yok sayılmaz. Unutmayın, söz konusu şahsiyet; aşk, özgürlük ve eşitliği yok sayan, iktidarını kökleştirmek ve güç alanını genişletmek için her türlü kötülüğü yapabilen bir zihniyeti temsil etmektedir. Tüm bu sebeplerden dolayı yalnızlaştırılmalıdır. Ama ne mümkün, değil mi !? Malum siyasi bağımlılık buna müsaade etmez.

Hepimizin karşısına geçip; muntazam şekilde kurgulanmış ana yollara yani milli birlik ve bütünlüğe, tali alanları yani renkleri yok eden tek tipliğe, doğalgaz konusundaki iktidar hırsının önemine, “barış” diyerek aslında güç saplantısına değinip adeta bir “ana şefkati” ile bizi sarmalayabilir! Buraların da efendisi olduğunu, kendi üslubu ile bize yeniden hissettirebilir. Eğer yazılı bir konuşması yoksa, miting alanlarında yaptığı gibi ağzına geleni söyleyip, Türkiye toplumları üzerine serptiği nifak tohumlarından elinde kalanları, aramıza ekebilir. Peki ya biz ne yapacağız? Tali yollardaki güzelliği körükleyecek bir mücadele mi öreceğiz, yoksa ana yolun sağladığını rahatlıkta boğulmayı mı bekleyeceğiz?

 

 

 

Bu yazı toplam 3122 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar