1. YAZARLAR

  2. Kutlay Erk

  3. “KKTC’nin 30. yılını kutlarken Kıbrıs Türkü’nün hep var olmasını dilerim”
Kutlay Erk

Kutlay Erk

SİYASET MEYDANI

“KKTC’nin 30. yılını kutlarken Kıbrıs Türkü’nün hep var olmasını dilerim”

A+A-

Başlıktaki dilek, uzun yıllardır yurtdışında yaşayan ama yurduna ilgisini ve sevdasını büyük ve sıcak tutan TMK’dan bir sınıf arkadaşıma aittir.
Evet, KKTC’nin 30. Yılı kutlandı ama ne garip bir çelişkidir ki, yurttaşlarının var olma sorunu var; kaldı ki KKTC’nin de kendisinin daha ne kadar var olacağı belli değil… Kıbrıs sorununu çözmeyi görüşen istisnasız tüm liderlerin görüşme zemini olan BM ölçütleri ve kararları, bir çözümde KKTC’ye atıfta bulunmuyor.
Kıbrıs sorunu çözülene kadar KKTC sürecek mi o da belli değil… Son elli yıllık süreçte Kıbrıslı Türkler neler gördü, neler geçirdi, ne yönetimler ve siyasi yapılanmalar altında yaşadı?!…
Esas sorun KKTC’nin varlığı ve ne kadar yaşayıp yaşamayacağı değil elbet… Zaten ölü doğmuş veya bitkisel hayata doğmuş;  ne yaşar, ne yaşamaz bir devlet… Esas sorun Kıbrıslı Türklerin Kıbrıs adasında, kendi yurdunda varlığının sürdürülmesidir.
Kıbrıs sorununun çözüm sürecinin uzaması ve umut ışığının çok sönük durması Kıbrıslı Türkleri kendi yurdundan göç ettiriyor. Kalanlarda ise mutsuzluk ve yorgunluk ve hatta umutsuzluk hakim… Bir taraftan çözüm görüşmeleri için bir ortak açıklamayı bile yapamayan liderler, birbirini suçlayan taraflar; bunlar masaya gelse ve otursa ve görüşse ne yazacak?!. Diğer taraftan statükodan beslenenlerin milliyetçilik satmaları…
Bir taraftan kendi varlığının kaybolma korkusu, diğer taraftan “yeterince Türk ve Müslüman değilsin; var olacaksan eğer, benim istediğim gibi Türk, benim istediğim gibi suni Müslüman olacaksın” diyen bir baskı… Baskıya boyun eğmezsen “göbek bağını keserim” tehdidi de cabası… Yani, Kıbrıs Türk kimliği tehdit altında; Kıbrıslı Türk olarak yaşamak hakkı cebren ve hileyle işgal edilmek isteniyor…
Kıbrıslı Türkleri var eden ekonomik koşullar da işgal altında… Beceriksiz siyasilerin marifeti ile Kıbrıslı Türklerin tüm mal ve hizmet üretimleri tek - tek düşürülmüş, ayakta kalanlar da düşürülmek için sırasını bekliyor… Hani Libya’da Bingazi şehrini yapan Kıbrıslı Türk müteahhitler, hani Avrupa’ya konfeksiyon ve günlük yaş sebze ihraç edenler? Turizimciler, otelciler ne kadar kaldı? Yitiyoruz… Şu sıralarda ayakta kalan süpermarketler ve üniversiteler var… Üniversitelerin yabancı rakipleri sıra tutmuş, yabancı süpermarketler de sırasını bekliyor… 
KTFF’nun Kıbrıslı Türk futbolcuları dünya futboluna katma girişimi başlar başlamaz katledilmek isteniyor ve bir ‘akıllı’ politikacı akıl veriyor, “gidin Türkiye’nin amatör liginde oıynayın” diye… Kendi atletin olimpiyat oyunlarında Türkiye takımlarında Türkiye yurttaşı diye koşsun, kimse onu Kıbrıslı Türk olarak bilmesin… Ve böylece kimliğin de varlığın da eritilsin… 
Elektriği sen üretme, limanlarını sen çalıştırma, telekomünikasyonu sen yönetme… Merkez bankası senin değil… Askerin sana bağlı değil, polisini ve itfaiyeni bile almışlar… Eğitimde “Türküm, doğruyum, …” diye güne başlardın, “Kıbrıslı Türküm, …” diye değil… Şimdi seni “Sunni müslümanım, imanlıyım, …” diyerek eğitim gününe başlatmak isteyenler var…
Evet, KKTC 30 yaşında ama Kıbrıslı Türkler yüzyılların yaşında… Evet, KKTC ne olacak belli değil ama Kıbrıslı Türkleri yok etmek istedikleri belli… Ve Kıbrıslı Türkler bir ‘Var Oluş’ derdinde ve kavgasında. Bu kavga Kıbrıslı Türk ilericilerin tüm siyasi parti ve sivil toplum örgütleri ile verdikleri bir kavga… Karşılarında kendi insanlarından siyasi parti ve örgütler var, karşılarında kendilerine ‘besleme’ diyen bir Türkiye hükümeti var, bir de kendilerini azınlık diye teslim almak isteyen bir Kıbrıs Rum siyaseti var…
Bu kavga zor zanaat... Ama umutsuz vaka değil…
Kıbrıslı Türklerin varlığının bu coğrafyada sürmesi, Kıbrıslı Türk ilericilerin siyasi kavgayı demokratik yöntemlerle ve hep birlikte, sinerji yaratarak sürdürmesine bağlıdır. Bu kavganın öncü siyasi partisi CTP’dir, CTP de bu kavganın kibirsiz önderi olabilmelidir. Bu kavganın başarısının sihirli kelimesi ‘birliktelik’tir. Bölünmüş, parçalanmış, dağınık, birbirini reddeden ve küçümseyen ve ötekileştiren bir ilişkiler niteliği ile bu kavga hüsrana mahkumdur.
İlerici hareket hüsranlar için değil, başarılar için ödevli ve sorumludur.

Bu yazı toplam 2445 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar