1. YAZARLAR

  2. Neşe Yaşın

  3. GÜLMEK BİR DİRENİŞTİR
Neşe Yaşın

Neşe Yaşın

GÜLMEK BİR DİRENİŞTİR

A+A-

 

Eskiden ne güzel gülerdik diye düşündüm geçen gün. Uzun zamandır öyle içten, kalpten bir neşeyle kahkaha atmadığımı fark ederek. Gülmek ne kolay olsa. Böylesine ağır yaşamak zorunda değiliz pek çok şeyi. Gülebiliriz, dalga geçebiliriz. Hatta en ağır, en kederli zamanlarda devreye sokmakta yarar var bunu. Arkadaşlıklar, espriler, şakalar ayakta tutabilir ancak insanı. Kedere karşı atılan kahkaha kederi yenmek için değil midir biraz da? En zor koşullarda bile eğlenmek, şakalaşmak, dalga geçmek mümkün bana kalırsa… Bu da bir direniş modeli.
Hayat hem çok ağır hem de çok hafif. Neresinden tuttuğumuza, nasıl bir zekayla nasıl bir güç uyguladığımıza bağlı biraz da bu. Zor taşınacak bir yük altına tekerlek takıldığında ya da peyderpey taşındığında hafifler. Evet çok ağır şeyler var hayatta; savaş gibi, hastalık gibi, ölüm gibi. Bütün bunlara karşı insanlığın yüzyıllardır geliştirdiği bazı savunma mekanizmaları da mevcut ama.
Kalbi kolay kırılan insanlar aslında sevmesini daha iyi bilenler, yaşama tutkuyla bağlı olanlardır.
Çocukken uzun zamandır görmemiş olduğum sevdiğim biriyle karşılaşmak beni inanılmaz mutlu ederdi. Ailecek görüştüğümüz bazı insanların hikayeleri onları görmesem bile içimde devam ederdi. Bazen bir düş kırıklığına neden olurdu bu… Onlarla karşılaştığımda aynı ışığı görmezdim gözlerinde. Beni benim onları sevdiğim kadar sevmemiş olduklarını fark ederdim. İnsan büyüyor ve değişiyor tabii. Evimizin bir çalışanı vardı. Çamaşırlarımızı yıkayıp yemeklerimizi pişiren hep şen şakrak Eminaba’ya bayılırdım örneğin.  Sanırım biraz kırgın ayrılmıştı bizden. Yıllar sonra bir gün onu yolda gördüğümde heyecandan ve sevinçten kalbim duracak gibi olmuş ve koşarak yanına gitmiştim.  Bir buzdağına çarptığımı hatırlıyorum. Bir duraksamadan sonra “Neşe misin sen?” demişti. O kadar değişmiş olabilir miydim? Kalbim kırılmıştı birden.
Annem de benim gibiydi galiba. Peristerona’dan onu Ankara’daki İsmet Paşa Kız Enstitüsü’ne göndermişlerdi. Sınıf arkadaşlarını arar sorardı hep. Bir keresinde Ankara’daydık. Aynı okuldan bir arkadaşının bir pasajda parfümerisi olduğunu öğrenmiş. Heyecan içinde oraya gittik. Kadın içerde yoktu ve epey bekledik. Geldiği zaman annemi tanımadı ve hiç ilgi göstermedi. Kadının “ben az önce yolda kocamı gördüm onu bile tanımadım” diye güldüğünü hatırlıyorum. Annem sanırım çok kırıldığı için ne istersem almış ve darda olmamıza rağmen epey para bırakmıştı dükkâna.
Anne dilinden önce gözlerin dilidir öğrendiğimiz. Bazı insanların gözlerinde hiç istemediğim cümleler okurum bazen. Bunu ele vermemek için poker surat olmuştur pek çok insan. Ben hiç beceremem rol yapmayı. Hüznüm de mutluluğum da hemen yansır yüzüme ve gövdeme. Bir durumdan öbürüne de kolay geçerim ama. Örneğin kederde boğulmaktayken birden bunun saçma olduğunu, hayatın böyle harcanmaması gerektiğini düşünüp kendimi neşelendirmeye çalışırım. Bazen insan çok derinden kırılıyor ama. Ya da aynı yaraya defalarca aynı yerden vurulmuş oluyor ve çok fena acıyor.
Günümüzde sosyal medyanın gözümüze soktuğu bir şey var. Kimse kimsenin yasını fazla tutmuyor öyle. Bu hem iyi hem de kötü… İnsanlar bir biçimde yoluna devam etmek zorunda çünkü. Sevdiklerimiz de onlar için üzülmeyi sonlandırıp yolumuza devam etmemizi isterlerdi belki.
Gerçekten seven o kadar az insan var ki. Bu bir yetenek belki de. Bazı insanlar sevgileri konusunda çok tantana ve tezahürat yaparlar ama aslında o kadar da sevmezler. Kimileri sevgi dolu bir insan rolünü oynamaktadırlar belki de. Kimileri hem tezahürat yapıp hem de derinden seviyor olabilirler belki. Ben daha sessiz ve derinden sevenlerdenim. Biraz da korkak bir sevgidir bu. Kırılmaktan korktuğum için gardımı alarak severim kimi zaman. Çok severim ama renk vermemeye çalışırım.
Hayatta başımıza ne gelirse gelsin, bizi gerçekten, kalpten sevenler varsa yenik düşmeyiz hiçbir zaman. Birileri teselli eder bizi. Birinin omzuna başımızı dayarız, birine sarılıp ağlarız. Birlikte güleriz hatta.


 

Bu yazı toplam 3698 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar