1. YAZARLAR

  2. Ferdi Sabit Soyer

  3. EİDE, AKINCI ve ÖLEN NE?
Ferdi Sabit Soyer

Ferdi Sabit Soyer

EİDE, AKINCI ve ÖLEN NE?

A+A-

 

Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’nin Özel Temsilcisi Sayın Espen Barth Eide, Ankara ziyaretinde, Anadolu Ajansı ile bir söyleşi yaptı. Sayın Eide, gerek Kuzeyde, gerekse Güneyde, biz Kıbrıslıların, kendi iç kısır yaklaşımlarımız nedeni ile çok da sağlıklı değerlendiremediğimiz hususlara yine değindi.
Sayın Eide şunu söyledi.
"Bölgede ciddi güvenlik krizleri yaşanıyor. Doğu Akdeniz'in jeopolitiği oldukça karmaşık. Suriye’de korkunç savaş var. Ayni zamanda önce (Güney) Kıbrıs'ı sonra Yunanistan’ı etkileyen ekonomik kriz yaşanıyor." dedi.
Bunlar doğru, ancak buna ilave yeni olgular da ortaya çıkmaktadır. İran'la ABD'nin gerçekleştirdiği nükleer antlaşma, bölgede, yeni başka siyasi gelişmelere, ilişki ve çelişkilerle, dengelere yol açtı.
Şimdi Kuzey Irak'ta Kürt Yönetimi içinde siyasi krizler oluşuyor. İŞİD alabildiğine vuruyor. Suriye'de yeni bağlaşıklar ve siyasi arayışlar başladı.

TÜRKİYE'de OLANLAR

Şimdi, Türkiye'de iç barışı sarsan çok ciddi olaylar yaşanıyor. Çatışmasızlık ortamı bozuldu. Her gün yüreğimiz sızlayarak, ölüm ve çatışma haberlerini izliyoruz.
Ekonomide ciddi sorunlar başladı.
İç siyasette yeni ve çok farklı bir süreç gelişiyor.
Şimdi, nasıl ki bizde, Yunanistan'daki ekonomik krizi sevinçle karşılayan ve 1974 statükonun sürmesi için bunu fırsat sayan aklı evveller oldu. Bu yüzden de bunlar Yunanistan'ın ve Güneyin çökeceği beklentisi ile son beş yılda, çözüm sürecinde adım atmamayı marifet saydılar.
Şimdi, Türkiye'deki bu gelişmeleri, Güneyde, ayni mantıkla izleyip, statükonun sürmesi için bunları fırsat olarak gören 1964 statükocuları olduğu da açıktır.
Şimdi bunlarda, Akıncı ve Anastasiadis arasında başlayan ve olumlu gelişen görüşme sürecini, kendi akıllarında yer tutan statükocu yaklaşıma ulaşabilecekleri beklentisi içinde, Türkiye'nin çökeceği umudu ile süreci sıkıntıya sokmaya uğraşacaklardır. Bunların kısır mantığı şuna dayalıdır.
"Türkiye iç karmaşaya girsin ki kendilerine yol açılsın."
Sayın Eide'nin ifade ettiği, bölgemizdeki bu ciddi jeopolitik olumsuz durum, aksine biz Kıbrıslılara, 11 Şubat 2014 Ortak Belgesi temelinde çözümü bir an evvel yakalama motivasyonu vermelidir.
Çünkü Güneyde "uzun vadeli çözüm ", Kuzeyde de "tanınma için zamana oynama"  tezlerinin, bize hiç bir şey getirmediğini, tüm geçmişimiz çoktan gösterdi.
Güneyde, Türkiye'nin iç sorunlarının derinleşmesi ile Federal çözümden kurtulma ve böylece 1964 statükosunun benimseneceği.
Kuzeyde de zamanla, 1974 statükonun benimseneceği ve böylece, Federal çözümden kurtulma anlayışı ile geçen zaman, tümümüze, çok şey kaybettirdi.

FIRSAT BAŞKA NOKTADADIR

Sayın Eide, AA'ya verdiği demeçte, uzun zaman kaybına uğradığımız statükocu fırsatçılık peşinde koşanlardan farklı, bir fırsat söylemi yaptı. Bu temelde vurguladığı şu ifade çok önemlidir.
"Kıbrıslılar, sorunu çözmenin yaratacağı fırsat maliyetini tahmin edebiliyorlar. Her iki kesimin ekonomisinin, tek bir ülke olarak çok daha iyi olacağını, jeopolitik krizlere karşı çok daha dayanıklı olacaklarını biliyorlar"
Sayın Eide'nin ifade ettiği bu gerçeğin, tam anlamı ile iki kesimde içselleştirildiğini zan etmiyorum. Ama bu bir an evvel içselleşmesi gereken bir doğrudur.
Eğer, Kıbrıs'ta çözüm olursa, iki kesimi de ayrı ayrı çok olumsuz etkileyen, dünya ve bölgemizdeki, ekonomik ve siyasi krizleri daha etkin göğüsleme şansı içinde olacağımız açıktır.
İşte bu yüzden artık Güneyde ve Kuzeyde,  ayrı ayrı, 1964 veya 1974 statükolarının kazanacağı beklentisi ile çözümsüzlüğe oynamak aptallığından, artık kesin kurtulmak gerekir.

SAVAŞLARDA YALNIZ İNSANLAR ÖLMEZ

Çünkü artık anlamamız gerekir. Savaşlarda yalnız insanlar ölmüyor. İnsanlık, ahlak, vicdan, adalet ve demokratik tüm değerlerde ölüyor.
Evet, Kıbrıs'ta karşılıklı çok şehidimiz oldu. Türkçe ve Elence çok ağıtlar yakıldı.
Ama bunlar yanı sıra, karanlıkta karşılıklı, yargılamadan infaz ettiğimiz ve bilinmeyen kuyulara attığımız veya gömdüğümüz, ana dili Türkçe ve Elence olan çok da insan oldu.
Bunlara da KAYIP diyoruz.
Evet, KAYIP, çünkü savaşta karşılıklı öldürme ile birlikte, insanlığı, vicdanı, ahlakı ve adaleti de kayıp ediyoruz.
Gerçekte 1964, 1967 ve 1974'te bu berbat savaşlarda ölen, kayıp olan yalnız insan olmadı.  Bu değerlerde kayıp oldu ve öldü. Bunun için isim gerçekten doğru. KAYIP...
Üstelik bu kayıp ve ölüm, ne galip, ne mağlup tanıyor. Savaş, galibinde, mağlubun da insanlığının, vicdanının, ahlakının, adalet ve demokratik zenginliğinin ölümüne ve kaybına yol açıyor.
Kalıcı kabul edilebilir bir barışa ulaşamamak ve çatışmasızlık hali ile yaşayıp, ısrarla statükonun sürdürülmesi için çaba içinde olmakta, ayni kapıya çıkıyor.
Bunu biz Kıbrıs'ta çok yaşadık ve yaşıyoruz. Her iki kesimde de sırf statüko sürsün diye karşılıklı yaptığımız, pek çok şeye baktığımızda, insanlığı, vicdanı, ahlakı, adaleti ve demokratik değerleri, çatışmasızlık halinde, derin dondurucuda tuttuğumuzu da görmekteyiz.
AKINCI ve EİDE…

AA' ya verdiği demeçte Sayın Eide şunu da söyledi.
"Antlaşma yapıldı mesajını vermemek konusunda ısrarcıyım. Fakat bunun çok uzun yıllardır yakalanan en iyi fırsat olduğunu söylemeliyim. İki liderde bunun farkında"
Bu ifadenin, özellikle bölgemizde meydana gelen olumsuz jeopolitik gelişmeler içinde verilebilecek en olumlu mesaj olduğu çok açık.
Sayın Eide'nin, "anlaşma yapıldı mesajını vermemek konusunda ısrarcıyım" sözünde, görüşme sürecinde pozitif ilerleme olduğunu anlamamak için ahmak olmak gerekir.
Üstelik CB Sayın Akıncı, düzenlediği basın toplantılarında da olumlu gelişmeleri ifade etti.
Ancak Sayın Akıncı'nın bir vurgusu var ki bunu eleştirmek istiyorum.
Sayın Akıncı, basın toplantısında 2015'in son çeyreğinde geri kalan konuları hızla ele alacaklarını söyleyip, konuyu Referanduma taşımayı amaçladığını söyledi.
Bu söylediklerini pekiştirmek için, bir de doğal zaman sınırı koydu.
"Çünkü 2016'da Mayıs ayında Güneyde seçim olacak, dolayısı ile bu gelişmeleri bundan evvel sonuçlandırmak lazım ki tıkanıklık oluşmasın" dedi.
Çünkü seçime denk geldiği için işin gecikeceğinden söz etti.
İşte bu vurgu bence sürece yardımcı değildir.
Çünkü bu sözler;  2016 Mayıs'ında Güneyde olacak seçimin kampanyasını, olumsuzluk üzerine kurmak isteyenlere, Türkiye'deki bu yeni olumsuz gelişmeleri de fırsat sayanlara, şimdiden, seçim kampanyasını, bilinmezliğin üzerinden, olumsuz yaklaşımlarla, erken erken açma niyeti olanları hareketlendirir.
Çünkü görüşmelerde oluşan olumluluklar," bütün üzerinde anlaşma olmadan anlaşılan konular geçersizdir" mantığının yol açtığı kısırlık yüzünden, ortaklaşa açıklanmamaktadır.
Bu nedenle bu bilinmezlik, statükoculara çok geniş bir demagojik alan açmaktadır.
Dolayısı ile liderlerde çok dikkatli olmalıdırlar.
Kendi toplumlarında oluşan veya statükocuların oluşturduğu, süreçle ilgili endişeleri giderecekler diye, söyledikleri sözler, ifadeler ve tanımlamaların, diğer toplumda, olumsuza oynamak isteyenlere, malzeme olmamasına çok dikkat etmelidirler.
Daha evvel de ifade ettiğim gibi iki lider ortak olarak, Sayın Eide ile birlikte yakınlaştıkları konuları ortaklaşa açıklamalıdır.  Farklılıkları da lisanımünasip bir şekilde ortaklaşa toplumlarına anlatmayı da becermelidirler...
Böylece yakınlaşılan konular bilinir olurken, bunların içselleştirilmesi ve toplumlara benimsetilmesi, çözüm isteyen siyasi ve sivil toplumca güçlü bir zemine dayandırılır.  Yakınlaşılamayan konulara dönük olarak da, nasıl yakınlaşma olabileceğine dair, daha geniş arayışlar gelişir.
Bunlar, her iki taraftaki statükocuları etkisiz kılacak hususlar olur. Evet, artık çözüm için daha etkin olmalıyız. Bölgemizde patlayan her bomba, sıkılan her kurşun, Kıbrıs'ta bizi barışa dönük daha kenetlenir kılmalı...

Bu yazı toplam 4507 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar