1. YAZARLAR

  2. Sevgül Uludağ

  3. “Yurdumuzun modern tarihini öğretmekten korkuyoruz…”
Sevgül Uludağ

Sevgül Uludağ

0090 542853 8436/00357 99 966518

“Yurdumuzun modern tarihini öğretmekten korkuyoruz…”

A+A-

George KUMULLİS/POLİTİS

(Kıbrıslırum araştırmacı yazar George Kumullis, 20 Kasım 2025’te POLİTİS’te yer alan makalesinde, “Yurdumuzun modern tarihini öğretmekten korkuyoruz” diye yazıyor… Kumullis, ricamız üzerine bizi kırmayarak yazısını Rumca’dan İngilizce’ye çevirdi, biz de bu değerli yazıyı okurlarımız için Türkçeleştirdik. Teşekkürlerimizle paylaşıyoruz… S.U.)

 

Kıbrıs Radyo Yayın Korporasyonu RİK’in yakın geçmişte yaptığı bir kamuoyu yoklamasına göre, öğrencilerin yüzde 48’i, 1974 olayları hakkında bilgileri okul dışından, yüzde 10’u okulda ve yüzde 37’si de hem okulda, hem de okul dışından öğrendiklerini belirttiler. Bu eğilim son derece kaygı vericidir. Bir ülkenin modern tarihini öğretmek önemlidir çünkü yurttaşlarını bilgilendirerek aktif yurttaşlara dönüştürür, böylelikle şimdiki zaman ve gelecek için daha iyi kararlar alabilirler. İşlenmiş hatalardan ve geçmişin başarılarından ders çıkarılmasını sağlar ve eleştirel biçimde düşünmeyi, empatiyi geliştirir, şimdiki soysal, politik ve ekonomik gerçekliklerin geçmiş tarafından nasıl biçimlendirilmiş olduğunu gösterir.

 

ÖĞRENCİLER POPÜLİSTLERE YEM…

Ancak görünen odur ki EOKA B, Grivas, Makarios ya da cunta hakkında tartışma yapmak, okullarda tabudur. Pek çok öğretmen, “hain” veya “Yunan karşıtı” vs. şeklinde damgalanmama korkusuyla, olayları doğru biçimde adlandırmakta tereddüt eder. Bunun sonucunda da genç öğrenciler 1974’te neler olup bittiği hakkında belirsiz bir düşünceye sahip olurlar ve her iki tarafta da popülüstlere yem edilirler.

 

ALMANYA ÖRNEĞİ…

Ne yazık ki Almanya örneğini takip etmedik ki Almanya, İkinci Dünya Savaşı’nda yaşadığı yıkımdan hemen sonra bir grup sosyal bilimciye çağrıda bulunarak yeni ders kitapları yazmalarını, böylelikle gençlerin Hitler, Milliyetçi Sosyalizm ve Soykırım hakkında bilgi edinebilmelerini sağlamalarını istemişti. Bu konular Almanya’daki tüm federal eyaletlerde tarih müfredatına dahil edilmiştir. Liselerde ve ortaokullarda bunlar zorunlu dersler arasındadır. Böylece her bir öğrenci okuldan mezun olurken, Almanya tarihinin bu bölümüyle ilgli olarak kapsamlı bir anlayışa sahip biçimde mezun olmaktadır. Buna ek olarak konu üniversitelerde de özgür biçimde tartışılmaktadır. Şu da dikkat çekicidir ki Soykırım’ın inkarı, ceza gerektiren bir suçtur Almanya’da. 

 

BENZER ŞEY KIBRIS’TA DA OLMALI…

Almanya’dakine benzer şeyler Kıbrıs’ta da olmalıdır. Örneğin EOKA B’ye “yurtsever bir örgüt” denilmesi (bunu bile duyduk!) yasadışı kabul edilmelidir. Bunun yerine bazı futbol maçlarında “EOKA B yeniden vuruyor” şeklinde pankartlar açıldığını grmekteyiz. Suçlu ve hain EOKA B’yi kuran Grivas kınanmamıştır ancak siyasi partilerden DİSİ ve ELAM, “Kurtuluş Mücadelesi Lideri” anısına her yıl onu onore eden etkinlikler düzenlemektedirler. Ve bunu da 2022’nin Aralık ayında Kıbrıs Cumhuriyeti Temsilciler Meclisi’nin kabul etmiş olduğu karara rağmen yapıyorlar. Bu karar, “tüm devlet kurumlarını Kıbrıs halkının hatıralarına ve yaralarına saygı göstermeye, demokratik düzene karşı çıkan özellikle EOKA B ve/veya darbe hükümetinin diğer liderleri ve üyelerini onore edip öven etkinliklerden kaçınmaya” çağırmıştı.

 

CUNTA NEREDEN ÇIKTIYDI?...

Tüm bunlar, 1974 olaylarıyla ilgilidir ancak tarih derslerinde bunlardan hiç söz edilmiyor. “15 Temmuz 1974’te ne oldu? Darbe miydi? Yunan işgali miydi? Cunta işgali miydi? Cunta Yunanistan’ın karnından çıkmadı mıydı? Bir ‘Yunan’ işgalinden söz etmek meşru olur mu? 20 Temmuz’da Türkiye Kıbrıs’I işgal mi etti yokda müdahale mi etti? Eğer bu bir işgal idiyse, barbarca mıydı? Masum sivillerin öldürülmesi ve tecavüzler eşlik ettiği için mi böyleydi? Fakat o zaman dünya tarihindeki tüm işgaller barbarca değil midir?” gibi soruları kaç öğrencimiz tartışabilir, gerçekten merak ediyorum. Sıraladığım bu gibi pek çok soruyu öğrenciler soğukkanlılıkla sınıfta sorup tartışabilmelidir. Ancak en kaygı verici faktör de Kıbrıs’ta tarih eğitiminin iki toplum arasında düşmanlık ekecek biçimde yapılması ve bunun özellikle de yurdumuzu yeniden birleştirme çabalarının bir kez daha ortaya çıktığı, Erhüman’ın seçilmesi ardından yapılmakta olmasıdır. Ve bu düşmanlığın gelişmekte olmasının ana nedeni, tarihin öğretilme biçimidir. Bu alanda, sefil biçimde sınıfta kaldık.

 

İÇTEN İÇE KAYNAYAN NEFRET…

Kıbrıslırumlar’ın, Kıbrıslıtürk yurttaşlarını “ebedi düşman” olarak görmesi kabul edilemez, affedilemez ve buna müsade edilmemelidir – her iki taraf için de geçerlidir bu. Böylesi saplantılarla ortak bir yurdu nasıl kuracağız ki? Karşılıklı güveni nasıl tesis edeceğiz? Elbette yurttaşlar iki toplumlu, iki bölgeli federasyonun neler getireceği hakkında bilgilendirilmelidir ancak özellikle gençler arasında içten içe kaynayan karşılklı nefreti ortadan kaldırmak bundan çok daha önemlidir.

 

KARŞILIKLI GÜVEN İÇİN ŞART…

Hem Kıbrıslırumlar’da, hem Kıbrıslıtürkler’de okullardaki tarih öğretimi, olayların ezberine dayalıdır. O nedenle ders kitaplarındaki resmi tarih versiyonundan herhangi bir sapma, “tarihin tahrif edilmesi” olarak addedilmektedir. Bir başka deyişle tarihi restore eme ve resmi tahrifatlardan kurtarma çabaları, “tarihin tahrif edilmesi” olarak addediliyor!

İşte bu nedenle her iki toplumun tarihle ilgili versiyonlarının yer alacağı ve pek çok bağımsız kaynağa atıfta bulunacak olan bir tarih kitabının yazılması, iki toplum arasında karşılıklı güvenin tesisi için şarttır.

 

BRT VE RİK’E ÇAĞRI…

Kısacası, tarihi öğretme ve öğrenmekle ilgili olarak çok yönlü bir yaklaşımı benimsemek zorundayız. Böylesi bir çaba hem Kıbrıslırum, hem de Kıbrıslıtürk medyası tarafından da güçlendirilmelidir. Öteki tarafın işlediği suçları en korkunç detaylarıyla tasvir etmek durmalıdır. Daha geçen gün, 15 Kasım’da Bayrak televizyonu 1967’de Köfünye’de 24 Kıbrıslıtürk’ün katledilmesini fotoğraflarla anlattı. Bundan üç gün sonra da 18 Kasım’da RİK, Kördemen’deki (Kondemenos/şimdiki adı Kılıçaslan – S.U.) katliamla ilgili özel bir program yayınladı. Bu televizyon istasyonları acaba o “cam tavanı” kırarak daha önce ulaşması mümkün görünmeyen bir bilgi düzeyine ulaşabilirler mi? Örneğin Bayrak (BRT) Balekitire’de (şimdiki adı Balıkesir – S.U.) yaşanan korkunç katliamı, RİK  de Dohni’deki erkek nüfusun katliamını tartışarak zulümün din ya da milliyetle alakalı olmadığını kanıtlayabilir mi? Ancak buna verilecek yanıt olumlu olursa, yeniden uzlaşma umudumuz olabilir…

(POLİTİS gazetesinde 20.11.2025’te yayımlanan George Kumullis’in yazısının kendi çevirisiyle İngilizce’den Türkçeleştiren: Sevgül Uludağ/YENİDÜZEN).

oncelikli-sayfanin-altina-sola-s-17-ressam-george-gavrielin-bir-resmi-1.jpg

Ressam George Gavriel'in bir resmi... (1)

oncelikli-sayfanin-ustune-saga-s-17-ressam-george-gavrielin-bir-resmi-1.jpg

Ressam George Gavriel'in bir resmi... (1)


***  BASINDAN GÜNCEL…

“Türkiye'de IŞİD örgütlenmesi, faaliyetleri, saldırıları…”

BBC News Türkçe

Türkiye'de son haftalarda Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) örgütüne yönelik yürütülen operasyonlar ve Yalova'da yaşanan çatışma, grubun ülkedeki faaliyetlerini yeniden gündeme taşıdı.

Son dönemde birçok ilde düzenlenen operasyonlarda onlarca IŞİD şüphelisi gözaltına alındı.

Pazartesi günü Yalova'da düzenlenen operasyonda yaşanan çatışmada ise üç polis hayatını kaybetti, altı şüpheli öldürüldü.

IŞİD, yıllardır Türkiye'de de faaliyet gösteren, geçmişte saldırılar düzenlemiş bir örgüt.

2014'te Irak ve Suriye'de fiili "halifeliğini" ilan eden, 2017'de önemli oranda güç kaybeden ve zamanla Türkiye'de de gerileyen örgütün ülkedeki son durumu merak ediliyor.

IŞİD'in Türkiye'deki varlığıyla ilgili bilinenleri inceledik.

 

IŞİD'in Ortadoğu'da güç kazanması ve Türkiye'de düzenlediği saldırılar

2013 yılında kurulan ve bir yıl sonra "halifeliğini" ilan eden örgüt, Suriye ve Irak'ın geniş kesimlerinde kontrolü ele geçirdi.

Birçok ülkede ise saldırılar düzenlemeye başladı.

IŞİD zaman içinde Türkiye'de de gizlilik içinde örgütlenme çalışmaları yürüttü.

Aynı zamanda Türkiye sınırlarını geçiş için de kullandı.

Örgüte katılıp Türkiye'de faaliyet gösterenler olduğu gibi, ülke dışındaki eylemlerine katılanlar da oldu.

Örgüt, bir dönem Türkiye'de çeşitli saldırılar düzenledi.

Türkiye'de geçmişte yaşanan ve IŞİD'le bağlantılı bazı saldırılar şunlar:

***  Suruç Saldırısı (20 Temmuz 2015): 34 ölü

***  Ankara Gar Saldırısı (10 Ekim 2015): 103 ölü

***  Diyarbakır HDP Mitingi Saldırısı (5 Haziran 2015): Beş ölü

***  Sultanahmet Meydanı Saldırısı (12 Ocak 2016): 13 ölü

***  Atatürk Havalimanı Saldırısı (28 Haziran 2016): 45 ölü

***  Gaziantep Düğün Saldırısı (20 Ağustos 2016): 59 ölü

***  Reina Saldırısı (1 Ocak 2017): 39 ölü

Türk Silahlı Kuvvetleri, 2016-2017'de Suriye'de düzenlediği Fırat Kalkanı Harekatı'yla IŞİD'i hedef aldı.

BBC İzleme Servisi'nden cihatçı medya uzmanı Mina Al Lami, bu harekatın, IŞİD liderliğini 2 Kasım 2016'da ilk kez Türkiye'ye karşı saldırı çağrısı yapmaya sevk ettiğini ve grubun, tehditlerini hızla eyleme geçirdiğini belirtiyor.

Yıllar içinde Türkiye'nin içinde de örgüte yönelik birçok operasyon düzenlendi.

 

IŞİD'in gerilemesi ve azalan eylemler

IŞİD'in Ortadoğu'daki etkisi, 2017'den sonra zayıfladı.

Örgüt, bu yıl itibarıyla Irak ve Suriye'de kontrolü altındaki toprakların yüzde 95'ini kaybetti.

ABD öncülüğünde 70'ten fazla ülkeden oluşan koalisyon güçleri, IŞİD'e yoğun hava saldırıları düzenlerken Suriye Demokratik Güçleri (SDG) de karadan örgütü hedef aldı.

2019'da örgütün Suriye'de kontrolündeki son toprağı Bağuz köyü de elinden çıktı.

Aynı yıl, bir ABD baskını sırasında kurucu lider Ebu Bekir El Bağdadi de öldürüldü.

 

Uzun dönemden sonra Santa Maria Kilisesi saldırısı

IŞİD'in Türkiye'de üstlendiği son saldırı, uzun bir dönemden sonra 28 Ocak 2024'te gerçekleştirdiği, İstanbul Sarıyer'deki Santa Maria Kilisesi saldırısı oldu.

Maskeli iki saldırgan, ayin sırasında kiliseye girerek ateş açtı. Bir kişiyi hayatını kaybetti.

IŞİD, saldırıyı Telegram kanalı üzerinden üstlendi.

Bu açıklamada örgütün, "Türkiye Vilayeti" terimini kullanması dikkat çekti.

Al Lami, örgütün 2019'daki videolarında "Türkiye Vilayeti" terimini belli belirsiz kullandığını, bunun dışında hiç kullanmadığını ancak ilk kez bir saldırı üstlenme açıklamasında kullandığını belirtiyor.

Al Lami, örgütün bu saldırıyla muhtemelen ülkede faaliyet gösterme niyetine işaret ettiğini ve bunun aynı zamanda tutuklamalara karşı bir yanıt olarak da görülebileceğini söylüyor.

Saldırı sonrası yapılan operasyonlarda toplam 60 kişi gözaltına alınırken şüphelilerden 26'sı sınır dışı edildi.

 

2024'te 1399 operasyon

2024, Türkiye'de IŞİD'e yönelik yoğun operasyonların düzenlendiği bir yıl oldu. TC Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "2024'te ne yaptık?" başlığıyla 31 Aralık'ta paylaştığı sosyal medya mesajında, yıl içinde IŞİD'e yönelik 1399 operasyon yapıldığını söyledi. TC İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya ise aynı gün yayımladığı mesajda, "sadece 57 ilde son 12 gündür devam eden GÜRZ-34 operasyonlarında 536 şüpheli örgüt üyesinin yakalandığını" açıkladı.

 

'IŞİD-H yapılanması'

Bu arada 2024 yılında IŞİD Horasan (IŞİD-H) örgütünün Türkiye'deki faaliyetleriyle ilgili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın yürüttüğü soruşturma sonunda bir dava açıldı.

Bu, örgütün Pakistan-Afganistan bölgesindeki koluna verilen isim.

BBC Türkçe'nin incelediği iddianamede, IŞİD-H mensubu, Özbek, Kırgız ve Kafkas kökenli kişilerin Başakşehir'de "Darul Vefa İlim ve Amel Merkezi" adlı illegal mescidde faaliyet gösterdiği öne sürülüyor.

İllegal mescidlerde hücre tipi yapılanma, IŞİD'le ilgili başka soruşturmalarda da gündeme gelmişti.

İddianamede bu merkezde, öğrencilere dini eğitim adı altında IŞİD'ın propagandasının yapıldığı, yapılanmanın liderlerinin devşirdikleri kişileri Türkiye üzerinden Afganistan'a gönderip IŞİD-H saflarına katılmalarını planladıkları belirtiliyor.

22 Aralık'ta haber ajansları, güvenlik kaynaklarına dayanarak, Milli İstihbarat Teşkilatı'nın (MİT) düzenlediği operasyonla Türk vatanadaşı IŞİD şüphelisi Mehmet Gören'in, Afganistan-Pakistan bölgesinde yakalanarak Türkiye'ye getirildiğini duyurdu.

Bu haberlerde, Gören'in IŞİD-H bünyesinde yönetici olduğu, Afganistan-Pakistan alanındaki örgüt kamplarında faaliyet yürüterek yöneticiliğe kadar yükseldiğini öne sürüldü.

Mina Al Lami, "IŞİD-H'nin Avrupa dahil olmak üzere grubun dış operasyonlarında, genellikle Orta Asya'dan gelen mensuplarının da katılımıyla, önemli bir rol oynadığından yaygın bir şekilde şüpheleniliyor" diyor.

 

Finansman suçlamaları

IŞİD'in 2025 yılında Türkiye içinde gerçekleştirdiği bir saldırı eylemi yaşanmadı.

Yıl içinde örgüte yönelik operasyonlar devam etti.

Bu operasyonların bazılarında, şüphelilere örgüt mensubu ve ailelerine nakdi yardımda bulunma ve örgüte maddi kaynak sağlama suçlamaları yer aldı.

Örneğin Istanbul merkezli bir soruşturma kapsamında 15'i Türk, dördü Kamerun vatandaşı 19 şüphelinin örgüt içerisinde "ana toplayıcı" olarak tabir edilen örgüt mensupları ile aralarında para transfer ilişkisi bulunduğu öne sürüldü.

Benzer operasyonlar İzmir ve Ankara gibi şehirlerde de düzenlendi.

 

Son haftalardaki yoğun operasyonlar ve yılbaşı saldırısı iddiası

Türkiye'de son haftalarda IŞİD'e yönelik operasyonlar da yoğunlaştı.

Son günlerde dikkat çeken gelişmelerden biri ise yılbaşında saldırı hazırladığı iddiaları oldu.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı 25 Aralık'ta IŞİD'e yönelik operasyonlarda 115 zanlının yakalandığını duyurdu.

Başsavcılığın açıklamasında bu şüphelilerin yaklaşan yılbaşı etkinlikleri kapsamında Türkiye'yi hedef alan eylem ve saldırı planladığı belirtildi.

Operasyonların İstanbul genelinde 124 adreste yapıldığı ve "tabancalar, fişekler ve birçok örgütsel dokümana" el konulduğu açıklandı.

Haber ajansları, 26 Aralık'ta yayımladıkları bir haberde, yılbaşında saldırı hazırlığında olduğu öne sürülen IŞİD şüphelisi İbrahim Burtakuçin'in Malatya'da yakalandığını belirtti.

Burtakuçin'in Türkiye'de "IŞİD adına faaliyetlerde bulunduğu" ve çatışma bölgelerine giderek örgüte "katılma arayışında" olduğu iddia edildi.

 

Yalova'daki operasyon ile ilgili neler biliniyor?

29 Aralık sabahı ise IŞİD'e yönelik olarak 15 ilde 108 ayrı adrese operasyon düzenlendi. Operasyon düzenlenen adreslerden, Yalova'da merkeze bağlı Elmalık köyündeki bir evde çatışma çıktı. Reuters ajansına göre, operasyon sekiz saat sürdü. Operasyonda üç polis memuru hayatını kaybetti, sekiz polis ve bir bekçi de yaralandı. Altı şüpheli öldürüldü. Konuyla ilgili önemli detaylardan biri, şüphelilerin Türk vatandaşı olduğuydu. Beş kadın ve altı çocuğun da sağ olarak tahliye edildiği açıklandı. Olayla ilgili Yalova Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan soruşturma kapsamında beş Cumhuriyet savcısı görevlendirildi.

(BBC – 29.12.2025)

Bu yazı toplam 359 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar