Yeterince İyi Cinsel İlişki Modeli: Mükemmellik Değil, Gerçeklik Üzerinden Bir Yaklaşım
Cinsel davranışlar sırasında haz ve orgazm deneyimlemek elbette keyifli olabilir. Ancak bu, her zaman aynı yoğunlukta ya da aynı tatmin düzeyinde gerçekleşmeyebilir. Bazen istediğimiz gibi olur, bazen olmaz. Bazen güçlü bir orgazm yaşarız, bazen hiç orgazm olmadan da kendimizi cinsel anlamda iyi ve yakın hissederiz. Cinsel tatmin dediğimiz deneyim, aslında sandığımızdan çok daha geniş bir çerçevede değerlendirilmelidir.
Cinsel tatmin yalnızca haz ve orgazmın oluşmasıyla sınırlı değildir. Bazen partnerine yakın hissetmek, bazen bir dokunuş, bazen sadece duygusal bir bağın varlığı da cinsel tatmin duygusuna katkı sağlar. Bazen ise hiçbir fiziksel davranış olmadan da kendimizi iyi hissetmemiz mümkündür. Bu nedenle cinsel tatmini konuşurken ‘her cinsel aktivitede mükemmel olmalı’ yanılgısından çıkmamız gerekiyor. İşte tam bu noktada devreye ‘Yeterince İyi Cinsel İlişki Modeli’ giriyor. Bu model, cinsel yaşamın mükemmel olmak zorunda olmadığını; onay, saygı, güven olduğu sürece ‘yeterince iyi’ olmasının sağlıklı ve tatmin edici bir cinsel ilişki için yeterli olduğunu savunuyor. Bu yaklaşım, partnerlere ve bireylere cinsel ilişkiyi bir performans, bir sınav ya da sonuç odaklı bir etkinlik olarak görmemeleri gerektiğini hatırlatır. Cinsel ilişkinin her zaman aynı yoğunlukta, aynı arzu seviyesinde, aynı ‘başarı kriterleriyle’ gerçekleşmesini beklemek gerçekçi değildir. Ve bu beklenti çoğu zaman tatmini azaltır. Cinsel yaşamda inişler ve çıkışlar doğaldır. Günlük yaşamımız sabit ve tekdüze olmadığı gibi cinsel yaşamımız da değildir. Çünkü insan bedeni ve zihni duygusal dalgalanmalardan, stres düzeyinden, fiziksel sağlık durumundan, ilişki dinamiklerinden ve çevresel koşullardan doğrudan etkilenir. Bazen partnerlerle tam da hayal ettiğimiz gibi deneyim yaşayabilir bazen de yorgunluk, stres, kaygı, dikkat dağıtıcı unsurlar veya daha farklı sebepler nedeniyle cinsel ilişki istediğimiz kadar tatmin edici olmayabilir. Bu tamamen olağandır. Yeterince İyi Cinsel İlişki Modeli, işte bu dalgalanmaları olağanlaştırır. Her zaman ‘harika’ olmak zorunda olmadığını hatırlatır. Cinsel ilişkiyi bir rekabet, bir sınav veya başarmak zorunda olunan bir görev olarak değil; partnerlerin duygusal, zihinsel ve fiziksel olarak buluştuğu doğal bir süreç olarak ele almak cinsel tatmini artırır. Çünkü baskı azalır, spontane anlar çoğalır, performans kaygısı ortadan kalkar ve beden daha rahat tepki verir.
O halde cinsel istek ve tatmin neden değişir? Cinsel isteğin ve cinsel tatminin zaman zaman değişmesi, dalgalanması veya farklı yoğunluklarda hissedilmesi çok normaldir. Çünkü cinsel istek yalnızca hormonlarla değil, duygu durumumuz, yaşam koşullarımız, ilişki kalitemiz, öz bakım düzeyimiz ve psikolojik iyilik halimizle yakından ilişkilidir. Bazı günler kendimizi çok istekli hissedebiliriz, bazı günler ise hiç istemeyebiliriz, bazı anlarda istek gelir ve gider. Bu dalgalanmalar ‘sorun’ değil, insan olmanın bir parçasıdır. Cinsel isteğin değişken olmasının en temel sebeplerinden bazıları şunlardır; stres ve kaygı, tükenmişlik ve yoğun iş temposu, partnerlerle olan ilişki dinamikleri, fiziksel sağlık durumu, uyku düzeni, menstrual (regl) döngü, ilaç kullanımları, gebelik, doğum, menopoz gibi dönemler, duygusal yatkınlık düzeyi. Bu değişkenlikler, cinsel ilişkinin ‘bir gün çok iyi, ertesi gün kötü’ olmasını son derece doğal kılar. Cinsel yaşam bir spektrumdur (çeşitlilik). ‘İyiden kötüye’, ‘kötüden iyiye’, ‘eh işteye’ kadar uzanan geniş bir aralıkta değişir. Ve hepsi normaldir.
Cinsel ilişkiyi anlamak için öncelikle kullanılan kavramların ne ifade ettiğini bilmek önemlidir. Çünkü birçok kişi bu kavramları birbirine karıştırdığından cinsel tatmin konusunda yanlış beklentiler ortaya çıkar. ‘Haz, cinsel davranışlardan fiziksel veya psikolojik zevk alma halidir.’ Bu haz, tek başına ya da partnerli bir ilişki sırasında ortaya çıkabilir. ‘Orgazm, genellikle cinsel uyarılmanın en yüksek noktasında genitaller ve bedenin farklı bölgelerindeki kasların ritmik kasılmasıyla ortaya çıkan, beyin tarafından yönetilen reflektif bir tepkidir.’ ‘Uyarılma, duyuların algıladığı bir uyaran karşısında vücudun verdiği fizyolojik ve psikolojik bir yanıttır.’ Uyarılma kontrol edilemez fakat uyarılma sonrası verilen tepkiler kişinin kontrolündedir. ‘Cinsel tatmin, kişinin cinsel davranışlar sırasında kendini keyifli, rahatlamış, yakın ve iyi hissetmesiyle oluşur.’ Orgazm tatmin için gerekli değildir, tıpkı haz duymanın tek başına tatmin anlamına gelmemesi gibi. Bu ayrım kişilerin kendi cinsel deneyimlerini daha doğru yorumlayabilmelerini sağlar.
Kendimizi anlamak için cinsel istekle ilgili kendimize sorabileceğimiz sorular vardır. Cinsel isteğimiz hakkından düşünmek, kendi bedenimizi ve cinselliğimizi daha iyi anlamamızı sağlar. Bu, aynı zamanda partnerlerimizle cinsel iletişimimizi güçlendirir. Bu soruları bir yere yazabilir veya zihnimizde cevaplayabiliriz. ‘Ben ne zaman ve hangi durumlarda cinsel istek hissediyorum?’, ‘cinsel istek hissettiğimde bunu vücudumda nasıl deneyimliyorum?’, ‘cinsel isteğimi partnerime nasıl ifade ediyorum?’, ‘cinsel isteğimin arttığını en çok ne zaman hissediyorum?’, ‘cinsel isteğimin azaldığını en çok ne zaman hissediyorum?’ bu sorulara verdiğimiz yanıtlar, kendi cinsel yaşamımızın ‘spektrumunu’ anlamamız için güçlü ipuçları sunar.
Cinsel ilişkiyi bir performans alanı olarak değil bir iletişim, yakınlık ve paylaşım alanı olarak görmek hem bireysel hem de ilişkisel tatmini artırır. Hedef, kusursuzluk değil gerçekliğe uygun bir beklenti ve ihtiyaçları ifade edebilmedir. Sonuçta bedenimiz değişir, duygularımız değişir, koşullarımız değişir ve cinsel yaşam da bu değişimin doğal bir parçasıdır.
Mükemmelliği bırakıp gerçekliğe izin verdiğimizde, cinsel tatmin çoğu zaman kendiliğinden artar.







