1. YAZARLAR

  2. Ongun Talat

  3. Umudun İktidarı II - Gündem belirleyen muhalefet
Ongun Talat

Ongun Talat

Umudun İktidarı II - Gündem belirleyen muhalefet

A+A-

Bir önceki yazıda halkın siyasetten ümidi kestiği günlerde umudun yeniden tesis edilmesi meselesinin muhalefetin başlıca kaygısı olması gerektiğini ifade etmeye çalışmıştım.*

Tabi burada halka umut vermekten kastedilenin bir nevi “her şey çok güzel olacak” romantizmi, “güneşli günler göreceğiz” naifliği olmadığını belirtmem lazım.

Altı dolu ve iktidar iddiası taşıyan bir söz bağlamından söz ediyorum. Bunun için iddia ortaya koyabilmek, güçlü bir iktidar hedefini ilan edebilmek, umutsuzluğu aşmayı somutlaştırabilmek büyük önem arz ediyor.

Hedef “umudun iktidarı” olacaksa  hükümetin icraatlarını eleştirmekle yetinen bir propaganda dilinden kurtulmakla işe başlanmalı.

Yani şöyle diyelim; bir erken seçimi beklediğimiz bugünlerde seçim kampanyası dönemine şimdiden girmiş olduğumuzu dikkate alırsak, muhalefet açısından kampanyanın ikinci fazına geçmenin vakti çoktan geldi ve geçiyor bile.

Bu yeni faz halka zaten yaşamakta oldukları olumsuzlukları yineleyen bir dili aşarak, bunun yerine kendini anlatmayı odağına alan bir propaganda dilini benimsemeyi içermek durumunda.

Bugün neresinden tutarsanız elinizde kalan bir yönetime rağmen muhalefete hatırı sayılır ölçüde eleştiriler gelmeye devam ediyorsa ortada bir sorun olduğunu kabul etmek zorundayız.

Siyaset namına en önemli gündem maddesi bunca soruna rağmen halen UBP kurultayını kimin kazanacağı olabiliyorsa şapkayı önümüze koyup ciddi ciddi düşünmek zorundayız.

Bilmeliyiz ki, gündemi belirleyebilecek bir yetkinliğe erişmiş olmak güçlü olduğunuz algısına yol açar. Halkın büyük çoğunluğu böyle bir yetkinliği hiç de zorlanmadan, neredeyse içgüdüsel olarak kavrama yetisine sahiptir.

Hemen yanı başımızda yakından takip ettiğimiz Türkiye’den örnek vermek gerekirse, AKP’nin yıllardır başardığı şey tam da buydu. Muhalefetin eleştirilerine tam bir kayıtsızlık, kamuoyu nezdinde kendi istediği gündem maddelerini yaygınlaştırma, bunları kendi tercih ettiği zamanda ve biçimde konuşturma AKP iktidarının -şimdilerde kaybettiği- en önemli meziyetlerindendi.

AKP muhalefetin eleştirilerine karşı savunmaya geçmek gibi bir yanlışa düşmemeyi başararak uzun erimli bir iktidar dönemini sağlama almış oldu. Bu ortamda muhalefete biçilen rol ise yıllarca AKP’nin gündeminin kuyruğuna takılmaktan öteye geçemedi.

KKTC’de ise son dönemlerde yaşadıklarımız  Türkiye’de yavaş yavaş aşılmaya başladığını gördüğümüz bu kısır döngüyü çağrıştırıyor.

Hükümetin, özellikle UBP’nin tavrı “siz ne kadar bağırırsanız bağırın ben kendi bildiğimi yaparım” minvalinde. Bu kayıtsızlık tavrı sahibine, aslında öyle olmasa bile güçlü olduğu imajını kazandırıyor.

Hükümet bir şey yapıyor, muhalefet yaratılan olumsuzluğu kınamak için sıraya giriyor...

Başbakan ya da bakanlardan biri tuhaf bir açıklama yapıyor, muhalefetteki siyasiler birer birer o açıklamanın kuyruğuna takılıyor...

Muhalefet böyle bir dayatmayı kabullenmemek, tepkisel bir tavra sıkışmayı reddetmek zorunda.

Çünkü esas olan muhalefetin kendi gündemini yaratabilmesidir.

Halkın muhalefete bir şans vermesinin anahtarı işte burada saklıdır...

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bu yazı toplam 1385 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar