1. YAZARLAR

  2. Ünal Fındık

  3. Ülkenin kendi olmaya ihtiyacı var
Ünal Fındık

Ünal Fındık

Ülkenin kendi olmaya ihtiyacı var

A+A-

Kıbrıs’ın kuzeyi uzun bir süredir kendinde değil. Özellikle pandemi dönemi ve sonrasında ülkemiz kendinden uzaklaştı.

Bu durum insanımızı da derinden üzmektedir. Kendi ülkemizde karar verici olmaktan uzaklaştık. Bizim yerimize başkaları karar vermekte, bizim adımıza başkaları konuşmakta, hayatlarımıza başkaları yön vermeye çalışmaktadır.

Biz talep etmediğimiz halde her köşeye cami inşa edilmekte, önce Lefkoşa’ya, şimdi de Mağusa’ya İlahiyat Koleji inşa edilmekte, buralarda TC kökenli göçmen çocuklarına dini eğitim verilmektedir. Bu çocuklar sözde imam olarak mezun olacak ve ülkemiz camilerinde imam olarak görev yapacaklar. Böylece Türkiye’den imam getirmemize gerek kalmayacak.

Ama Hala Sultan İlahiyat koleji açılalı neredeyse 12 sene oluyor ama bu okuldan mezun olan çocuklar imam olmak yerine, başka alanlarda üniversite eğitimi alıyorlar. Bu da onların en doğal haklarıdır. İstedikleri mesleği seçebilirler.

Öyleyse bizim ilahiyat kolejine değil, 1974 öncesinde olduğu gibi kaliteli eğitim veren devlet okullarına ihtiyacımız var. Benim orta-lise öğrenim dönemimde özel ders yoktu, dershane yoktu, deneme sınavı yoktu ama benimle beraber liseden mezun olan öğrencilerin çoğu Türkiye’nin en iyi üniversitelerini kazanabiliyordu.

Bu durum 1980’li yılların sonuna kadar sürdü. Sonra giderek azaldı. Şimdi ise kontenjan alınmasa doğrudan iyi bir üniversite kazanmak neredeyse imkansız hale geldi.

Demek ki bu ülkenin devlet okullarının kendine gelmeye, kendi olmaya ihtiyacı var.

Eğitimin kendi olması demek, yetişecek yeni nesillerin kaliteli eğitim alması demektir. Bu sayede ülkede her alanda verim yükselecek ve kamuda verimlilik doğal olarak artacak demektir.

Kaliteli eğitim olmadan kaliteli kamu yönetimi olamaz. Kaliteli sağlık eğitimi olmadan, kaliteli sağlık hizmeti olamaz.

Bunun için önce biz kendimiz olmalı, kendi ülkemizi kendimiz yönetmeli, kendi geleceğimizle ilgili kararları kendimiz vermeliyiz.

19 Ekim cumhurbaşkanlığı seçimi ile bir başlangıç yaptık.

Bazı siyasi ve köşe yazarlarının dediği “Ankara’nın tam desteğine sahip Ersin Tatar’ı” değil, yine aynı kişilerin “seçilirse Ankara ile kriz çıkacak” diye iddia ettiği Tufan Erhürman’ı hem de % 63 oyla cumhurbaşkanı seçtik.

Aynı kişiler seçimin ardından da “aslında Ankara Tatar’ı değil, Erhürman’ı destekliyordu” yalanını yayarak “ülkenin bu yarısında Ankara’nın istemediği hiç kimse seçilemez” demek istiyorlardı.

Anlamadıkları, ya da anlamak istemedikleri bu halkın son dönemde yaşananlardan çok ama çok sıkıldığını, bu gidişatı hiç ama hiç beğenmediğini ve bunu tersine çevirmek için elini taşın altına koymaya hazır olduğudur.

Bu ülke tarihinde hiç görülmeyen hırsızlık, yolsuzluk, kara para aklama işleri, kumar bağımlılığı hiç olmadığı kadar yaygınlaştı.

Bütün bu kara düzen içinde havada uçuşan tehditler, tehditle haraç toplama çalışmaları bu ülkeye yabancı işlerdir.

Hele çeteler ve bu çetelerin adamıza gönderdiği ve kundaklama hatta kurşunlama yaptırdığı 17-18 yaşında çocuklar bu halka yabancıdır.

Biz böyle yaşamak istemiyoruz. Bunlar bize yabancıdır. Yabancı olmaya devam etsinler.

Ülkenin güvenliğinden sorumlu olanlar lütfen biraz daha fazla çaba harcasınlar ve kimseden korkmadan, çekinmeden bu olayların üzerine gitsinler. Ülkemize bütün giriş-çıkışları kontrol altına alsınlar. Sınır kapılarından turist adı altında çeteci geçmesine izin vermesinler.

Merak etmeyin halkımız bu yönde en küçük bir çaba görürse sonuna kadar destekleyecektir.

Ama bizi yönettiğini iddia edenler bizi değil de kendilerini o koltuklara oturtanların istek ve arzularını yaşama geçirmeye çalışırlarsa onlar için de yolun sonu göründü demektir.

Cumhurbaşkanlığı seçimi ile başlayan değişim devam edecek ve önüne geçmeye çalışanları silip süpürecek.

Ülkenin kendi olmaya ihtiyacı var. Bu ülke insanı en kısa zamanda ülkenin bu ihtiyacını yerine getirecektir.  

Bu yazı toplam 1140 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar