“Teşvik” reklamları
Çalışanlara yönelik “sigorta desteği”, özel sektör emekçilerini korumak için gündeme gelen tedbirlerden biriydi. Yeni mezunlara, kadınlara, dezavantajlı sektörlere uygulandı.
Çalışma Bakanları Sonay Adem'den Türkay Tokel’e, Aziz Gürpınar'dan Zeki Çeler’e, Faiz Sucuoğlu’ndan Koral Çağman’a pek çok farklı bakan döneminde hayat buldu, kapsamı genişletildi, yeni teşviklerle güçlendirildi. Şimdiki "yarım akıllar", bu teşvikleri sanki ilk kendileri ortaya çıkarmış gibi siyasi iletişim yapıyorlar.
Ülkedeki onca yozlaşma ve kirlenme böylesi “reklamlar” ile unutulmuyor.
Biz reklamları izlerken, birileri polis hücresinde ölüyor, birileri güneyden aldığı birkaç kilo etle barikatta tutuklanıyor.
***
Özel sektör çalışanlarının iş güvencesi ve çalışma koşulları berbat.
Kamu görevlisi ile özel sektör çalışanı arasında uçurum büyüdükçe, siyaset üzerindeki baskı da artıyor doğal olarak.
Maliye'nin kasasına ortak değilseniz yaşama şansınız yoktu çünkü...
Gelecek güvencesinden, hayat pahalılığı karşısında korumadan ve insani çalışma düzeninden yoksundur özel sektör emekçileri...
İşte o nedenle "Ulusal" hükümetlerin en önemli becerisi "yakınlarını" kamuya yerleştirmek oluyor. Son 5 senede yine hiç olmadığı kadar çok "partizan" istihdam yapıldı. Liyakat iyice kayboldu böylece… İş bilmezler çoğaldıkça çoğaldı…
***
Yakınlarını kamuya istihdam edenler ve siyasetini bunun üzerinden sürdürenler, özel sektöre yönelik de güzelleme yapıyorlar.
Özel sektörün cazibesi böylesine arttıysa, kamuya istihdam için birbirinizi yemenizin sebebi nedir? Toplumsal kaynaklarla finanse edilen Maliye üzerinden ödediğiniz danışmanlar, yeteneği ve yeterliliği muamma pek çok alanda müdür atadığınız partili dostlar niye?
Kişiye özel yeni bir istihdam girişimi daha dün yaşandı Meclis’te… Hem de Maliye her ay maaşları ödeyebilmek için borçlanırken… O borç altında en fazla da özel sektör emekçileri ezilirken…
***
Özel sektöre prim desteği elbette önemli bir teşviktir ve yıllardır uygulanıyor, buna rağmen “işsizlik” sorununu çözmüyor.
Hele gizli işsizlik…
Pek çok genç eğitimi, uzmanlığı, yeteneği dışında işleri yapmak zorunda kalıyor ya da ülkeden kaçıyor.
Bir avukat ya da iletişimci, işini bırakıyor, geleceğini güvence altına almak için sivil muhacerette her gün mühür basmayı tercih ediyor. Bir röntgen teknisyeni ya da fizik tedavi uzmanı, sekreterlikten yazıcılığa önüne çıkan her kamu münhaline başvuruyor.
Siyasi partilerin ilçe ya da örgüt başkanları, bu politik görevleri, evlatlarını kamuya ya da belediyelere istihdam için kullanıyor.
***
Özel sektöre istihdamı teşvik etmek için prim desteği yetmez…
İş güvencesi sağlanmalıdır önce…
Maaşların iyileştirilmesi için rekabet koşulları iyileştirilmelidir.
Kamudaki 'mesai' hassasiyeti özel sektörde de gözetilmelidir…
Çalışanlar için “tatil” ilan edildiği zaman kamuya sınırlı olmamalıdır bu!
Yatırımların gerçek maaş üzerinden yapılması için etkin bir denetim şarttır.
Çoğu akademisyen, sigorta sisteminde “asgari ücret” üzerinden kayıtlıdır.
Özel sektörde işletmelerin daha iyi ücret ödeyebilmesi ve istihdamını koruması ya da artırması için haksız rekabet koşullarına son verilmelidir; bunun başında “kamu görevlilerinin ikinci iş serbestliği” gelmektedir.
Ticari iş yapan kamu görevlilerinin – hangi meslek grubunda olursa olsun- görevine son verecek kararlı adımlar atılmalıdır.
Sırtlarını sıvazlamak yerine…
Sağlıkta özellikle poliklinik hizmetlerinin tam gün sürekliliği sağlanmalı; yoksullara yönelik ücretsiz kreşler ve bakım hizmetleri devreye girmeli, eğitimde tam güne geçiş başarılmalıdır.
İletişim, enerji ve akaryakıttaki fon yükü kaldırılmalı; alım gücü artırılmalıdır.
Yeni ve genç girişimcilere yönelik sıfır faizli, uzun vadeli kredi imkanları, ayrıca destek projeleri hazırlanmalıdır.
En önemlisi de bu kapatılmışlık halinden kurtulmamız için çaba harcanmalıdır.
Dünyanın önemli markaları adanın kuzeyine yatırım yapmaz, üretim gelişmez ve dış pazar erişim mümkün olmazsa işsizlik kabusu hep peşimizde olacaktır.
Bunları başarmadıkça, her dönemde aynı teşvik programları üzerinden “reklamları izlemek” sonuç üretmiyor.
Bilmem anlatabildim mi?