1. YAZARLAR

  2. Tayfun Çağra

  3. “Pala görmeye dayanamıyorum”
Tayfun Çağra

Tayfun Çağra

“Pala görmeye dayanamıyorum”

A+A-

 

“Galiba beni vurdular…” dedi biri…  “Galiba beni da vurdular…” dedi diğeri… Öte yandan boğazı kesilen Kostas su istiyordu, Takis ona su getireceğini söylüyordu ama nereden bulacağını bilemiyordu… Takis üzerinden yıllar geçmesine rağmen artık pala göremiyor ve gördüğünde titremeye başlıyordu çünkü Gönyeli ovasını hatırlıyordu.

***

Bu cümleler bir diziden, bir filmden alınmadı. Bunlar gerçek, bunlar yaşandı… Bizim Ada’mızda, Gönyeli’de yaşandı… 12 Haziran 1958’de yaşanan ve bilinenin aksine Kıbrıslı Türklerin, Kıbrıslı Rumları öldürdüğü, aslında ilk katliam olarak belirlenen kara bir gündü…
Bu olayı anlatan, o günü getiren olayları, provokasyonları sırasıyla araştırıp ‘Şiddet Mevsiminin Saklı Tarihi’ adlı kitabına aktaran Niyazi Kızılyürek’in kitabında var bunlar… Bunlar araştırılıyor, yazılıyor, saklı tarih gün yüzüne çıkarılıyor. Birilerini birilerine düşman etmek için değil, aksine ‘yüzleşmek’ için… Bundan sonrasını güzele, diyaloğa, barışa kurabilmek için…

***

İbret verici bir kitap hazırlamış yine Kızılyürek… Aşağıdaki paragraflar kitaptan alındı. O kara günü yaşayan ve canlı olarak kurtulan Kıbrıslı Rumlardan bazılarının polise verdikleri ifadeleri aktarıldı, bazıları yüzyüze Kızılyürek’e yaşadıklarını anlattı. Ve öncesinde başlayan gerilim, olayın ardından da artık karşılıklı ölümler… Mutlaka okuyup, anlamak lazım.

***

“Bize ateş açıyorlardı. Andreas, ‘galiba beni vurdular be’ dedi. Durup yarasına bakacak halimiz yoktu. ‘Madem yürüyebiliyorsun, yürü kaçalım, ben yanındayım’ dedim. Kaçıyorduk. 10-20 adım ilerledik. Bize ateş açmaya devam ediyorlardı. Ayağımdan yaralandım. Andreas’a dedim ki, ‘Be, beni de vurdular ama duramayız, koşabileceğimiz kadar koşacağız.” Hrisostomos Konstantinos’un Kızılyürek’e anlattıklarından…

***

“Yannis’e gel geri dönelim dedim ama Yannis yanımdan kayboldu. Ben geriye doğru yürürken Kostas Mavris’e rastladım. Boğazı kesilmişti. Kan, oluk gibi akıyordu. ‘be Taki, bana biraz su getir’ dedi. Tuhafıma gitmişti. Boğazı kesik biri nasıl konuşabiliyordu… Ona, ‘be Kosta, şimdi su bulup getireceğim’ dedim. Suyu nerede bulabilirdim ki…” Takis Tsikkos’un Kızılyürek’e anlattıkları…

***

“Bu arada ellerinde keserler, bıçaklar, değnekler olduğu halde bisikletliler de geldiler ve onların da köylülerimi kovalayıp onlara vurduklarını gördüm. İki kişinin İoannis Stavros’un kafasına topuzlarla vurduklarını gördüm” Andreas Hristoforos’un polise verdiği ifade.

***

“Sana şunu söylemeliyim ki, ben pala görmeye dayanamıyorum. 1974 savaşında Türk uçakları bazı kasalar atıyordu. Yanlışlıkla birkaç kasa bizim köye düşmüştü. Kasalarda palalar vardı. Bir köylümüz kasalardan birini açarak bu palalardan aldı. Biz o zaman Ayyorgi manastırında saklanıyorduk. Palayı alan köylümüz Stelios elinde palayla manastıra gelince, ona ‘Stelio, bu palayı nereden getirdin’ dedim. Titremeye başladım. Dayanamıyordum. Bugün bile pala göremem. 76 yaşında oldum ve hala pala görmeye dayanamıyorum. Pala görünce, aklıma Gönyeli’de yaşadıklarım geliyor.” Takis Tsikkos’un Kızılyürek’ anlattıkları…

Bu yazı toplam 1801 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar