1. YAZARLAR

  2. Serhat İncirli

  3. Onur ve gurur olmalı ki gelecek sağlam olsun!
Serhat İncirli

Serhat İncirli

Onur ve gurur olmalı ki gelecek sağlam olsun!

A+A-

“İşgal” dendiğinde neden kızıyorsunuz anlamıyorum!

Gerçekten sizi anlamak çok zor!

-*-*-

Bakın, Kıbrıs Türk toplumu 1958 yılından beri, yani TMT ile birlikte Türk Derin Devleti postallarını buraya bastığı günden bu yana, bu toplum kendi liderlerini, kendi siyasi tavırlarınız seçemedi- belirleyemedi!

-*-*-

Bu zaman zaman “çok ağır müdahaleli”, zaman zaman “daha hafif müdahaleli” olsa da, Türkiye’nin istemediği kişi ya da kişiler belki liderimiz oldu, belki hükümete de girdi ama bir şekilde oradan “çok kolay alındı…”

-*-*-

Ve bu şekil bir siyaset, 1958’den beri bir kültür haline geldi..

-*-*-

Birileri, bir yerlere gelmek istiyorsa, sonuçta Anavatan’daki yetkililerden icazet alması gerektiğine inandı ve son dönemde bu iş tam anlamıyla rezil hale dönüştü…

-*-*-

Öylesine rezil hale dönüştü ki; artık Anavatanlı yetkililer bu işi öyle kriptolarla, ajanlarla falan yapma gereği duymuyor, doğrudan “huzura” çağırıyor…

-*-*-

Mesela şu anda Ersin Tatar için yeniden bir ekip kurulmuş…

Ankara’da iki önemli kişi tarafından oluşturulan ekip yakın bir zamanda ülkeye gelecek ve burada, eski – yeni Büyükelçi ile birlikte çalışacakmış…

-*-*-

Ama bırakın seçimlere müdahale meselesini; günlük sosyal – kültürel veya sendikal yaşam da Türkiye’ye endekslendi…

-*-*-

Mesela Türkiye’yi yönetenler, sık sık KKTC’deki bazı sendikalardan duydukları “rahatsızlığı” açıkça dile getirdiler…

-*-*-

Ama bundan da ötesi var…

Mesela yeni bir sendika kurulmuş…

Kuruldu…

Kurdurtuldu…

-*-*-

Eğitim alanında faaliyet yürütüyor…

Ve KKTC’deki eğitim sistemin hatta mevcut eğitimle alakalı bakanı bile Türkiye’deki büyüklerine şikayet ediyor…

-*-*-

KKTC’de sorun var!

KKTC’deki bir sendika, bu sorunu çözmek için Türkiye’deki yetkililere yazıyor!

Şikayet ediyor!

Müdahale istiyor!

Kimse de buna bu açıdan tepki vermiyor ama “işgal” dedik mi, ateş oluyorlar!

-*-*-

Kıbrıs sorunuyla ilgili de örnek verebiliriz…

Kıbrıs sorununda iki taraf var…

Kıbrıs Rum toplumu veya Kıbrıs Cumhuriyeti ile Türkiye!

Çatışan ya da müzakere edilen en önemli konularla bizim zerre alakamız yok!

-*-*-

Toprak da mülkiyet de güvenlik ve garantiler de “Kıbrıslı” bir sorun değildir!

-*-*-

Efendim, “gelmeseydik sizi öldüreceklerdi, sizi biz kurtardık”la mı vuracaksınız yine?

Vurun!

-*-*-

Ama gerçeği değiştiremezsiniz…

-*-*-

Güvenlik ve garantilerle ilgili yürütülen propaganda tam bir hukuki rezaletten ibarettir…

Çünkü Türkiye’nin “asla vazgeçmeyiz” diyerek, sözde Kıbrıs Türk toplumunun garantörüymüş gibi yutturmaya çalıştığı ve acıdır zaten nüfusun tamamına yakınının yuttuğu mesele, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin bölünmez bütünlüğünün garantörlüğüdür, hikaye okumaktan vaz geçin!

-*-*-

Ne mi yapmak lazım?

Düşünmek!

Eyleme geçmek, bir şeyler yapmak!

Değilse, üç – beş seneye Limasol Karnavalı’nda bir kortejde 50 kadar Kıbrıslı Türk de yürüyüşe katılacak ve herkes bize sadece acıyacak…

Acırken düşünecekler, “ne onursuz, ne gurursuz bir toplumdular, sonları kötü oldu…”

-*-*-

Kıbrıs Türk toplumu, bu günleri yaşamak için mi yıllarca direndi?


Bir bu eksikti!

Güney’de yasa değişmiş…

Bir süreden beri “Rum” veya “Elen” olmayıp da Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşı olan erkekler de askere alınıyormuş…

-*-*-

Hatadan mı kaynaklanıyor, bir yanlışlık mı var, kasıtlı mı yapıyorlar, iaka mı bilemem ama ikincidir işitiyorum; Larnaka Havaalanı’nda “Kıbrıs Cumhuriyeti Vatandaşı iki genç erkeğe, askerlik görevinizi yerine getirmediğiniz görülüyor” denmiş!

-*-*-

Bir Rum tanıdığıma sordum; eskiden devlet işlerindeydi; bildiğim iki örneği anlattım; “Bir yanlışlık var, bir yanlış anlama olacak, ilgili uygulama Kıbrıslı Türkleri kapsamıyor” dedi ama O’nun da içine kurt düştü!

Araştırıp bilgi verecek!

Bilgi verdiğinde ben de size bildireceğim!


Cenazelerimiz ve vekillerimiz!

Gün geçmiyor ki bir büyüğümüz, atamız ölmesin…

Ölümler sanki çok hızlandı…

-*-*-

Kıbrıslılar, artık daha çok cenazelerde buluşuyoruz…

-*-*-

Lefke’de çocukluk arkadaşlarım sevgili Hüseyin ve Hayriye kardeşlerimin anneleri; avcı ustamız Hüsnü Şener’in değerli eşi ve Caner Aspava kardeşimin teyzesi Sensevil ablamız da yaşamını yitirdi…

Allah rahmet eylesin, aileye – sevenlerine başsağlığı dilerim…

-*-*-

Sensevil ablamızın damadı ve benim hayatta resmi anlamda en eski arkadaşım olan Kenan Örgen, UBP’nin eski Genel Sekreter yardımcılarından…

-*-*-

Cenazeye çok sayıda UBP’li vekil, bakan da katıldı…

Başka partili de olabilirdi…

-*-*-

Cenazeye katılmak bizim geleneklerimizde en değerli son görevdir…

Gidemediğim zaman çok üzülürüm…

-*-*-

Ancak, vekil veya bakanlar için cenazeye gitmenin bir şekilde “yasaklanması” gerektiği inancındayım…

Çünkü açıkça zaman harcanıyor ve bu harcanan zaman, bizim için ortaya konması gereken hizmetten kesiliyor…

-*-*-

Dün sabah Lefkoşa’dan çıkmadan önce Meclis oturumu başladı…

Yoklama alındı…

Genel Kurul açıldı…

Lefke’ye cenazeye gittim, yarı UBP orada…

-*-*-

Gerçekten saygı duyuyorum, cenazeye gidilmesine bir diyeceğim yok ama eğer Genel Kurul günüyse ya başka bir gün genel kurul tekrar edilmeli ya da söyleyelim vatandaşa, Pazartesi Salı meclisimiz toplanıyor, o günlerde ölmeyin; ölürseniz de cenazeyi Çarşamba veya Perşembeye alalım!


diane-helentjaris-5f1rsk-pyzq-unsplash.jpg

Eşitiz canım ve egemeniz… KKTC’de memuru ödemek için her ay milyar milyar borçlanan son dönemlerin efsane hükümetine ve onlardan daha efsane olan eşitlikçi ve egemenlikçi Ersin Tatar’a bir haber vermek istiyorum; Kıbrıs Cumhuriyeti’nin bütçesi, 2024 yılında 1,5 milyar Euro'luk bir fazlalık verdi… Bu rakam, 2024 için GSYİH'nın yüzde 4,5'ine denk geliyor… Eşitiz canım… Eşit… Elyeliler da der, “gayet eşit!”

Bu yazı toplam 1744 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar