1. YAZARLAR

  2. Cenk Mutluyakalı

  3. O bedeli biz ödüyoruz!
Cenk Mutluyakalı

Cenk Mutluyakalı

O bedeli biz ödüyoruz!

A+A-

Kıbrıs siyasetin temelsiz ve dayanıksızsa, düşersin…
Hayatın gerçeği seni yalanlar…

“Rum-Yunan ikilisinin ambargoları” gibi milliyetçi ezberlere yaslanır, hınç dilinden medet umar, suçlama oyunlarıyla bağırırsan, İstanbul’da dalgalanan Kıbrıs Cumhuriyeti bayrağı seni utandırır.

Kıbrıslı Rum gençler oradadır, Kıbrıslı Türk gençler evde…
“KKTC” görünmezdir tümüyle!

***

Türkiye, “KKTC”yi adanın kuzeyinde tanıyor.
Uluslararası alanda değil yerelde!

“KKTC” için bedel ödemiyor.
O bedeli Kıbrıslı Türkler ödüyor.

***

Türkiye dese ki, “Biz ülke olarak KKTC’yi tanıyoruz, o zaman, ülkemizde düzenlenecek uluslararası bir turnuvaya da davet ediyoruz.”
O zaman uluslararası turnuvaların dışında kalır değil mi?
Bedel öder yani…
O bedeli ödemiyor.
Biz ödüyoruz.

“Biz sizin hatırınıza dünyanın dışında kalmayız” diyor.
Biz kalıyoruz!

Fark bu!

***

Türkiye böyle bir bedeli ödemesin elbette…
Ne suçu var, Türkiyeli gençlerin…
Ama ödetmesin de!

Kıbrıs siyasetinde müzakere masasından kaçmasın…
Uluslararası toplumun reddettiği ne varsa öne sürmesin…
Müdahale etmesin adanın kuzeyinde seçimlere…
İradeyi gasp etmesin buralarda…
Kıbrıs meselesini Avrupa Birliği ve doğal gaz pazarlığında “koz” yapmasın…
“Güç” gösterisi ile gerçek üstü talepler ortaya koymasın…
Ada yarısına hapsolmayalım.

***

“Biz KKTC’yi tanıyoruz, o nedenle, takımlarımız oraya gidecek ve maç yapacak, bedeli neyse de öderiz” demiyor.
Çünkü o zaman uluslararası organizasyonların dışında kalıyor.

O bedeli Kıbrıslı Türkler ödüyor.
Kendisi ödemiyor.

“Çözümsüzlük çözümdür” siyasetinden vazgeçecek o zaman…
Yoksa…
Kiminiz  “Kıbrıs Cumhuriyeti” bayrağı ardında yer bulacağız kendimize…
Kimimiz Türkiye!
Birleşik Kıbrıs yerine…

o-bedeli-biz-oduyoruz.jpg


TC Elçiliği Spor Koordinatörü arandı!

Buse Savaşkan atletizmde gururumuz, biliyorsunuz.
Hepimiz de takdir ediyor, alkışlıyor, kutluyoruz.

Kıbrıs'taki çözümsüzlük koşulları nedeniyle Türkiye adına yarışıyor.

Hani hep diyoruz ya, şimdiki vizyonla, bir yanda Kıbrıs Cumhuriyeti kalıyor geriye, diğer yanda Türkiye Cumhuriyeti...
“İki devletli çözüm” bu!
Kıbrıslı Türklerin "görünmezliği" üzerine bir sonuç var.

***

Kıbrıs Türk Atletizm Federasyonu Başkanı Ferhat Sakallı'yı dinliyorum dün...
Atletizmde Avrupa'da yarışan sporcularımızı anlatıyor, ne kadar çok yetenekli gencimiz olduğunu söylüyor; yalvar yakar Türkiye milli takımı içinde yer arıyoruz gençlerimize…
Bu çocuklar kendi yurdu adına yarışamıyor.
Hep bir “sınırlılık” hali…

***

"Sporcularımızın hiçbir değeri olmadığını gördük, bir hedef koyamadıktan sonra maalesef çok zor" diyor Başkan...
"Yara bandıyla olmuyor” diyor...
O bandı kaldırınca, bu toplum yine kanıyor.

***

En çarpıcı sözleri şu...
"Buse açık ara Türkiye şampiyonu... İslam Oyunları'nda kadro dışı bırakıldı. TC Elçiliği Spor Koordinatörlüğü arandı. Derecelerini gönderdik. Buse yeniden kadroya alındı."

***

TC Elçiliği Spor Koordinatörlüğü çözüyor sorunumuzu…
“Alt yönetim” pratiği budur.

Sonuç:
Buse, Türkiye milli takımında yarışıyor.
Kıbrıs Cumhuriyeti de kendi bayrağıyla, sporcusuyla, ülke olarak orada…
“Kıbrıslı Türk lider“ de valilikleri geziyor Anadolu’da…

“Egemen eziklik” düzeni bir kez daha hayata yansıyor.

tc-elciligi-spor-koor.jpg


Diploma skandalı ve kim kimi kapatacak?

“…
Üniversiteler Çöplüğü diyecekler böyle giderse, Kıbrıs’ın kuzeyi için!
Ülkesi değil çöplüğü...

...”

Böyle başlamışım 2015’te bir yazıma…
Ah keşke yanılsaydım, bu gerçeği dillendirenler yanılsaydık birlikte!

Şimdi yeniden “sahte diploma” gündemi var. Üstelik de sahte diplomayla iddiası ile yargılanan kişi kooperatifleri denetlemekle görevli (!)
Dahası…
Üniversitenin en tepesindeki isim de eski “Eğitim Bakanı.”

Lisans diploması olmadan doktora yaptığı saptanan Yüksek Öğrenim Denetleme Kurulu üyesi de gördük biz…
Nereden baksan tam da çöplük!

***

Birkaç ay evvel bir "rektör" kendi üniversitesini "soymaktan" yargı huzuruna çıkarılmıştı.
Unuttuk bile!
Üniversite kayıt ücretini sokakta topluyordu.
İlgili üniversitemiz Türkiye’nin en üst protokolü tarafından "devlet projesi" olarak sunulmuştu.

"Dünyaya açılan eğitim hamlesi" gibi süslü laflar eder, bayrak ve marşla ihtişamlı açılışlar yaparsanız, diploma satmak da serbesttir (!)
Üniversitelerin çoğunluğu "eğitim" için kurulmadı ki!..
Kalite kimin umurunda…
Ya ticaret oldu hedef...
Ya da vergi imtiyazları, ayrıcalıklar falan...

***

"Kapatınız" deniyor şimdi, duyuyor, gülümsüyorum.
Üniversite sahiplerinin çoğu hükümeti "kapatır" da bu "hükümet" bunların hiçbirine dokunamaz!

***

Bir hatırlatma daha yapmak isterim.
Yine yakın geçmiş…
“İnsan kaçakçılığı” operasyonu sonucu mahkemeye çıkarılan 322 Bangladeş uyruklunun 5 farklı eğitim kurumuna kayıt yaptırdığı ama okula hiç gitmedikleri anlaşılmıştı.
Ne oldu?
Bangladeşlileri yedirdik, içirdik, ülkesine gönderdik, dosyayı da kapattık.

***

Üniversite diploması metalaştı.
Kamu kurumlarının çoğunda bu “belge”ye sahipseniz daha fazla maaş alırsınız.
Yaptığınız işin ya da sahip olduğunuz donanımın önemi yoktur (!)
Tüm bu düzenlemeler değişmelidir diyeceğim imkanı yok!
Statüko müthiş bir kenetlenme gösterir böylesi anlarda…
Meslek örgütlerinin yapacağı sınavlar ölçü olmalıdır; deneyim ve tecrübe eşdeğer tutulmalıdır diplomaya, kademe ilerlemesi ise performans ve üretimle ölçülmelidir.

***

En küçük bir şaibede sıfır toleransla üniversiteleri kapatacak, ilgili üniversitedeki tüm öğrenci dosyalarını incelemeye alacak ve gerçekten öğrenci niteliği olan isimleri doğru adreslere yönlendirecek bir kararlılık olsa keşke…

Bu kadar çok üniversiteye de gerek yok zaten…
Ama dedim ya…
Kim kimi denetleyecek de kim kimi kapatacak?

Tavuk kümeslerinin tilkilere emanet edildiği yerdir burası…

sahte-diploma.jpg

Bu yazı toplam 1862 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar