1. YAZARLAR

  2. Cenk Mutluyakalı

  3. Mutluluk notumuz!
Cenk Mutluyakalı

Cenk Mutluyakalı

Mutluluk notumuz!

A+A-

"Siz yardım edilmiş yoksullar
istiyorsunuz, bizse ortadan kaldırılmış yoksulluk."

Victor Hugo

 

 

Alın yazısı!

Hellios Havayolları’na ait yolcu uçağı Kıbrıs’tan kalkışının ardından düşmüş, 115 yolcu, 6 mürettebat hayatını kaybetmişti.
Sene 2005.
Kıbrıslı Pilot Aristos Sokratous o dönem Heliios’ta çalışıyordu.
O gün, görev almamıştı...

Ve dün, Flydubai yolcu uçağı ile “son uçuşunu” yapıyordu.
Kıbrıs’a dönecekti, hamile eşiyle birlikte, bebeklerini, Kıbrıs’ta, yaşadığı Limasol’da büyütecekti.
Rusya’ya çakıldı... 62 kişiyle birlike öldü.

***

Eskiler “alnına yazılmışsa kaçış yoktur” derler ya... İnsan bazen “doğru mu acaba” sorguluyor, inanmasa da...

 

-----------------------------------------

Mutluluk notumuz!

Dünya Mutluluk Endeksi yayınlanmış.
( Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Ağı 2016 Dünya Mutluluk Raporu.)
Kıbrıs’ın kuzeyinde insanlar mutsuz değil.
“Mutlu” desem, tabloyu yanlış yorumlamış olurum. “Mutsuz” desem, bu kez fazla gelecek.
Çünkü notumuz 10 üzerinden 5.7.
Fena değil...
Yani sosyal medyadaki ağlayışlara, sokaktaki yakarışlara bakınca hele, epeyce bir iyi....
Elbette eğlence mekanlarına, tatil rezervasyonlarına, villa satışlarına, tüketim toplumunun arsızlığına, marka kullanımına, akıllı telefonlara falan bakarsak, 10 üzerinden 5.7 az bile!..

***

Lisedeyken 45’ten yuvarlama 50’ye bayram ederdik...
Sınıf geçerdi bu not!..
Mutluluk notumuz da öyle...
100 üzerinden bakınca, 57 !..

***

157 ülke içerisinde “mutluluk” sıralamamız 62...
Kıbrıs Cumhuriyeti’nin dahi önünde kuzey Kıbrıs...
Dünya tanımasa da... Birleşmiş Milletler üyesi olmasa da... Avrupa Birliği’nde “bireysel haklar”la yetinse de...
Kıbrıs Cumhuriyeti 68’inci...
Türkiye’nin derseniz, daha da gerilerde, 78’inci. Jamaika, Somali oralarda...

***

“Mutluluk” denen duygu nasıl ölçülmüş, hiçbir bilgim yok.
Koskoca Birleşmiş Milletler’in vardır bir bildiği...
Herhalde soruyorlar insanlara, “Mutlu musunuz?” diye...
“10 üzerinden mutluluğunu puanla” mı diyorlar acaba?
Birleşmiş Milletler’den hiç gelip de soran olmadı bana...
Hani düşünüyorum da sorulsa, gününe hatta aynı günün saatine göre 1 de olabilir bu not 8 de...
Sıfır da olabilir, on da...
Gününe, saatine göre, dedim ya...

***

En mutlu ülke Danimarka’ymış!..
Belki onlar, güzel bir parkta yürüyüş yapmaktan mutlu olurlar, kim bilir.
Yeni ev, yeni araba, az çalışma, çok kazanma, borçsuz hayat, devlette iş kimileri için mutluluğun ölçüsü...
İlla ki sağlık, önemli...

***

‘Bireysel’ bir mutluluksa aranan, 5.7 notunu anlarım.
Mesele ‘toplumsal’sa eğer...
Böylesine sevmişken yaşadığımız statükoyu, yine de şaşmam...
Yine de Edip’e sığınırım, “Gülmek, bir halk gülüyorsa, gülmektir...”

-----------------------------------

5 imam

Fıkrayı, o sevecen gülüşünü anımsayarak Aydın Hikmet'ten arakladım!..
Dedim ya, fıkra...
Ama vardır bir "hikmet"i, boşuna yazılmıyor ki bunlar sonuçta...
Çok güldüm...
Öyle manalı manalı hem de... Hade, buyurunuz, sıra sizde.
...

Rahip saçlarını kestirdikten sonra berbere borcunu sorar.
Berber. “Siz kutsal bir insansınız. Sizden para alamam.” der.
Rahip teşekkür eder ve gider.
Berber ertesi sabah dükkana geldiğinde kapıda 5 altın lira bulur.
Bir kaç gün sonra bir Budist rahip gelir dükkana.
Saçlarını kestirir, borcunu sorar.
Berber, “Siz ruhani bir lidersiniz. Sizden nasıl para alırım?” der.
Budist rahip teşekkür eder ve gider.
Berber ertesi sabah dükkana geldiğinde kapıda 5 adet yakut bulur.
Ertesi hafta bir imam girer dükkandan içeriye.
Saçını kestirir, sakalını düzelttirir ve borcunu sorar.
Berber, “Siz din adamısınız. Sizden para almam doğru olmaz” der.
İmam “Eyvallah” deyip gider.
Berber ertesi sabah dükkana geldiğinde kapıda 5 imam görür.

-----------------------------------------

Etik değerlerde genel erozyon

“Kıbrıs’ın kuzeyinde en başat sorunumuz hiç şüphesiz siyasal sorundur” diyerek, önemli de bir toplumsal analiz yapıyor, Doktor Mustafa Hami.
Yeniçağ’daki yazıyı tek solukta okudum.
Hepimizin bildiği gerçekler pek çoğu...
Sorun şu ki, biliyoruz da, değiştiremiyoruz pratiği.

Kürtaj skandalına yoğunlaşsa da üstadın satırlarından özellikle altını çizdiklerim var.
...
• Akdeniz’in ortasında yarattığımız kendi mandıramızda, sadece belirli grupların çıkarına çalışan ekonomik sistem, sürdürülebilir olmasa da, sponsorlar aracılığıyla sübvanseye edilerek metazori (zoraki) götürülüyor.

Tüm sektörlerde en fazla yıpranan etik (ahlaki) değerler olduğu görülüyor. Toplumda ahlaki değerlerde genel bir erozyon var.

• ”Politika yalan söyleme sanatıdır”, “Bal tutan parmağını yalar” sözcüklerini politikacılar kanıksadıkları gibi, toplumun da kanıksaması için her şeyi yapmışlardır.

Öğretmen, okulda vermesi gereken bilgileri öğrenciden saklayarak, bu bilgileri vermek adına, öğrenciyi kendi dersanesine davet edebiliyor.

• Sebze, meyve, üreticisi, daha fazla kar için, bilinçli olarak, olabildiğince zirai ilaçları kullanırken, kendi ailesinin tüketimi için özel olarak ilaçsız ürün yetiştirebiliyor.

Devlet hastanelerinde çalışan hekim, hastasını hiç çekinmeden aynı zamana da sahip olduğu veya çalıştığı özel hastaneye davet edebiliyor.

• 1974 sonrası toplumun genleriyle oynanarak, bilinçli olarak öyle bir insan tipi yaratılmış ki, günlük yaşamında her tür ticari ve sosyal ilişkide “kazıklanmaya, aldatılmaya hazır, tepkisiz”, ancak fırsat bulduğu zaman kendisi de “kazıklamaya ve aldatmaya çalışan” bir genotip.
...
Kıbrıs’ın efsane doktorlarından Mustafa Hami, bu günkü statükoda köklü değişim ve dönüşüm beklemenin olası olmadığı yorumunu da yapıyor...
Çünkü artık kuralsızlığı, adaletsizliği, riyakarlığı, iki yüzlülüğü, tutarsızlığı, samimiyetsizliği içselleştirdik.
Normal geliyor!.. Sıradan... Ne acı...

 

Yazının tümünü okumak isteyenler için kaynağı:
https://www.yenicag.com.cy/yenicag/2016/03/etik-degerler-erozyonu-ile-birlikte-hekimlik-meslegi-de-ayaklar-altinda-dr-mustafa-hami/

----------------------------------------------

haftanın notcukları

• ‘Hiyerarşi dayatmak’ nasıl bir merak öyle... Hastalık gibi... Bulaşıcı !

O kadar güzel yağmur yağdı ki bu hafta, bir ‘kış’a bedel... Hiç dağıtmadan, kırmadan, üzmeden... Hep böyle yağsa ya....

BRT bütçesi için 58 milyon TL Meclis komitesinden geçti. Helal hoş olsun. Mesela bizim YENİDÜZEN; SİM, 50 kadar insan kadar çalışıyoruz. Bir gazetemiz, bir dergimiz, bir TV’miz, bir radyomuz, bir haber paketimiz, iki internet sayfamız var. Senelik bütçemiz 3 milyon TL.
Elbette kıyası olmaz da! Yani şimdi bu 58 milyona, bizimki gibi yayın grubundan 20 tane çıkar!

• Kıskançlık değil inanın ki... Sadece “performans” sorguladığımız zaman öfkelenmeden, anlaşılmak istiyoruz. Ter döken değil de yan gelip yatan çok canımız yakıyor, hepsi bu.


• Başaran (Düzgün) geçenlerde yine yazdı... İngiltere’nin Osmanlı’dan devraldıktan sonra, Kıbrıs adasına ilk girişini... Katırların üzerine şilinler yüklenmişti ya...
“Başkent Lefkoşa’ya şilinler önde İngilizler arkada girerler. Hiçbir sorunla karşılaşmazlar. Osmanlı bayrağı gönderden indirilir ve yerine İngiliz bayrağı çekilir...”


“Türk olsun Rum olsun Kıbrıslının iki temel zafiyeti vardır hep; biri paradır, diğeri de dedikodu” diyor Başaran... Biri “yalan” desin!

Efdal Keser’in “Eğreti Hayatlar”ını okumaya başladım. Kıbrıs tadında, Akdeniz kıvamında, ne güzel öyküler bunlar... Üstelik dili de çok akıcı. Kitabı hele bir tamamlayayım, detaylı yazacağım...

Bu yazı toplam 2347 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar