1. YAZARLAR

  2. Sevgül Uludağ

  3. “Mağusa/Maraş’ın Laksi bölgesinden Kıbrıslı İngiliz Eddie’nin hikayesi...” (1)
Sevgül Uludağ

Sevgül Uludağ

0090 542853 8436/00357 99 966518

“Mağusa/Maraş’ın Laksi bölgesinden Kıbrıslı İngiliz Eddie’nin hikayesi...” (1)

A+A-

KIBRIS’TAN HATIRALAR...

Mihalis Çapparillas

(Değerli arkadaşımız Mihalis Çapparillas’ın ALITHIA gazetesinde geçtiğimiz günlerde Rumca olarak yer alan bu yazısını, kendisinin izni ve yardımlarıyla İngilizce’den Türkçe’ye çevirdik... Bize ayrıca, makalesinde sözünü ettiği Maraş’ın (Mağusa’nın) Laksi bölgesinden Kıbrıslı İngiliz Eddie’nin kendisine göndermiş olduğu bir mektubu da İngilizce olarak gönderdi. Biz de okurlarımız için tüm bunları Türkçeleştirdik...  Mihalis arkadaşımıza bu önemli paylaşımları için çok teşekkür ediyoruz... S.U.)

Eddie, 1949 yılında Mağusa Hastanesi’nde dünyaya gelmişti – babası İngiliz eski asker ve annesi ise kökleri İzmir’den olan Mağusalı bir kadındı... Babası, lefkoşa’da İngiliz yönetimi için çalışmaktaydı. Ledra Palas yakınlarında bir mahallede yaşıyorlardı ki burada farklı etnik kökenlerden aileler yaşamaktaydı. Kıbrıslırumlar, Kıbrıslıtürkler, Kıbrıslıermeniler, Kıbrıslımaronitler, İngilizler, Araplar, Amerikalılar yaşıyordu burada...

Aile daha sonra Mağusa/Maraş’ın Laksi bölgesinde Larnaka Caddesi’ndeki Mihalis Biberis dedenin evine taşınacaktı... Burası yalnızca birkaç evin bulunduğu bir bölge olduğu için çocukların daha fazla özgürlüğe sahip olması anlamına geliyordu... Evin çevresinde taralar ve boş arsalar vardı çocukların oynayabileceği... Ayrıca portokal ağaçlarının ve bunları sulamak için depoların (su havuzlarının) bulunduğu bahçeler de vardı... Ormanlık araziler ve güzel Ayluga göletinin çevresindeki ağaçlara tünemiş kuşlar, doğayı güzel ötüşleriyle dolduruyorlardı... Masum ve canayakın bir karaktere sahip olan küçük Eddi, kendi yaşıtları arasından pek çok arkadaş edinmişti kolaylıkla...

FARKLI MİLLİYETLERDEN İNSANLAR KARIŞIK YAŞIYORDU...

Kendisi ve kardeşi, İngilizce, Yunanca ve Kıbrıs Rumcası konuşuyordu... O yıllarda farklı milliyetlerden insanlar karışık biçimde yaşıyorlardı... Yaşadıkları yeri seviyorlardı, burası onların ortak yurduydu... Bu da tüm Kıbrıs toplumuna büyük yarar sağlıyordu... 1950’li ve 60’lı yıllarda Mağusa gibi bir kentte büyümek harika bir şeydi... Kozmopolit, modern ve canlı bir şehirdi bu, başkent Lefkoşa’dan ve Leymosun’dan çok daha ileri bir yerdi...

Eddie, çocukluğunda okul yıllarını Maraş’taki Franklyn House Schhol’da geçiriyordu... Uluslararası bir okuldu bu ve derlser de İngilizce olarak verilmekteydi... Öğrenciler ise neredeyse her milliyet ve her dinden güzel bir karmaydı...

s1-338.jpg

EN İYİ ARKADAŞLARINDAN BİRİ MUHAMMED’Dİ...

Eddie’nin o günlerde en iyi arkadaşlarından birisi Muhammed’di, babası Mısırlı, annesi ise Kıbrıslıtürk’tü. Bu aile, onlarla aynı mahallede yaşıyordu... 11 yaşından itibaren Arapça, Türkçe, İngilizce ve Rumca konuşmaktaydı...  Komşu çocukları ve arkadaşları yalınayak koşturuyorlardı... Tarlalarda futbol oynuyorlardı... Kendi uçurtmalarını yapıp uçuruyorlardı... Bademlerle oynuyorlardı, merdiven, lingiri ve kuşlastiğiyle de... Kuşlastikleri vardı, lastikleri vardı, ok ve yayları vardı ve bunlarla kuşları kovalıyorlardı... Ağaçlara tırmanıyor, portokal, mandarin, elma ve bulabilecekleri her tür meyvayı topluyorlardı... Su depolarında (havuzlarda) yüzüyorlar ve bazan da bu havuzların sahiplerine ağaçları sulamalarında yardım ediyorlardı...

ETNİK KÖKENLER ÖNEMSİZDİ...

Paska dönemlerinde anneleri yumurtaları boyayabilsin diye bitki kökleri topluyorlardı... Öteki çocuğun Türk mü, Rum mu, İngiliz mi, Ermeni mi veya Arap mı olduğu hiçbir çocuğun umurunda bile değildi. Herkes Kıbrıs ağzıyla konuşuyordu ve tümü de arkadaştılar... O günlerde, herkes herkesi tanıyordu... Nereye gidiyorlarsa, ne yapıyorlarsa, aileleri bunu biliyordu. Böylece herkes de kendini güvende hissediyordu...

Başlangıçta annesi onu okula arkasında metal bir oturak yeri olan bisikletiyle götürmekteydi... Daha sonra erkek kardeşiyle birlikte evin yanından geçen otobüse biniyorlardı ve Bandabuliya’da iniyorlardı... Oradan da yakındaki okullarına kadar yürüyorlardı... Okulun dışında da mahallelerinden çocuklarla oynuyorlardı... En yakın komşuları Tirimos ailesinin çocuklarıydı, Tasos, Lakis, Andrulla ve Maro... O günlerde evlerde henüz televizyon yoktu. Tek televizyon “Sillogos” kulübündeydi – buraya da billardo oynamaya, fotbol izlemeye ve sıcak sumada içmeye gidiyorlardı... O yaşlardaki tüm çocuklar iyi arkadaştılar... Tümü de mahallede küçük bir aileler topluluğu gibi yaşıyor ve iyi geçiniyorlardı.

O GÜNLERİN DOSTLUKLARI ÖMÜRLÜKTÜ...

Ancak farkettiği şuydu: Siyasi veya etnik farklılıklara karşın, o yıllarda edinilen arkadaşlar ömürlüktü... Türkçe ve Rumca konuşan Kıbrıslı öğrencilerin zaman zaman kendi eğitim kurumları ve aileleri tarafından ırkçılık ve milliyetçilik tüten olaylara doğru itilmeleri üzücüydü...

1962 yılında babaları, her iki çocuğun da Dikelya’daki King Richard Okulu’nda eğitim görmeleri için düzenleme yapmıştı. Bu okulda öğrenim yapıyor olmak, her gün evden otobüsle aranıp gene eve geri götürülmek anlamına gelecekti. Lefkaridis’in sözleşmesi vardı ve 3-4 otobüs, öğrencileri Mağusa’dan Dikelya’daki okula taşımaktaydı...

s2-298.jpg

FUTBOL OYNAMAYI ÇOK SEVİYORDU...

Yaz aylarında ise zamanlarının çoğunu Faliros sahilinde okul arkadaşları ya da mahalleden arkadaşlarıyla geçiriyorlardı, komuşunun çocuğuyla oynuyorlardı... Ava ya da balığa çıkıyorlar, ovalarda piknik yapıyorlardı ve özellikle de futbol oynamayı seviyorlardı. Eddie futbol oynamayı çok seviyordu, hem okul takımında oynuyordu, hem de Laksi bölgesinin “ERMİS” takımında... O günlerde çekilmiş çok değerli bir fotoğrafı hala tutuyor Eddie, 1967 yılında çekilmişti bu fotoğraf ve komşusu Tasos ve Kellos, Mihalis, Petros, Yorgis, Emilios ve Muskalis gibi diğer çocuklar da bu fotoğraftaydı...

1967 yılının sonlarına doğru ERMİS takımından bir grup, Belediye Statdyumu’nda Nea Salamina’yla antremana çıkıyordu... Bulgar antrenör Stoyan Petrov, 3-4 genci takıma katılmaları için davet etmişti. Bunlar Muskalis, Emilios, Kellos ve Eddie idi...

DOSTLUK MAÇLARINDA OYNAMAYI BAŞARMIŞTI...

O günlerde futbol, profesyonel değil amatördü... İşten sonra herkes haftada 2-3 kere Belediye Stadyumu’nda antremana gidiyordu...

Eddie’nin soyadı İngilizce olduğu için, takımına sahip olduğu tek Doğum Kağıdı’nı vermek zorunda kaldığını hatırlıyor... 1968-69 yıllarında birkaç dostluk maçında oynamayı başardığını, bu maçların Larnaka, Paralimni ve başka yerlerde yapıldığını da hatırlıyor.

O günlerde yedeklerin maçı, öğlen saat birde başlıyordu, hemen sonrasında da ilk takımların maçları yapılıyordu. Böylece insanlar stadyuma erken gidiyor ve tribünleri dolduruyorlardı... O günlerde en önemli şey, taraftarların bir aile gibi aynı yerde oturması ve polise gereksinim olmamasıydı...

EDDİE GÖÇ YOLLARINDA...

Ne yazık ki genç Eddie, düzgün bir iş bulamamıştı. 1969 yılında şansını İngiltere’de denemeye karar vermişti... Tuhaflığa bakın ki tam da iş bulmak üzere İngiltere’ye gittikten sonra, Dikelya radyo istasyonunda işinin hazır olduğu kendisine bildirilecekti! Ve Neo Salamina futbol takımı da onu arıyordu, kendisini takıma almak üzere! Arkadaşları Muskalis, Kellos ve Emilios zaten o takımda oynamaktaydı...

EVİNDE BİR KIBRISLITÜRK KADIN KALIYORDU...

2003 yılında barikatlar açılınca Kıbrıs’a gelmişti Eddie ve arkadaşı Tasos Tirimu ile birlikte Laksi’deki evine gitmişti... Orada bir Kıbrıslıtürk kadın yaşıyordu. Kıbrıs ağzını konuşabiliyordu ve kendilerini eve davet etmişti.

Eddie’nin annesinin bahçesi kurumuştu... Ailenin bazı eşyaları hala oradaydı... Eddie bir nehir gibi akmaya başlayan gözyaşlarını tutamıyordu...

Daha sonra ERMİS takımından arkadaşlarından birisi, Eddie’yi kızının Baf’taki düğününe davet etmişti... Bütün takım işte orada buluşacaktı. Koca koca adamlar ağlıyorlardı, onca yıl sürgünden sonra nihayet buluşabilmişlerdi... Bunlar ancak ölümün silebileceği dostluklardı...

s3-150.jpg

TÜM AİLESİ AVUSTRALYA’YA GÖÇ ETMİŞ...

Şimdilerde Eddie İngiltere’de yaşıyor. Kardeşi, amcalarının yaşadığı Avustralya’ya göç etmiş... Bu arada, işgalden sonra, annesiyle babası Laksi’deki evlerinden kovulduktan sonra güvenlik için İngiltere’ye götürülmüşlerdi... Ve onlar da Avustralya’ya göç etmişlerdi ve Eddie yalnız kalmıştı.

Eddie önce bir elektrik şirketinde çalışmaya başlamış ve Kıbrıs’ta da çok iyi bildiği bir meslekte uzmanlaşmıştı... Bir yüzme havuzunda cankurtaran ve yüzme öğretmeni olarak görev almış ve buradan da daha çok para kazanmıştı...

Güzel Maureen’le tanışmışlardı ve Aralık 1974’te evlenmişlerdi... Sonra da çeşitli yöneticilik görevlerinde çalışmış ve nihayetinde de kendi Danışma Şirketi’ni kurmuş ve 2015 yılında emekli oluncaya dek bunu yürütmüştü... İki oğluları ve üç torunları olmuştu, dördüncü de yoldaydı... Tümü de İngiltere’nin güneybatısındaki Dorset’te yaşıyordu...

EN BÜYÜK ARZUSU TORUNLARINA KIBRIS’I TANITMAK...

En büyük hedefi ve arzusu, çocuklarına ve torunlarına Kıbrıs’ı tanıtmaktı... Tarihçelerinin ve atalarının parçası olan yerleri onlara göstermekti... Kıbrıs’ın Mağusa kentinde, karma bir ailede doğmuş olmakla kendini çok şanslı hissediyor Eddie ve çok farklı dostlarla büyümüş olmanın mutluluğunu yaşamaktan çok memnun... Tam da bu nedenle hayatı daha zengin ve daha dolu geçmiş ve bunun için sonsuza kadar müteşekkir olacak... Politikanın, açgözlülüğün ve zayıf liderlikle güvensizliklerin adayı ne hallere soktuğunu görmek onu üzüyor... Doğum yeri olan Kıbrıs’ı hep kalbinde taşıyor...

Bu güzel yerin çok parlak bir geleceğe yönelik o kadar olanağı vardı ki ancak bazıları burayı yıkıma ve kaosa sürüklemiş bulunuyor... Onun her zamanki düşü bir çözümdür... Yalnızca ailesine ait evi ziyaret ederek mahallesinde, büyüdüğü ve sevecenlikle hatırladığı sokaklarda yürümek bile onu mutlu eder...

Yaz geldiğinde o sokaklarda yeniden yürümek istiyor... Gözlerini kapatıp denizin kokusunu almak, birlikte büyüdüğü sesleri ve kokuları geri getirecektir... Bisikletine atlayıp Faliro ya da Aktayon sahiline gitmeyi düşlüyor... Edelwiess pastanesinde arkadaşlarıyla kahve içmeyi özliyor... Trinon’da pasta yemeyi ve eve döndüğü zaman babasını ön bahçede elinde bir fincan çayla oturur vaziyette, annesinin de bahçesindeki çiçekleri ve portokalları sular vaziyette bulmayı özlüyor...

HİÇBİR ŞEY DOĞDUĞUNUZ YERE DÖNMEK KADAR GÜZEL OLAMAZ...

Uçağı Larnaka Havaalanı’na her indiğinde, sevinç gözyaşlarıyla doluyor gözleri... Hiçbir şey ama hiçbir şey, doğduğunuz yer olan ülkenize dönmekten daha güzel olamaz... Çocukluğunuzu ve ilkgençliğinizi geçirdiğiniz ülke... İlk aşık olduğunuz ülke... Tüm bunlar, geleceğinizi biçimlendirir...

Laksi’den İngiliz Kıbrıslı olan Eddie için Kıbrıs’taki ilk yirmi senesi çok özeldir!

(Mihalakis Çapparillas’ın ALITHIA’da 6.2.2022’de Rumca olarak yer alan yazısını İngilizce’den özetle derleyip çeviren: Sevgül Uludağ/YENİDÜZEN).

 

 

 

 

 

Bu yazı toplam 1446 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar