1. YAZARLAR

  2. Tümay Tuğyan

  3. Kartları yeniden karmak!
Tümay Tuğyan

Tümay Tuğyan

Kartları yeniden karmak!

A+A-

 


‘Kıbrıs sorunu’ diye tabir ettiğimiz meselenin tarihsel yolculuğuna baktığımızda, yıllar içerisinde sürekli değişen dinamikler görürüz.

Gerek içerde, gerekse de dışarda...

İçerdeki dinamikler de genellikle dışardakilerin bir sonucu olarak hareketlenir genelde.

Çok uzaklara gitmeye gerek yok.

Örneğin Annan Planı’nı doğuran ve ta sandığa kadar taşıyan başlıca dinamik, kuşku yok ki Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Avrupa Birliği üyelik sürecinde yaşanan gelişmelerdi.

1960 Cumhuriyeti’nin kurucu ortaklarından ve yasal paydaşlarından biri olarak,  Kıbrıslı Türkler’in de AB’nin bir parçası olma isteği, o dönem ‘sokağın’ en büyük motivasyonuydu.

Şimdi ise gündemde, baskın biçimde bir dış dinamik var; Kıbrıs adasının etrafındaki gaz yatakları!

Siyasi ve akademik çevreler doğal gazın, özellikle de üçüncü taraf(lar)ın çözüm ‘hevesini’ kabarttığı düşüncesinde.

***

Benzeri iç ve dış dinamikler, farklı zamanlarda farklı biçimlerde hep var oldular ve olmaya devam edecekler.

Dünya yerinde saymadığı müddetçe,  uluslararası konjonktür kendi öncü ve artçılarıyla biçimlendiği sürece, Kıbrıs adası da bu gelişmelerden nasibi alacak.

Ancak şunu hatırlamakta galiba fayda var; dış dinamiklerin Kıbrıs’taki en büyük ‘başarısı’ olan Kıbrıs Cumhuriyeti devleti, çok kısa sürede en büyük ‘başarısızlığa’ dönüşüverdi.

Süreci tetikleme, hatta ve hatta 1960 örneğinde olduğu gibi süreci ‘nihayete erdirme’ gücüne sahip olsalar da, dış etken ve etmenlerin eli, bir yerden ötesini değiştirebilmeye yetmiyor.

Sırtımızı ‘gazın gücüne’ dayayıp da, ‘Amerika çözüm isterse olur’ gibi son derece iddialı saptamaların bize çözüm getirmesini bekleyedurursak, sonumuz yine hüsran olabilir.

Esas ‘nihayet’, illâ ki adanın esas sahiplerinin elinde.

Kıbrıslı Türk ve Kıbrıslı Rum ilerici güçler, adanın her iki yakasındaki çözüm yanlısı siyasi partiler, bir kez daha ibreleri çözüm momentine döndüren güncel dış dinamiklerin yarattığı bu fırsatı iyi kullanmak zorunda.

1960’tan bu yana dünya çok değişti.

Koşullar da beklentiler de 54 yıl öncesinden çok ama çok farklı.

Ve nasıl ki uluslararası siyaset, bu süre içerisinde pek çok sorun konusunda kendine yeni yöntemler yarattıysa, bizim kendi siyasi unsurlarımız da artık bu sorunu çözme konusunda kendine yeni yöntemler yaratmak durumunda.

Kıbrıs sorunu her geçen gün yeni bir kimliğe bürünürken, içsel ve dışsal faktörler her geçen gün bu sorunu yeniden ve yeniden şekillendirirken, bizler çözümü geleneksel yöntemlerde aramayı nasıl sürdürebiliriz?

Kıbrıs sorununu algılayış biçimimizden, masanın diğer yanında oturan tarafa bakışımızdan,  çözüm talebimizi dile getiriş şeklimizden tutun da, masada görüşülen konuları ayrıştırıp sıralama ve müzakere etme yöntemimize kadar, bu kadar statik ve geleneksel bir politikayla, ne kadar devam edebiliriz?

Bu yazı toplam 3464 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar